English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ O ] / Onlar da

Onlar da translate Spanish

23,494 parallel translation
Geçen gün, bir restorandaydım, ve bana avokada isteyip istmediğimi sordular, ve... ve "evet" dedim, ve onlar da bana O ekstra "dediler ce ben de" Şşşş.
El otro día estaba en un restaurante y me preguntaron si quería aguacate, y yo dije : "Claro". Y dijeron : "Es un extra", y yo contesté : " Calla.
- Onlar da kimyasal mı var?
¿ Tienen t.B.?
Onlar da bir daha Tommy'i hiç rahatsız edememişler.
Jamás volvieron a molestar a Tommy.
O bir kez yok olursa onlar da kayıp olur ve kaos katlanarak daha kötüye gider.
Una vez que se halla ido, estarán perdidos, y el caos empeorará.
Hayır, Londra'da değil. Onlar da benim gibi taşınıyorlar.
En Londres están echando a la gente como yo.
Onlar da bu pakete dahil.
Son parte del paquete.
Ama bana bunları yaparken Harvey'den nefret ettim sen Trevor'a yaparken de onlar da senden nefret edecek.
Pero odiaba Harvey mientras estaba haciendo a mi, y van a odiarte mientras que lo estas haciendo a Trevor.
Sen de biliyorsun, ben de biliyorum, onlar da biliyorlar.
Usted lo sabe, yo lo se, y lo saben.
- Allah kahretsin, Mike. Onlar da işin içindeler!
¡ Maldición, Mike, ellos también fueron parte de esto!
Louis, jüri daha dönmediğine ve onlar da evlerine gittiklerine göre ben de eve gidiyorum.
Louis, el jurado no ha decidido nada y ya que ellos se fueron a casa, yo también lo haré.
Burada kalmayı kabul eden müvekkillerin kimlerse artık onlar da kalmak istemeyecekler.
Y los clientes que hubieran querido quedarse contigo ya no querrán hacerlo.
İyi, bunu onlara da söyle de onlar da sana suçlu eşinle cehenneme gitmeni söylesinler.
Pues diles eso y ellos te dirán a ti y a tu esposo criminal que se vayan al demonio. Eso no pasará.
"Boo," bence onlar da onaylıyor.
"Boo", también es aprobación.
Onlar da imkansız olduğunu biliyordu.
Sabían que era imposible.
Onlar da aynı şekilde.
Y tampoco lo hará eso.
Onlar da bir parçası.
Sí, son parte de ello.
Biz iyi olursak onlar da iyi olur.
Nosotros jugamos bien y ellos también.
Onlar da geliyordur.
Ellas vendrán.
Ben takmam, onlar da takmaz.
Está bien. No me importa.
Yiyecek ve malzeme karşılığında, kimsenin canı yanmayacak, onlar da Krallığın içine adım atmayacaklardı, çok azımız bu anlaşmadan haberdardı.
A cambio de comida y provisiones, nadie saldría herido y ellos nunca pondrían un pie dentro del Reino y muy pocos de nosotros siquiera lo saben.
Ama piyasadaki en iyi insanları çekiyorlardı. Onlar da en iyi ürünü yaratabilecek olanlardı.
Pero atraían a los mejores y crearon el mejor producto.
Birkaç liman işçisi var fakat onların da o gün için mazeretleri vardı, efendim.
Un par de estibadores pero tenían coartada para Nochebuena, señor.
Taylor Yatırım da onları iflas ettirdi ve son çiviyi Damian ile kardeşi çakmış oldu.
E Inversiones Taylor los sacó del negocio haciendo que Damian y su hermano pusieran el último clavo a su ataúd.
Piper da onları öldürmemi istiyor. Kimin tarafında olacağım?
¿ De qué bando me pongo?
Evet ama onlar dışarıda ve biz buradayız.
Lo hago, pero están ahí afuera, y nosotros estamos aquí adentro.
Ya gref yapmayı öğreneceğim ya da eve gidip jelibon ayıcıklara sevgilimin ismini verip onları yiyeceğim.
O eso, o estoy a ir casa y deletrear los nombres de Mis ex novios con ositos de goma y los comen.
Onlar bu tarz şeyleri düşünürler "bu kadın mahkemede kusacak mı ya da bir çadır da doğum mu yapacak?"
Estarán pensando cosas como, "¿ Ella va a aparecer en la sala del tribunal o va a dar a luz en una choza?"
