Oradan değil translate Spanish
400 parallel translation
Buraya, oradan değil!
¡ Jasper! ¡ Por allí no!
Sabrı kayboluyor. - Oradan değil.
Está perdiendo la paciencia.
Yok, oradan değil.
No, no...
Oradan değil, öbür kapıdan.
Por ahí no, por la otra puerta. - Informe.
- Ama bunun dışında hoşlandın oradan değil mi?
- ¿ Te gustaba, aparte de eso?
Oradan değil! Şuradan!
¡ Por este lado!
Oradan değil.
No, por allí no se puede ir.
Oradan değil.
¡ Ahí, no!
Oradan değil.
Por ahí no.
Oradan değil.
No es por ahí.
- Affedersiniz, oradan değil.
- Perdone, no es por ahí.
Hey bayan, oradan değil.
Oiga, señorita, no puede pasar por aquí.
Salak oradan değil, mikrofona.
¡ No! ¡ En el micrófono! En el micrófono.
Oradan değil, bu taraftan!
Por ahí no, por ahí.
- Hayır, oradan değil.
- No, por ahí no.
Denizci hemen in oradan, güvenli değil.
Sailor, baja de ese aparato, no es seguro.
Oradan değil!
- ¡ Por ahí no!
Suçlu profilleri hakkında konuşurduk. Suçlu profiliymiş hadi oradan! İnsanın nasıl göründüğü değil kafasının nasıl çalıştığı onu katil yapar.
Antes se hablaba de la tipología del criminal, todo eso son bobadas : no es el aspecto de un hombre, es su mente, eso le convierte en un asesino.
Sonun gelip gelmeyeceği değil oradan nasıl çıkmak istediğimiz önemliydi artık :
El fin viene sea como sea.
Oradan atlamayacağız, değil mi?
No saltamos desde tan alto, ¿ verdad?
Oradan kaçmama yardım ettiler. Şimdi de bana ihtiyaç duyuyorlar. Bankalar aptal değil.
- Me ayudaron a escapar.
Sanırım oradan Catalina görünüyor ama bugün değil.
Supongo que se ve Catalina desde aquí, aunque no en un día como hoy.
Yine de oradan indik, değil mi Charlie?
Pero nosotros lo navegamos, ¿ verdad, Charlie?
Oradan değil!
- Espera.
Sonuçta oradan çıkacak, değil mi?
Eso la sacará de allí, ¿ cierto?
İstiridyeler oradan geliyor, değil mi?
¿ No es de allá de donde vienen las ostras?
Halkın oradan çok uzakta değil, ve onlarla duvar arasında, sadece senin yeteneğin duruyor.
Tu pueblo puede ser echado allí. Y solo tu talento se encuentra entre ellos y el muro.
Hiç de değil! Sissi çok işiniz olduğunu, oradan ayrılamayacağınızı söyledi.
No, Sissi dijo que estabas ocupado.
- Oradan değil, buradan.
- Por aquí, no por ahí.
Oradan görebileceğiniz bir şey değil.
Ahora, amigos, no podrán ver nada ahí parados.
Sargı bezini hep oradan alırdın, değil mi?
No quiero verla con un bicho raro.
Oradan değil.
No pasen por aquí.
Pekâlâ cesaretin varsa kalk oradan ve bunu bana da göster, sadece kadınlara değil!
¡ Está bien, si tienes coraje, mocoso... levántate y muéstranos, pero no sólo a las damas!
Eğer bir kömür madenine girerse... yüzüne biraz kömür bulaşarak oradan çıkar, değil mi?
¡ Si hubiera bajado a una mina después de una catástrofe, no tendría la cara limpia!
Oradan değil.
No puedes irte.
Orası benim bölgem değil. Neyse, oradan geçmeyi başarabileceğini mi düşünüyorsun?
No es mi sector, pero de todos modos ¿ qué vas a ir a hacer a Perpignan?
Seni bir kez bizim sürünün arasında görmüştüm. Hemen oradan tüydün, kardeşim, değil mi?
¡ Pero has encontrado un hermoso redil!
Oradan da değil.
Ni por ahí.
Oradan değil.
¡ No!
Oradan bir tavşan çekip çıkarmayacaksın, değil mi?
No irás a sacar un conejo de ahí, ¿ verdad? No...
Şalgamın suyu hangi delikten akacaksa oradan sıkmak lazım, değil mi?
Pero hay que aprovechar todas las oportunidades, ¿ no?
Ama aşağıda nehir pek derin değil, arabayı oradan geçirebiliriz.
Ahí abajo el río es poco profundo. El carro podría pasar.
Oradan hemen çıkmak istiyorsun değil mi?
Estás impaciente por llegar ¿ eh?
Treni gerçekten durdurup, onu oradan çıkarmamız mümkün değil mi?
¿ Está seguro de que no habría algún pretexto para detener ese tren y recoger al paciente?
Başka bir çıkış kapısı yok ve bir şekilde oradan çıkacaksın, değil mi?
¿ No tendrás una puerta trasera para escaparte?
Oradan kurtulduk değil mi?
Salimos bien de esa situación.
Ritz oteli değil, ama en azından, oradan daha iyi, değil mi?
No será el Ritz, pero al menos recibirás servicio de maternidad aquí, ¿ huh?
Önemli değil, oradan buradan.
De tonterías. De todo un poco.
Oradan çıkıp bunun olduğunu unutman için hala geç değil.
Estás a tiempo de abandonar y olvidar lo ocurrido.
Ben değil. Seni aylarca oradan uzak tuttum.
Te mantuve fuera de ahí por meses.
Beni oradan çıkarmaya hiç niyetin yoktu, değil mi?
No pensabas sacarme de ahí, ¿ no?
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değildim 75
değil mi çocuklar 56