Öyle kalın translate Spanish
329 parallel translation
Öyle kalın.
Aguanten.
Öyle kalın.
Sujeta eso.
Onların kemikleri öyle kalın değil, benim serçe parmağım kadardır.
Esos huesos son más finos que mi meñique.
Öyle kalın, tamam.
Está bien.
... öyle kalın baldırlar!
Ensancha los muslos.
Ve öyle kalın.
Y quédense así.
Öyle kalın kafalısın ki! Bizi bu utançla başbaşa bırakmasan, için rahat etmez!
Eres tan engreído que no descansarás... hasta que nos pongas en evidencia a todos.
Öyle kalın.
- Un momento.
Öyle kalın!
Quietos.
Öyle kalın!
Quieta así.
Öyle kalın lütfen.
Quietos. Quietos un momento, por favor.
Öyle kalın. İşte böyle.
Quietos un momento.
Bu tarafa. Öyle kalın.
Estoy aquí..
Öyle kalın!
¡ Un momento!
Öyle kalın, öyle kalın.
Júntense, júntense.
Öyle kalın!
¡ Alto!
Öyle kalın.
Quietos.
Church'ü izleyen, kalın gözlüklü, iri yarı bir adamınız yok, öyle mi? - Yok.
¿ No había un tipo fornido de gafas gruesas vigilando a Church?
İkiniz de öyle naziksiniz ki şimdilik hoşça kalın, arkadaşlarım.
Los dos sois muy amables. Adiós, amigos.
Sarışın, 1.75 boyunda, kalın dudaklı ve sevecen. - Öyle mi?
Una rubia, de 1.65 de estatura, labios gruesos y muy apasionada.
Aksine onlar küçükken oldukça salak ve kalın kafalı olurlarmış. Öyle derler.
Estaba recogiendo clavos y colillas para su padre sin corazón.
Hayır, öyle. Mecbur kalırsam... bir aynanın önüne oturup kendimle konuşurum.
Hablo conmigo aunque tenga que sentarme frente a un espejo..
Öyle kalın.
Así está perfecto.
İçine girip kalbini açar ve öyle kalırsın.
Se nos mete en el alma y ahí se queda.
Ben sadece gerçeklerin öğrenilmesini istiyorum ve sandıkta kilitli kalırsam, öyle olmayacağının farkındayım.
Es sólo que quiero que se diga la verdad y si estoy encerrada en mi caja, sé que nadie lo hará.
Evet, hep öyle yaparsın Charlie. Ama eninde sonunda bana kalırlar.
Siempre lo haces, pero tarde o temprano, acabo con todo.
Hepsi de aynı kalıbın parçası, öyle değil mi?
Todo esto es parte de un mismo patrón, ¿ no es así?
Sıradan, kalın kafalı, hayal gücü olmayan bir herif. Öyle biri ki, kadının çocukları yanlış yerlere bıraktığını öğrenince hoşgörüyle sırıtsın.
Uno simple, aburrido, y sin imaginación capaz de sonreír, cuando le diga que olvidó donde dejó a los niños.
Dönme.Sadece öyle kal.Kollarını kaldır.
- Suéltame.
Ama senle ilgili bir sorunum olursa, Palmer, seni yakarım Palmer, seni öyle bir yakarım ki, Ross'un seni bulduğu yere geri dönmek zorunda kalırsın.
Si tengo cualquier problema con usted, le morderé, Palmer. Le morderé tan fuerte que volverá donde le encontró Ross.
Arkadaşların nemli yerde kalırsa maazallah ya soğuğu yerler ya da mermiyi, öyle değil mi?
Si tus amigos se quedan en la humedad pueden pescar un resfriado, ¿ no? O una bala.
Öyle kalın!
Alto.
Son dileğinde ne olduysan sonsuza kadar öyle kalırsın.
Lo que pediste en el último deseo es lo que serás eternamente.
Kalın öyle.
Excepto porque detrás de Uds está las municiones y no quiero correr el riesgo de pegarles un tiro y volarlas...
Galaksinin bazı bölümlerinde öyle eğlence oyunları gördüm ki bu onların yanında folklor gibi kalır.
En algunos lugares de la galaxia presencié formas de diversión que hacen que esto parezca un baile folclórico.
O aptalın içinde yaşayan bir soytarı var, ve er yada geç, o soytarı açığa çıkacak, çünkü soytarı soytarıdır, ve hep öyle kalır!
Dentro de ese idiota, vive un payaso, y tarde o temprano, el payaso emergerá, ¡ Porque un payaso es un payaso y siempre será un payaso!