Yani hayatını elinden alırlar sonra da onların isteğince kendi iradeni onlar için feda etmen gerekir.
Quiero decir, solo se hacen cargo de tu vida, de verdad. Entonces tendrás que entregarte por completo, como una especie de sacrificio humano, a su voluntad.
- Şimdi, damızlıkları burada mı bırakıyoruz, yoksa onları da otlatacak mıyız?
Así que, las dejamos aquí. ¿ O las estamos llevando al campo?
Onlar hakkında da düşünmene gerek yoktu. Değil mi?
No pienses demasiado en ese equipo.
Tek yaptığım imzalanacak belgeler getirmek. Sonra da onları götürmek.
Solo le traigo cosas para firmar y me las llevo de nuevo.
İyileşme gerçekleştikten sonra da onları tuz ile doldurup, estetik cerrahınız altı ila sekiz haftalık estetik ameliyatı sürecine başlayacak.
Cuando sanes, el cirujano plástico comenzará a llenarlos de solución salina por un periodo de seis a ocho semanas.
Ama programcılarıma onların IP adreslerini izlemelerini söyledim ve o da tanıdığın birine ait.
Pero hice que mis programadores rastrearan su dirección IP, y le pertenece a alguien que conoces.
Evet, o Hello Kitty cep telefonu kılıfı gerçekten beni Marge'dan kurtarmıştı ve düşünüyorum da eğer onları ihtiyaçlarımız için feda etmeyeceksek neden çocuk sahibi oluruz?
Sí, esa carcasa de móvil de Hello Kitty me ha salvado realmente el culo con Marge, y cuando pienso en ello, ¿ para qué tenemos niños si no es para sacrificarlos por nuestras necesidades?
Diğer dosyaları da araştırdığımız da onlarında hatalı olduğunu gördük.
En cuanto hemos averiguado que ese caso era falso, hemos... comprobado los otros.
Şekil değiştirenlere karşı hep bir sempatim vardı tatlı ve iyi gözükürlerdi ancak onlar akıl almaz derecede karanlıkla da doluydu.
Siempre me ponía del lado de los cambiaformas, que parecían agradables y buenos, pero que estaban repletos de una oscuridad inimaginable.
Varillere doldurup onları da konteynerlerde saklamak zorundalar.
Tenían que cargarlo en barriles y esconderlos en contenedores de embarque.
Gel, onları da alalım.
Vamos a buscarlos.
3 kurbanın da öldüğü bildirildi, biri hastanede ölmüş ve onları vuran adam hala kayıp.
Tres de las víctimas fueron declaradas muertas, una está en el hospital, y el tirador todavía está suelto.
Onlar da bizimle miydi?
¿ Estaban con nosotros, también?
Sonra da arkadaşlarını bulup onların canlarını yakacağım.
Y luego iré por tus amigos... y los lastimaré.
Ya da onlar gibi.
O como ellos.
Belki biz başlatırız, belki bizden biri onlardan birine ters bakar, ya da belki onlar artık anlaşmaya uymaktan vazgeçerler.
Tal vez no lleguemos a lo requerido en una entrega o tal vez uno de nosotros los vea de mala forma o tal vez solo decidirán dejar de mantener el trato.
Ayakkabılarıma? Onları da mı sattın?
¿ También los vendiste?
- Birbirlerine çakıyordur da onlar?
¿ Tienen que follar entre ellas también?
Makine onları geçmişten getirmiş olmalı ama tam olarak burada da değiller, merceği takıp ayrışmayı durdurursak belki kendi zamanlarına dönmelerini sağlayabiliriz.
La máquina debe haberles traído del pasado, pero no parecen completamente presentes, así que si tenemos suerte reemplazando el prisma matriz y parando la dispersión, podríamos devolverlos a su época.
Kendisi kurbanlarına günahlarından bağışlanmaları için iki saat veriyor yoksa onları doğruyor! - O kadar komik değil!
Le da a sus víctimas dos horas para, ser perdonados por sus pecados, o ¡ los mata!
Onları nerede bulabilirim? Lululemon'da yoga minderinde büyük indirim varmış.
- Gran venta de esteras de yoga en Lululemom.
Onların hayatı da değerli mi?
¿ Sus vidas también son valiosas?
Teker teker, sonra da onları çözersin.
Y uno por uno, los resuelves.
Biz güvende olacağız, onların da bir şansı olacak.
Estamos a salvo, y ellos tendrán una oportunidad.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]