English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ Y ] / Yalnız başına

Yalnız başına translate Spanish

2,093 parallel translation
Bana kabiliyetlerini nerede geliştirdiğini söylemedi. Yalnız başına adada öğrenebileceğinde fazlasını biliyor.
Nunca me dijo dónde perfeccionó sus habilidades y no puedes aprender mucho solo en una isla.
O seni aldatıyorken, evde yalnız başına onu beklemek.
Sola en casa, esperándolo, mientras él me engaña.
Yalnız başına dolaşmak dikkatleri üzerine çeker.
Presentarse solo llama la atención.
Tabii aslında bir kadın hakkında olan var bir tane ve o sessiz patika bir yoldan, yalnız başına arabayla geçiyormuş ve bir otostopçu almış.
Bueno, excepto... este de... de una mujer y está... manejando por una carretera rural silenciosa... sola, y levanta a alguien que pide aventones...
Yalnız başına olacaksın.
De ahora en adelante te arreglas solo.
Burada yalnız başına dolaşmamalısınız.
Mademoiselle Butler.
Ofisinde belgelerle boğuşurken yalnız başına öldü.
Murió solo en su oficina, lleno de papeleo.
Bu ürkütücü hastahanede.. ... ölü uzaylı ile beraber, tamamen yalnız başına olabileceğine emin misin?
¿ Vas a estar bien aquí sola en este hospital de terror con un extraterrestre muerto?
Altman kapakçığı yalnız başına halletmesine izin verdi.
Altman le va a dejar hacer sola una sustitución de válvula
Onunla yalnız başına aynı odada bile bulunmak istemediğini söyledi. - Hayır, bu...
Dijo que ni siquiera puedes estar a solas en una habitación con ella No, eso no es...
" ve büyük ihtimalle yalnız başına öleceksin.
"y probablemente te mueras sola".
Yalnız başına ölecek.
Morirá solo...
Hiçbir şeyi yalnız başına yapamazsın.
No vas a hacer nada a solas.
Leo'yu yalnız başına kurtarmana izin veremezdim.
No podía dejarte rescatar a Leo solo.
Kimse hapse girmek istemez tatlım, ama kabul et ama 60 günü, bir odada yalnız başına hiç arkadaşın olmadan geçirsen bile, bunun şu son 2 aydan ne farkı olacak?
Nadie quiere ir a la cárcel, cariño, pero seamos sinceros si estamos hablando de 60 días solo en una habitación sin amigos ¿ es tan diferente a dos meses en cuclillas en la casa de tu hermano?
Kimse yalnız başına bir yere gitmeyecek. Bunu sen de biliyorsun.
Nadie va a ninguna parte solo y lo sabes.
Jonah Jones, bir apartman dolusu güvercinle yaşayan, onlara "Bebeklerim" diyen ve yalnız başına ölecek olan zavallı bir otuzbircinin teki.
Jonah Jones, un patetico pajerillo que morirá solo En una casa llena de palomas, a las que llamará sus bebes
Eli kolu bağlı şekilde bir yerlerde mahsur kalmış durumda. Korkmuş ve yalnız başına.
probablemente deshidratado.
Yalnız başına hiçbir şey yapmayacaksın.
- No sé de qué estás hablando.
Will'in, gece yalnız başına ormana gitmesine izin vererek sözünü tutmadığını düşündü.
Sintió que Will traicionó su confianza, dejándola ir sola en la noche a la jungla.
Prens, neden yalnız başına gelmedin?
Príncipe, no viniste solo.
Buralarda yalnız başına yürümek tehlikelidir.
Aquí, es peligroso pasear solo.
Dolaşma yalnız başına.
No es muy seguro caminar por aquí por la noche.
Yalnız başına. Yara izi, eziklik falan yok. Toksikoloji sonuçları da negatif.
No hay heridas de punción ni moretones, y dio negativo a los tóxicos.
2. ve 3. kurban, gece yalnız başına eve giderken kameralarda görüntülenmiş.
Las víctimas dos y tres fueron filmadas camino a su casa, solas.
Eve neden yalnız başına gidiyordu?