İki yaşında acımasız ve fakir yetimhaneden alınıp acımasız bir asker ve karısına verilir aşırı bir disiplinle karşı karşıya kalır ve öyle de büyütülür.
Adoptada a los 2 años, de un cruel y pobre orfanato por un cruel militar y su esposa, fue educada con extrema disciplina.
Bir insan... İnsandan çok Tanrı. Bu büyük tanrının kişiliği öyle mükemmel ki karşılama kelimelerim kifayetsiz acınası derecede yetersiz kalıyor.
Más que un hombre, un dios, cuya personalidad es tan totalmente maravillosa que mis débiles palabras de bienvenida suenan desdichada y patéticamente inadecuadas.
Bir gün, Melekler Duvarının oralarda bir çetenin çocuklarıyla bisiklete binip eve epey geç kalınca ailemi öyle bir merak içinde buldum ki o gün, iyi bir kız olmaya karar verdim.
Un día, que estuve mucho tiempo fuera fuera de los muros de los Ángeles haciéndome llevar en el manubrio de las bicicletas de una banda de muchachos... Cuando volví a casa, encontré a mis padres totalmente desesperados... Desde allí, decidí portarme bien.
- Evet öyle... Hoşça kalın!
- De ver.. ¡ Adiós!
- Öyle, çinli evinizde kalıyordu. ... sen de onun yanındaydın, değil mi?
Así que el chino estaba cobijado en tu casa y sabes hacia dónde se dirige, ¿ no?
Evet, belki öyle yaparım... Belki de senin şu kalın kafanı kullanarak duvarda bir delik açarım.
Puede ser que lo haga o bien podría usar tu cabezota para abrir un agujero en la pared.
Ben, o odaya girdim. Orada, Tiberius'un kadın, erkek köleleriyle ve kendisiyle öyle hayvani, öyle iğrenç ahlaksız davranışlara maruz kaldım ki tek başına fahişelik, bununla kıyaslandığında, ibadet gibi kalır.
Entré allí dentro y fui sometida a actos de tan abominable suciedad, a tan bestiales obscenidades con éI y sus esclavos de ambos sexos que Ia mera prostitución parece un estado de bendición...
Bana kalırsa şöyle... Çok fazla görüş var cevabı öyle aceleye getirmek istemiyorum çünkü bunun sana veya gösteriye adil olacağını sanmıyorum.
Creo que lo que- - Hay muchas facetas aquí y no quiero contestar con lo primero que se me cruza por la cabeza porque no creo que sea justo para ustedes ni para el espectáculo.
Bu bir... Kalın duvarlı yapı, öyle değil mi?
Es un... edificio de muros gruesos, ¿ verdad?
Ben alışkanlığa dönüşmesini istemiyorum. Çünkü hep öyle olur. Önce bir akşam kalırsın, sonra iki akşam.
No quiero que te acostumbres, porque primero es una noche, después dos, y después acabas viviendo aquí.
Geronimo öyle büyük bir adam ki... Corbett onun kıçını öpmek için anasının omzuna çıkmak zorunda kalırdı.
Gerónimo es tan grande... que Corbett tendría que subir a hombros de su madre para besarle el culo.
Hele o paraya bir şey olsun... patronum ağzınıza öyle bir sıçar ki... şaşar kalırsınız.
¡ Si le pasa algo a ese dinero, mi jefe os meterá un palo por el culo... en menos que canta un gallo!
Öyle biri ki, yaptıklarının yanında bizimkiler bir hiç kalıyor.
Alguien cuyos logros nos dejan en vergüenza.
Kızlar, öyle suratlar yaparken birisi sırtına vurursa sonsuza dek öyle kalırsınız.
Si hacen esas caras y alguien les pega en la espalda se quedan así para siempre.
Yavaşça uzatın ve sağ bacağınızı kaldırıp tutun.Tamam? Öyle kalın.
¡ Aaah!
kalın 63
kalın kafalı 19
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle mi dersin 362
öyle olsun 692
öyle bir şey değil 75
öyle bir şey yok 92
kalın kafalı 19
öyle mi 14811
oyle mi 19
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle mi dersin 362
öyle olsun 692
öyle bir şey değil 75
öyle bir şey yok 92
öyle işte 113
öyle mi diyorsun 87
öyle oldu 102
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öyle görünüyor 500
öyle deme 154
öyle olsun bakalım 50
öyle mi diyorsun 87
öyle oldu 102
öyle demek istemedim 274
öyle ya da böyle 119
öyle ki 92
öyle misin 81
öyle görünüyor 500
öyle deme 154
öyle olsun bakalım 50