English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ O ] / Oraya değil

Oraya değil translate Spanish

1,253 parallel translation
Oraya değil, bukalığına bak.
No, la cerruma.
* Oraya değil. *
¡ No allí!
Oraya değil, buraya!
Ahí no, ¡ ahí! ,
Hey, oraya değil, buraya
Allí no, aquí, aquí.
- Oraya değil!
- ¡ No!
Oraya gitmiyoruz, değil mi?
Es para el otro lado, no?
Bu bir nezaket girişimi değil, seni ben kaldırmazsam oraya nasıl çıkacaksın?
No pretendo ser galante. Si no te cojo, ¿ cómo subirás?
"Oraya her tip insan uğrar. Bu hiç iyi değil."
" Pasa gente de toda clase.
Gençler de oraya gider. Ama çocuklarla değil!
Quieres decir que Arjun se ha ido de la ciudad?
Konuyu hemen oraya getirdin, değil mi? Afedersin.
- ¡ Vas derecho al grano!
Yani bana, yeniden vurmanı istediğimden değil, ama oraya vardığında ne yapacaksın?
No quiero que me pegues de nuevo ¿ pero qué piensas hacer cuando llegues allí?
Pasaportun karargâhta değil. Oraya hiç gitmedin.
Tu pasaporte no está en el cuartel.
Oraya geri gidip göğsünden bir parça et koparmayacağız, değil mi?
¿ No tenemos que regresar y clavarle una estaca en el corazón?
Muhafızı yakalayacağız, onu nakavt edeceğiz... ağaçların oraya sürükleyeceğiz, ünüformasını alacağız ve gizlice kaleye gireceğiz, değil mi?
Agarramos al guardia, lo noqueamos, lo arrastramos hasta el bosque tomamos su uniforme y nos escabullimos en el castillo. ¿ Cierto?
Oraya gittin, değil mi?
Hice que fueras hasta allí, ¿ verdad?
Yakın bir gelecekte, kesin tarihi belli değil ama, yaklaşık bir sene sonra oraya gireceğim.
En un día no muy lejano, aún indeterminado, pero probablemente dentro del próximo año, Entraré en ese laboratorio.
Oraya gitmiyoruz, değil mi?
¿ No vamos a entrar allí, no?
- Oraya gitmiyorsun değil mi?
- ¿ No te irás con ellos?
Neyse, yarın değil ertesi gün, gideriz oraya...
Bueno estaremos allí pasado mañana...
Bu nedenle oraya gitmesi gerektiğini, büyük bir ülke olduğumuzdan Tito'yu buraya davet etmek için değil, onlara yanıldığımızı göstermek için gitmesi gerektiğini düşünüyordu.
así que pensó, tengo que ir hasta allá, no invitar a Tito a la Unión Soviética, porque somos un gran país y tenemos que mostrarles que estuvimos equivocados. "
Daha sonra oraya geleceksin, değil mi?
¡ Vamos! - ¿ A qué hora es tu reunión?
Yalnızca bir dekarator değil bisikletini bile oraya park edersin.
Él no es sólo un decorador. En realidad puede estacionar su bicicleta.
Oraya gitmek istiyorsun, değil mi?
Quieres ir, ¿ verdad?
Bayan McBeal'in söylediği gibi "Konu bu değil." Konu oraya gecenin bir yarısında oraya gitmiş olması ve bir tarafın rızası olmadan ona cinsel tacizde bulunulması.
¿ Y qué? Como la Srta. McBeal ha dicho : "No se trata de eso".
Demek kafeden çıkıp hemen oraya gitmiş Bu garip değil mi?
Es que debe de haber ido derecho del café al spa. ¿ No piensas que es extraño?
Oraya iki mutlu ve huzurlu çift gibi gidersek sadece onun Richie'yi aldatmasına yardım etmiş oluruz. Bu hiç doğru değil.
- No, es justo, vos sabe, es un buen punto.
Oraya ait değil Ben.
Ese no es su sitio, Ben.
Sizi oraya ışınlayabilirim, ama binadaki şartlar pek iyi değil.
Puedo llevarla allá, pero las condiciones en la estructura son malas.
Oraya dönebilirim? Yani, oyunun kuralı buydu, değil mi?
¿ Acaso no puedo volver furioso?
Bilardo masası, lamba, ve herşey. Tekrar oraya gitmeyi, düşünmüyorum zaten. Problem değil.
La mesa de billar, la lámpara y todo.
Birisi yakın zamanda başka bir yerden alıp, oraya yerleştirmiş. Öyle değil mi, devriye?
lo quitaron de otro lado... y lo pusieron aquí. ¿ No cree, oficial?
Evime değil, oraya yetişemez.
A mi casa no llegan.
Seni oraya ilk götüren bendim, değil mi?
Nunca fue tu restaurante, ¿ eh?
- Oraya oturmuş bir şeyler yemiyorsun, değil mi? - Hazır olduğunu söylüyor.
- No estas comiendo verdad?
Onu oraya koymayacaksın değil mi?
No querrías ponerlo allí...
Anne, oraya iş için gidiyorum Zevk için değil
La pobre está ocupada haciendo las tareas del hogar todo el día.
Ne gerektiği umrumda değil, şimdi oraya çıkıp onlara günlerini göstermenizi istiyorum!
No importa lo que cueste pero quiero que salgan allá a patear traseros. ¿ Entendido?
Bak, bir Gammak üssüne gittiğimizi söyledin. Bu askeri bir bilim üssü değil mi? O her neyse oraya götürmenin akıllıca oludundan emin misin?
Dices que esta base a la que estamos yendo, es una base Gammak de investigación militar. ¿ Piensas que es sabio llevar lo que sea esa cosa allá?
Oraya vardığım an, gitmek istedim çünkü liste sadece dış görüntünü değiştiriyordu nasıl hissettiğini değil.
Al minuto en que llegué quería irme. Porque la lista sólo cambia cómo te ves, no como te sientes.
İşte bu yüzden Tara'nın oraya gitmesine şaşırdım. Yürümek için güzel bir yer değil.
Es por eso que era extraño que Tara fuera allí, simplemente no es un lugar muy agradable.
"Başını oraya çevir. Başını buraya çevir." Gerçek şeyler bir kasetten daha heyecan verici değil midir?
Pensarías que la realidad sería más estimulante que un video.
Oh, gene oraya geldik, değil mi?
Ahí está. ¿ No?
Ulaşmak mümkün değil. Ben oraya sığmam.
No se puede alcanzar.
Oraya motosikletle gidip son anda kılık değiştirdin, değil mi?
Llegaste al tribunal en una motocicleta y cambiaste en el último momento.
Klinik elçilikten uzak değil, bu yüzden oraya ilk varan bendim.
Así que fui uno de los primeros en llegar allí.
Beni Jesse yüzünden tıktın oraya, değil mi?
Me encerraste por Jesse, ¿ no?
Oraya asla peruğunla gitmedin, değil mi Henry?
También te quitas el toupée allí, ¿ no, Henry?
Bahse varım oraya gidersin, değil mi?
Déjame adivinar. Tú subirías a su piso ¿ no?
- Ee'si... oraya gidemezsin, değil mi?
- Pues... que te reto a subir ahí, ¿ hace?
Oraya gitmemiz şart değil.
No.
Kaptan oraya gitmene izin verdi değil mi?
Los dejaron entrar en la cabina, ¿ no?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]