Bu gerçek değil translate French
1,727 parallel translation
Ama bu gerçek değil.
Ce n'est pas réel.
Bu gerçek değil.
Ce n'est pas réel.
Benim kişisel hayat tecrübemi soruyor. Böylece tüm insanlığınkini anlayabilecek. Bu gerçek değil.
Elle m'interroge sur mon expérience personnelle pour l'extrapoler à toute l'humanité.
Bu gerçek değil.
Ça n'arrive pas.
Bu gerçek değil, değil mi?
Ce n'est pas vraiment vrai, pourtant.
Bu gerçek değil, keçileri kaçırmaya başladım.
Ce n'est pas réel. Je commence à perdre la tête.
Bu gerçek değil.
Tout ça n'est pas réel.
Bu gerçek değil! Annenin beyni deli saçması dini zırvalıklarla doluydu!
C'est une fanatique de la religion qui lui a enfoncé ça dans le crâne!
Bu gerçek değil.
C'est un piège.
bu gerçek değil raj senin kendi inançlarına değerlerine bile inancın yok
Raj, la vérité c'est que tu n'as même pas foi dans tes croyances!
Bu gerçek değil, bir yanılsama.
Ce n'est qu'une illusion.
Bu program gerçek değil!
Cette série n'existe pas!
Bu gerçek dondurma değil.
Ce n'est pas vraiment la crème glacée.
Bu bir efsane değil, gerçek.
Ce n'est pas une légende, c'est un fait.
Gerçek değil bu!
Je dois rêver.
Yani bu gerçek, eminsin değil mi?
Alors maintenant que c'est bon, tu es sûr?
Ama bugün benim gerçek oğlumun, bu paranın değil, sen olduğunu anladım.
Mais alors je ne me suis pas cru. Mais aujourd'hui je suis heureux de n'avoir rien dit de faux..
Kes. - Bu bir film değil Jason, gerçek.
C'est pas un film, c'est réel!
Bu şaka değil, gerçek.
Ce n'est pas une farce, c'est réel.
Bu gerçeği, yaratıcının sayısal dilini takip edenler... gerçek mesajı öğrenecekler insanın zihninde yarattıklarını değil.
Ceux qui cherchent cette vérité à travers le langage numérique de nos créateurs connaîtront le vrai message, et non celui inventé par l'Homme.
Bu benim hakkımda değil. Bunun için zamanımızı boşa harcamayı bırakalım. Ve beni buraya getirmenizin gerçek sebebini söyleyin.
Ne nous faites pas perdre notre temps et dites-moi ce que je fais là.
Gerçek problem bu değil, değil mi?
{ \ pos ( 192,225 ) } Le problème n'est pas vraiment là.
Yani, bu gerçek, değil mi?
Je veux dire, c'est réel, pas vrai?
Hepsi bu. Gerçek bu. O zaman yalan makinesine girmende sorun yok, değil mi?
Alors vous n'aurez aucun problème à passer au détecteur de mensonge, si?
Bu gerçek, değil mi?
C'est pour de vrai, hein?
Gerçek bu, değil mi?
C'est la vérité, non?
Üzgünüm, hakaret değil, ama gerçek bu.
Désolée, sans rancune, mais c'est vrai.
Bu adam gerçek Ben Franklin değil.
Ce n'est pas le vrai Ben Franklin.
Jim'in ne dediği umrumda değil. Bu adam gerçek Ben Franklin değil.
Quoi qu'en dise Jim, c'est pas le vrai Ben Franklin.
Çok güzel, hepsi bu değil gerçek bir dövme değil.
C'est beau, mais ça ne dure pas, - pas comme un vrai tatouage. - D'autres utilisations?
- Harika değil. Ama gerçek bu.
- Ce n'est pas génial, mais c'est la réalité.
Ve gerçek bu değil.
et parce que ce n'est pas vrai. vous savez, Mr.
Hayır, kel siyah doktor değil. Saçlı, yarı beyaz, yarı Eskimo hizmetli. Ve bu da... gerçek Rowdie.
Non, je ne suis pas le médecin noir et chauve, mais le concierge chevelu, mi-Blanc, mi-Inuit, et voici le vrai Rowdy.
Bu benim gerçek adım değil. Müzikten sonra kendime bu ismi taktım.
C'est un pseudo inspiré par la musique.
Tamam. Bu, gerçek bir is degil.
C'est pas un vrai boulot.
Bu güce sahip olmama rağmen içeride çimento çocuğun yanında değilim. Çünkü o gücü kullanamıyorum çünkü gerçek bir güç bile değil.
Je ne suis pas avec ce gars parce que même si j'ai ce pouvoir, il ne me sert à rien, ce n'est pas du vrai pouvoir.
Dalga geçen kafa geçen adamlarında... bu gerçek elimizde değil.
Par exemple pour ceux qui font de l'humour, ce n'est plus entre nos mains.
Ama gerçek hikaye bu değil.
Mais ce n'est pas la vraie histoire.
Gerçek bu değil.
Non, ça va pas.
Bilemezsin, Bu gerçek bilim değil ki.
On n'en sait rien. Ce n'est pas vraiment une science exacte.
Bu çiftliğe sahip olduğundan, gerçek bir kovboy olduğunu düşünüyor ama değil.
Il croit que parce qu'il a ce terrain, il en est un, mais c'est faux.
Bu hayat, sana verdikleri Emily ile olan hayattan daha gerçek değil.
Cette vie n'est pas plus vraie que celle que tu avais avec Emily.
Yani gerçek bir hapishanede senin bu süslü adan gibi değil.
Et je parle d'une vraie, pas de votre gentille petite île.
Ve çünkü sen gerçek bir baş belasısın ve iş 50 milyar dolarlık bir şirketi yönetmene geldiğinde bence bu o kadar da kötü bir şey değil.
Et tu es un véritable emmerdeur. Et pour diriger une entreprise de 50 milliards de dollars, ce n'est pas nécessairement un défaut.
Babacığım bu "küresel ısınma" olayı değil. Gerçek bir olay.
Papa, "l'effet de serre" existe vraiment.
Bu gerçek bir seçenek degil, bir dilek.
Ce n'est pas une option sérieuse, juste un souhait.
- Bu gerçek, degil mi?
- Tout est vrai, c'est ça?
Biliyorsun, bu telefonlar gerçek değil.
Vous savez, enfin... ces téléphones sont faux. Oui, évidemment.
- Shawn, bu gerçek bir iş değil.
- Shawn, ce n'est pas un vrai boulot. - Bien sûr que si.
Görünümüyle, sorunları var. Bu da gerçek görünümüyle uyumlu değil.
Elle a un problème avec son image, laquelle n'est pas conforme à son apparence actuelle.
Bu gerçek değil.
C'est pas réel.
bu gerçek olamaz 65
bu gerçek mi 81
bu gerçekten güzel 22
bu gerçekten çok güzel 20
bu gerçekten inanılmaz 20
bu gerçek 258
bu gerçekten iyi 18
bu gerçekten gerekli mi 32
bu gerçekten önemli 17
bu gerçekten harika 82
bu gerçek mi 81
bu gerçekten güzel 22
bu gerçekten çok güzel 20
bu gerçekten inanılmaz 20
bu gerçek 258
bu gerçekten iyi 18
bu gerçekten gerekli mi 32
bu gerçekten önemli 17
bu gerçekten harika 82
bu gerçekten 52
gerçek değil 74
gerçek değildi 16
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
gerçek değil 74
gerçek değildi 16
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77