¿ Entonces por qué se fue caminando sola a su casa?
Ama bunu yalnız başına başaramaz.
Pero... El tema es que no puede hacerlo sola.
Böyle düşününce işler kolaylaşıyordu çünkü Luke'un bir yerlerde, yalnız başına oturduğu ve "Ne zaman beni gelip alacaklar?" "Herkes nerede?" diye sorduğu hayalini aklımdan silmek daha kolay oluyor.
Lo hace más fácil, porque me ayuda a borrar la imagen de que Luke está... sentado en algún sitio, sólo, esperando, preguntándose, "¿ Por qué nadie ha venido a buscarme? ¿ Dónde están?"
Çünkü yalnız başına yapamaz...
Y porque ella no esta sola...
Eğer dediğin kadar büyükse yalnız başına bitirmen için iyi şanslar.
Si es tan grande como dices, buena suerte manejándolo sola.
Bunu yalnız başına yaşaman gerekmiyor.
No tienes que pasar por esto sólo.
Şey sanki okyanusta yalnız başına çırpınıp çıkış yolu aramak gibi.
Bueno, es como si estuvieras en medio del océano... sola y estás remando,
Eğer her şeyi kurban edersen yalnız başına olmaya hazırlıklı ol.
Si lo sacrificas todo, prepárate para quedarte solo.
Jessica yalnız başına tutuluyor ya da en kötü ihtimal üçüncü bir fidyeci var yanında ; Tom Meyer.
Jessica permanece sola, o en el peor de los casos, custodiada por un tercer secuestrador, Tom Meyer.
Dışarıda yalnız başına ağaca bağlı olacağına şimdi onlarla.
Mira qué felices están, en lugar de que esté afuera atado a un árbol con nadie con quien hablar.
Bir daha asla evde yalnız başına kalmayacaksın!
¡ Nunca te quedarás solo en casa de nuevo!
Önce biraz yalnız başına kalmak istiyorum.
Antes necesito estar sola un poco.
Evde yalnız başına neden oturuyorsun?
* ¿ Qué de bueno hay en sentarte solo en tu habitación?
Evde yalnız başına neden oturuyorsun?
* Qué de bueno tiene sentarse solo en tu habitación *
- Biliyor musun ki kaç geceyi bu evde seni bekleyerek yalnız başına geçirdim.
Y lo no sabes. No sabes cuantas noches He pasado en esta casa a solas.
Yalnız başına korkmazsın değil mi?
¿ Estarás bien si tengo que salir?
Ve sen de onu yalnız başına mı bıraktın?
¿ Y lo dejaste solo?
Bu yüzden ona değer ver ve belki de Dotcom ile yalnız başına bırakma.
Así que atesóralo. Y quizás no lo dejes solo con Dotcom.
Sadece bir dünyanın sağ kalacağını bilseydin ve kendi evrenini korumak için yalnız başına kalsaydın başka bir şey yapmazdın, değil mi?
Si supieras que sólo uno de nuestros mundos podría sobrevivir y si dependiera de ti y estuvieras solo para defender tu lado no tendrías opción, ¿ cierto?
Durumu iyi mi? Ne oldu? Queens'te ucuz motelin tekinde, yalnız başına aşırı doz almış.
Tuvo una sobredosis en un motel barato en Queens.
Sistem siyasiler tarafından ele geçirilmişti siyasiler de yalnız basına saygı gösterirdi.
El sistema está pautado por la política... y la política sólo respeta a los medios.
Dante deve üzerinde yalnız başına Sahra çölünü geçti.
Dante cruzó el Sahara sólo en un camello.
Gerçekten de tek başına biraz yalnız görünüyor.
Parece esar tan solo.
Kendi başına iki genç kız yetiştirmek, gerçekten yalnız hissediyor olmalısın
Criando 2 niñas adolescentes tú mismo... Debe ser bastante triste.
Restoranda yalnız başına yemek yiyen bir adam varmış.
Quiero contarte una historia sobre un tipo que estaba comiendo solo en un restaurante.
Bak, kendini yalnız hissediyorsun biliyorum ama tek başına değilsin.
Mira, se que estás solo, pero... No estás solo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]