Dans etmek istemiyorum translate French
93 parallel translation
- Dans etmek istemiyorum. - Pekala.
Je veux pas danser!
Dans etmek istemiyorum, bu şarkıda oturalım.
Je n'ai pas envie de danser. Restons assis.
- İyi de dans etmek istemiyorum ki.
- Mais je veux pas danser. - Allez.
Dans etmek istemiyorum.
Je ne veux pas danser.
- Artık dans etmek istemiyorum.
- Arrêtons de danser.
- Seninle dans etmek istemiyorum.
- Je ne veux pas danser.
Ben de dans etmek istemiyorum.
D'ailleurs, je ne danse pas.
Dans etmek istemiyorum biliyorsun.
Tu sais bien que je ne veux pas danser.
- Dans etmek istemiyorum.
- Je ne veux pas danser.
Dans etmek istemiyorum.
Je n'ai pas envie de danser.
Ben başka kimseyle dans etmek istemiyorum, sen istiyor musun?
Je veux pas danser avec un autre, et toi?
Ben kimseyle dans etmek istemiyorum.
Je voulais danser avec personne!
Affedin beni ama dans etmek istemiyorum.
Mais je vous prie de m'excuser, Je... ne suis pas d'humeur à danser.
- Hayır, dans etmek istemiyorum.
Non, je n'aime pas danser.
Dans etmek istemiyorum!
Je ne veux pas jouer!
Dans etmek istemiyorum.
J'ai pas envie de danser. - Mais si!
- Dans etmek istemiyorum.
- J'ai pas envie.
- Haydi gel dans edelim. - Dans etmek istemiyorum.
- Laisse tomber, on va danser?
Eğer pratik yapmak istemiyorsan ben dans etmek istemiyorum.
si tu ne pratiqueras pas, Je ne danserai pas avec toi.
Dans etmek istemiyorum şu anda.
J'ai pas trop envie de danser, pour l'instant.
Ben dans etmek istemiyorum
Je ne veux pas.
Ben bir rahibeyle dans etmek istemiyorum.
Je ne veux pas danser avec une nonne.
- Ve sen diyorsun ki : "Karımla- -" - "Karımla dans etmek istemiyorum."
- Et toi... - "Je refuse de danser avec ma femme".
Hayır Missy, dans etmek istemiyorum.
Non, Missy, je ne veux pas danser.
Dans etmek istemiyorum.
- Je sais mais je ne veux pas.
- Dans etmek istemiyorum.
- Je veux pas!
Artık dans etmek istemiyorum.
Je ne veux plus danser.
Gio, dans etmek istemiyorum.
Gio, je ne veux pas danser.
Hayır, dans etmek istemiyorum.
- Non, je veux pas danser.
Peki, artık dans etmek istemiyorum.
Je ne veux plus danser!
- Ben dans etmek istemiyorum!
- Je n'ai pas envie...
Havamda değildim galiba ve senden özür dilemek istedim çünkü seni rahatsız etmek filan istemiyorum, senin şey olduğuna...
Je pense que j'étais dans une humeur bizarre et je voulais m'escuser car je ne veux pas te rendre mal-à-l'aise ou autre, car je suis vraiment contente que tu- -
- Nick, dans etmek istemiyorum.
- Je ne veux pas!
Sayın Yargıç, bu tanımlamanın iyi niyetli olmadığını ima etmek istemiyorum ama özellikle karanlık bir geceydi ve kimlik tespitine temel olan katilin koyu renk palto ve açık renk şapka giymesi... oldukça yaygın bir kombinasyon.
Loin de moi l'idée de remettre en cause la bonne foi des témoignages, cependant dans l'obscurité, tous déclarent avoir vu l'accusé portant un manteau et un chapeau. Une combinaison fort commune.
Durumunuzu anlıyorum, Eiko'nun geleceğine müdahele etmek istemiyorum.
Je comprends votre position, mais je ne veux pas interférer dans l'avenir d'Eiko.
Her şey doğru ve yasal ve seni daha fazla sık boğaz etmek istemiyorum.
Tout est dans les règles, je ne vous demanderai pas de prendre des risques inutiles.
Hesaplarınızdaki açıklıklara gelince, Bayan Harper! Eminim Bay Madox'un bunları bana anlatırken sadece doğru olduğuna inandığı şeyi yaptığını anlıyorsunuzdur. Tabii ki, kimseyi itham etmek istemiyorum.
Quant au trou dans vos comptes, vous comprendrez que M. Madox pensait seulement bien faire quand il m'en a parlé, et je n'entamerai pas de poursuites.
Seni rahatsız etmek istemiyorum ve beni geriye araman filan da gerekmiyor ama Chaves, Cuma gecesi Tramps'de çalacak ve herkes çok iyi olduklarını söylüyor.
Tout est rose. Aujourd'hui, nous allons démontrer les relations quantitatives dans les réactions chimiques.
Artık dans etmek istemiyorum.
Je n'ai plus envie de danser.
- Seni rahatsız etmek istemiyorum - Hayır. Hayır.
Il y a un appartement libre dans l'immeuble.
Okyanus coğrafyası seferine devam etmek istemiyorum baba.
Je ne veux pas partir dans cette expédition océanographique, père.
Ben sadece... Beş sene sonra bir sabah uyanıp hayatımdan nefret etmek istemiyorum.
C'est juste... je ne veux pas me réveiller dans 5 ans et détester ma vie.
Bunu taytla giyiyorum. Ama burada, binlerce kilometre uzakta, geyik yahnisi diyarında kaldım. İptal de etmek istemiyorum.
Mais me voilà coincée à des milliers de kilomètres, dans un pays de ragoût de renne, et je détesterais annuler parce qu'il n'y a rien que Constance Betterton aimerait plus que de me voir faire une erreur, comme ça elle pourrait détruire ma réputation et me virer des F.R.A.
Seni rahatsız etmek istemiyorum ama doğum günün için planın olmadığını fark ettim.
Je ne veux pas vous mettre dans une situation embarrassante, mais j'ai découvert que vous n'aviez pas vraiment de plan pour votre anniversaire.
Tekerlekli sandalye yarışı.. Partide içkilere anestezik ilaçlar katmak. Hayal etmek bile istemiyorum.
Courses de fauteuils roulants, anesthésique dans les boissons, que sais-je encore?
Bak, kavga etmek falan istemiyorum ama bir mağazada sızdın.
Écoutez, j'ai pas envie de me disputer avec vous. Mais vous étiez ivre morte dans un centre commercial.
Ama ne olacaksa, burada durup şahitlik etmek istemiyorum.
Mais dans tous les cas, je ne veux pas être là pour voir la scène.
Artik dans etmek istemiyorum.
Je n'ai plus envie de danser.
Seni yüzeysel sorunlarla meşgul etmek istemiyorum.
Je vais pas vous faire barboter dans le petit bain.
Artık 20 yaşındakilerle randevulaşmayacağım, ama pes etmek istemiyorum.
Et puis Richard a vraiment apprécié ça, donc je n'ai pas pu arrêter. J'aimerais tellement vivre dans un trou merdique comme cet endroit.
Ateş etmek istemiyorum.
J'ai aucune envie d'tirer dans l'tas