Bir iş translate French
35,294 parallel translation
Böylesi belini büktüren bir iş söze çok yer bırakmıyor zaten.
Votre légère bosse suggère un emploi où l'on se penche fréquemment.
Bu çok katmanlı bir iş ve maksimum hasar hesabı yapılmış.
C'est à multiples facettes, calculé pour perturber au maximale.
Üstünkörü bir iş yapacaksan Gölge Telefon ile oluyor.
Pour descendre et salir, ça serait le Portable Fantôme.
Yani bunun bir iş olmadığını söylemiyorum.
Je ne dis pas que c'est facile.
Sadece, bir iş hakkında konuşmak istediğini söyledi.
Il a juste dit qu'il voulait lui parler affaires.
Çok stresli bir iş baba.
C'est beaucoup de stress, papa.
Bu ciddi bir iş, Jess.
Ça, c'est sérieux, Jess.
Şirkette sana bir iş ayarlayabilirim.
Je peux te donner un emploi dans la société.
Gerçek bir iş, danışmanlık. Öyle tebdili kıyafet falan değil.
Un bon emploi, un consultant, pas une charité déguisée.
Aslına bakarsan, başkan olmak yalnız olabileceğin bir iş değil.
En fait, être le Maire n'est pas un job si solitaire.
Bebeğim ilgilenmem gereken ufak bir iş var, o diğer işe sonra baksak olur mu?
Bébé, j'ai quelques affaires à régler, donc on se met à cette autre affaire plus tard?
Suçla savaşmak boktan bir iş.
Se battre contre le crime c'est nul.
Annenizin beklediği bir iş filmi bu.
C'est un film de travail que maman a attendu.
Zane, aa, seninle kontak halindeydi Bir iş teklifi ile ilgili Ve sen de onunla kontak halindeydin
Zane était en contact avec vous pour une proposition d'affaire et que vous étiez en contact avec lui juste quelques heures avant sa prématurée disparition.
El Oso'nun küçük kardeşi, Hector Zamacona, Kanunlara saygılı bir iş adamı ve her seferinde halka açık şekilde El Oso'yu lanetliyen birisi.
Le petit frère d'El Oso, Hector Zamacona, un honnête businessman qui condamne publiquement El Oso dès qu'il le peut.
Ve böylesi büyük bir para karşılığı bile olsa, bu rolden kendisini vazgeçirmek Kolay bir iş olmayacaktı.
Et même avec une grande récompense, ça aurait été dur de le faire renoncer à ce rôle.
Basit bir iş.
Un boulot facile.
B-Ben kısa bir süreliğine ofise girip çıktım, Sadece yarım kalan bir iş için.
Je suis passé au bureau un moment, pour travailler un peu.
Birlikte bir iş yapıyoruz evet, bu ne bizi tekrar arkadaş yapar ne de Caroline'ın hayatında bir yer sahibi yapar, anladın mı?
Oui, toutes les mains sont sur le pont maintenant, mais ça ne fait pas de nous des amis ni te permet de regagner ta place dans la vie de Caroline.
Başarısız bir girişim için bu kadar zamanı boşa harcadığı için çok sinirlendi bir iş adamının yapacağını yaptı : talep yarattı ve istediği şekilde bir talep ancak panikle gelebilir.
Livid il avait perdu beaucoup de temps sur une entreprise a échoué, il a fait ce que les hommes d'affaires font : il a créé la demande, et le type de demande qui vient seulement avec la panique.
Ama içeride baba olarak berbat bir iş yaptın.
Mais dans les détails, Tu étais vraiment un père nul.
- Kötü bir iş yapıyorsun.
- Vous vous y prenez très mal.
Harika bir iş çıkarttınız Bay Cüce bu yüzden sizi burada bırakacağız. Hem de bütün yıl boyunca.
Eh bien, vous avez fait un si bon travail, monsieur Gnome, que nous allons vous laisser ici toute l'année.
Bu tamamen bir iş ilişkisidir.
C'est une relation purement professionnelle.
Pekâlâ, inanılmaz bir iş yapıyorsunuz Bay Pandova.
Eh bien, vous faites un travail incroyable, M. Pandova.
Çocukların arkamdan bir iş çevirmediğini söylemiştin.
Tu m'as dit que les garçons avaient rien fait dans mon dos.
- Karışık bir iş demek.
Ça a l'air compliqué.
