Bu sen değilsin translate French
1,299 parallel translation
Philip, bu sen değilsin.
Philip, ça ne te ressemble pas.
- Bu sen değilsin dostum.
- C'est plus toi, là! - C'est pour ça que tu agis ainsi.
Bu sen değilsin.
Ce n'est pas toi.
Bütün hafta ağladın kendine bluzlar aldın, talipler aradın. Bu sen değilsin.
Tu chiales toute la semaine, tu cours t'acheter des chemisiers, tu te dégotes un amant...
Bu sen değilsin, anne.
Ça ne te ressemble pas.
- bu sen değilsin
C'est pas toi.
- Ne? - Bu sen değilsin.
- Ça ne vous va pas.
Sanki bu sen değilsin.
Ce n'est pas dans votre nature quand meme
Bu sen değilsin, üzerinde kazakla kanepede oturuyorsun.
C'est vrai, ta place n'est pas vraiment ici... ces vêtements... ce mobilier....
Mouth, bu sen değilsin.
- Ça ne te ressemble pas.
Bu sen değilsin!
Ça ne te ressemble pas.
Bu sen değilsin... Sen bir şey değilsin,
T'es canon, je te rassure...
Judy'u gördüm! - Bu sen değilsin.
C'est pas toi.
Junior, Bu sen değilsin, Bu bir dizi film, veya bir Film
Junior, c'est pas toi! C'est une émission de télé, un film!
Bak, Bianca, bu sen değilsin.
Ecoute, Bianca, ce n'est pas toi.
Sue, kızım, bu sen değilsin.
Sue, t'es pas toi-même.
Evet. Ama bu sen değilsin.
Oui, mais ce n'est pas toi.
Bu sen değilsin.
Ça ce n'est pas toi.
Bu sen değilsin. Bu yalnızca saçma bir elbise içindeki sensin.
Tu es styliste, pas cette chose loufoque en robe.
Bu sen değilsin sanki.
Ça ne te ressemble pas du tout.
Kesinlikle bu sen değilsin.
Ça ne te ressemble vraiment pas.
Bu sen değilsin. Ve biz düşündük ki gelecekte nasıl başarılı olabileceğini ve nasıl bir insan olmak istediğine karar vermek için biraz zamana ihtiyacın var.
Ce n'est pas toi et nous pensons que tu as besoin de temps pour réfléchir au sens de ta vie.
Bu arada, sen kötü bir insan değilsin... ama bu çok kötü bir davranış. Çok kötü bir davranış.
Au fait, tu n'es pas quelqu'un de méchant, mais tu as très mal agi.
Canım kiminle isterse onunla konuşurum ve bu kesinlikle sen değilsin.
Je parle qu'aux gens à qui j'ai envie de parler, et t'en fais pas partie.
- Bu sen gibi değilsin. - O, Vauban uzay hakkında konuşuyor.
- Vauban parle de l'espace!
- Bu doğru değil, sen benim annem değilsin.
C'est pas vrai.
Dinle, korkuya kapılma ama sen bu işte uzman değilsin.
Ne te fais pas d'illusions, tu es là à titre officieux.
Sen bu oyunda kurban değilsin...
C'est ça... Vous n'êtes pas victime de ce jeu, vous y participez!
Bir tek sen değilsin dünyada bu estetiğe sahip olan.
que vous n'êtes pas le seul au monde à apprécier ce goût pour l'esthétique.
İşte bu yüzden sen artık başkan değilsin. İki hafta!
Et moi je dis, "Voilà pourquoi tu n'es plus PDG."
Ama imgelemlerin sana her ne gösteriyorsa, bu adam sen değilsin. O zaman beni sandığın kada iyi tanımıyorsun.
Mais peu importe ce que te montrent tes visions, cet homme n'est pas toi.
Sen bu dünya için değilsin Kal-El.
Tu n'es pas fait pour ce monde, Kal-El.
Bu gülünç, sen gerçek bile değilsin.
C'est insensé. Tu n'es même pas réel.
Çünkü belli ki sen bu işleri halledebilecek kadar sorumluluk sahibi değilsin.
Tu n'es pas assez responsable pour t'en occuper.
Sen bu insanlardan değilsin. Sen bunlardan değilsin!
Ta place n'est pas parmi ces gens.
- Bu bir şakaydı. Sen şüpheli değilsin.
Et toi bien sûr.
Çünkü bu bir Broadway yapımcısı şapkası. Ve bir Broadway yapımcısı olana kadar Broadway yapımcısı şapkası giyemezsin. Ve sen bir Broadway yapımcısı değilsin, ta ki...
Mais je porterai ce chapeau tout bientôt, car...
Bu durumda olan sadece sen değilsin.
Tu n'es pas la seule.
Biliyor musun sen hiç kibar biri değilsin. Senin sorunun bu.
C'est ça qui ne va pas chez toi.
Baban Riverdale'de doktordur, zenci, sen bu çöplükten değilsin.
Ton père est docteur à RiverDale, négro, tu ne viens pas de la rue.
Bu sana karşı bir şey değil,... kastettiğim sen değilsin,
Et je me disais que... C'est pas contre toi. C'est pas dirigé contre toi.
Sonuçta sen "the Good Samaritan" değilsin hepsi bu.
T'es pas un saint-bernard. C'est tout.
Sen bu şehre layık değilsin
Vous n'êtes pas Valant cette ville.
Bu dünyaya hakim olan, sen değilsin.
Cette terre n'est pas votre domaine.
Eğer, ücreti bu kadar az almaya devam edersen açıkçası sen taksi şoförü değilsin.
Si vous persistez à ne pas être payer c'est que vous n'étiez pas un conducteur de taxi!
Sen bu sınıftan değilsin, burada işin ne?
Vous n'êtes pas dans cette classe, que faites-vous ici?
Belki de bu yüzden ben bir subayım, sen değilsin.
C'est peut-être pour ça que je suis officier et pas vous.
Bu seni de polis yapar. Sen bizim tarafımızda değilsin.
Vous êtes pas avec nous!
Su 35 derece,... bu insanlar yüzme ihtiyacı duyuyor. Anlamıyorum. İşte bu yüzden sen bir kutup ayısı değilsin.
L'eau est à 2 et ils vont se baigner.
O seçimini yaptı ve bu kişi sen değilsin.
Il a fait son choix. Et ça n'est pas toi.
Bu gösteri konusunda fazla kuralcı olmak istemem. Ama bunun bir aile gösterisi olması gerekiyordu. Söylemekten nefret ediyorum ama sen aileden değilsin.
Je ne voudrais pas être tatillonne, mais ce spectacle est censé être quelque chose de familial.
bu sen misin 162
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu sensin 203
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin 195
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu seni ilgilendirmez 244
bu senin sorunun 70
bu senin mi 96
bu sensin 203
bu senin hayatın 30
bu seninle benim aramda 18
bu senin 195
bu senin için 282
bu senin düşüncen 27
bu seni ilgilendirmez 244