Birlikte yapmak için bir iş bulurum.
Je trouverai un coup pour nous deux.
Ancak herhangi bir düzenleme, rekabet eden mahremiyet, bireysel özgürlük ve ticaret değerleri arasında katı seçimler yapmak gerektireceğinden ne yasama organı ne de Birleşik Devletler'in yönetici şubesi karar vermek istemiyor. Bu yüzden de iş bana düşüyor.
Et parce qu'une réglementation impliquerait des choix difficiles d'arbitrage entre les libertés individuelles, la vie privée, le commerce, ni le pouvoir législatif, ni le pouvoir exécutif des États-Unis ne veut prendre de décision, ce qui me revient donc.
Yine de bir iş.
C'est du travail.
- Yani bu bir çeşit iş görüşmesi.
Alors, c'est une sorte d'entretien d'embauche?
Kim ne zaman, neden çalışıyor, ne iş yapıyorlar herkes bir gizem...
Qui travaille quand et pourquoi des épingles carrées, des trous ronds, chaque homme est un mystère.
Bu iş bittiğinde, suçlu bulunursam sizden daha güçlü bir adalete teslim olacağım.
Quand nous aurons le mot de la fin, s'il s'avère que j'ai eu tort, je ferai face à une justice d'une plus grande puissance que vous.
Ayın yarısında ben iş için uzaklardayken eski karım kıtalar arası uçuş yapan bir havayolu şirketinde çalışıyordu. Neredeyse karşılaşamıyorduk.
Entre les long-courriers de mon ex et mes d � placements, on ne se voyait pratiquement jamais.
Doğu yakasıyla bir sürü iş yaparız.
- Tard. Vu le d � calage avec la c � te est...
Ne zaman yeni bir okulda iş bulsa, senin pis vücudunu bozan çocuk mikropları getiriyor.
À chaque fois qu'elle a un travail dans une nouvelle école, elle ramène des microbes d'enfants qui infectent ton corps impur.
And that is By Prenses Virginia St. John, bir zamanlar kulede kilitlymiş.
Et voici la princesse Virginia St.
Köprücük kemiğinde iş izleri, boynuna da bağlanmış bir tel bulduk.
Des traces de dents vers la clavicule, Des ligatures sur son cou faites par un câble.
Bir tür iş önerisi için.
Pour une espèce de proposition pour une affaire.
Sadece tek bir şekilde bu iş bitebilir.
Ça ne peut se finir que d'une seule façon.
- Işık sadece bir yalan.
La lumière n'est qu'un mensonge.
Stan, iş yerinde bir facianın ortasında kaldıklarını söyledi demin.
Stan m'a dit qu'ils étaient au cœur d'un désastre au bureau.
Evet, işten eve giderken kaçırmamız için iş arkadaşlarından bir kaçını, araman gerekiyor.
Oui, il va falloir que vous appeliez un couple de vos collègues, qu'on les intercepte sur le chemin du travail.
Tek bir şırınga, iş görecek kadar ikinci nesil nanitlerden taşıyabilir.
Une seule injection délivrera plus qu'assez de nanites 2ème génération pour faire le job.
Sanki iş tanımının bir parçası gibi.
Genre, c'est mon boulot.
İş için bir yere gittiğinde çocuklarını bir şey getirirsin.
Quand tu pars en voyage d'affaires, ramène un truc pour ta fille.
İş için bir fikrim var.
J'ai une meilleure idée.
Evet, Baz bize iş vermeseydi bir ev soymak mükemmel olurdu.
On pourrait s'éclater à voler si on nous filait pas le sale boulot.
Bu iş böyle mi yürüyecek? Bir erkekle tanıştığımda birini onu öldürsün diye mi göndereceksin?
Chaque fois que je rencontre un mec, tu envoies quelqu'un?
İş için bir fikrim var. Lüfen bana evrak çantamı almadıklarını söyleyin.
Dites-moi qu'ils ont pas pris ma mallette!
Yapmam gereken bir sürü boktan iş var.
Trop de trucs à faire.
bir isim 33
bir işim çıktı 20
bir işim var 34
bir iş buldum 29
bir işe yaramaz 50
işte 8558
iste 115
işin 35
islam 17
isis 37
bir işim çıktı 20
bir işim var 34
bir iş buldum 29
bir işe yaramaz 50
işte 8558
iste 115
işin 35
islam 17
isis 37