Kaldır onu translate French
1,067 parallel translation
Kaldır onu Pompey.
Porte-le, Pompey.
Kaldır onu, Bartlett!
Aidez-le, Bartlett.
Geriye kaldır onu.
Tire dessus.
Kaldır onu ve götür buradan.
Emmenez-le.
- Çek git be, seni serseri. - Kaldır onu, hadi.
- Va-t'en, petit voyou.
- Kaldır onu.
- Suturez ses blessures.
Kaldır onu.
Démarre!
Kaldır onu.
Relève-le!
- Onu kaldırın.
- Mettez-le debout.
Onu ve akıtan dolma kalemi kaldır.
Tu sais ce qui arrivera si tu restes.
- Onu kaldırın.
- Faites-le lever.
Kaldırın onu.
Emmenez-le.
Hayır. Onu kaldırdım ve tam gaz doğrudan gemiye gittik.
Non, je l'ai relevé et j'ai couru droit au vaisseau.
Onu ayağa kaldır.
Qu'il se lève.
Her uyuya kaldığında uyandırıp onu buraya getirin.
Dès qu'il s'endort, recommencez.
onu kaldır.
Rangez ça.
Lütfen onu dikkatli kaldırın.
Soulevez-le doucement.
Umetani onu ortadan kaldırır, ondan sonra dost olabiliriz.
Umetani ne peut te refuser de liquider Tetsu. Une fois Tetsu disparu, toi et moi pourrons nous entendre.
Onu ortadan kaldırın, yoksa başınız belaya girer.
Tu le liquides. À le protéger, tu risques de t'y brûler.
Siz de onun kan kaybedişini izleyeceksiniz şu kadının, iyice düşündükten sonra hançeri kaldırıp, onu susturuşunu da.
Nous allons voir cette femme, qui après mûre réflexion, s'empare du poignard et abrège son existence.
Onu bedavaya tedavülden kaldırırım.
Je l'ai prise à votre mari.
Onu ortadan kaldır.
Range ça.
Sanırım, acele edersen ve bana yardımcı olursan, onu hâlâ durdurabiliriz. Az zaman kaldı.
Mais en faisant vite et avec votre aide, nous pouvons encore l'arrêter.
Ben kaldırırım onu, bırakın.
Reposez-moi.
Var olup olmadığı belli olmayan bir kadın hakkında tartışmak yersiz. Eğer onu görebiliyorsanız, güvenlik kuralları bir an önce ortadan kaldırılmasını söylüyor.
Alors, les 600 000 Coréens du Japon devraient tous être des criminels.
güzel Sally sokaklarda bacaklarını erkeklere gösterir... ama fazlasını istersen para ödenir eteğini kaldırırken nerede duracağını bilir... um-pa-pa, bu işler böyledir um-pa-pa, bunu herkes bilir... ister gizli olsun isterse açık... hiç fark etmez um-pa-pa... saf bir genç kız hamile kalmış bir erkeğin evine sığınmış, o da onu ayartmış... sızlanmanın alemi yok, bu yola girmiş bir kez o da paralarını sayar ve şarkı söyler...
La jolie petite Sally Se promenait par ici En montrant ses jolies gambettes Tous les hommes étaient à la fête On voyait ses jarretelles Mais ce n'était pas gratuit
- Onu kaldırıp kurcalayacağım.
Je vais l'attacher et l'emmener. Attendez!
Onu karşı kaldırımda bekliyorlardı.
Ils l'attendaient en face.
Herkesin içinde soğuk davranır. Ama bir de başbaşa kaldığımızda görün onu.
Elle a l'air froide, mais quand nous sommes seuls!
Ve Havana'ya gitmeye hazır olduğunda da, kaldığı yere telefon açar, onlar da onu almak için bir araba gönderirler.
Vous allez interrompre votre dîner. Je vous ramène à la Havane pour faire vos bagages.
Onu kaldırın.
Levez-le.
Onu burada pervaza doğru kaldırıyorum. Onu öpüp, bluzunu çıkarıyorum.
Alors, je la mettrai sur le rebord, je l'embrasserai plusieurs fois, puis j'enlèverai son corsage.
Kaldırın onu.
Relevez-le.
Onu kaldırıma tükürdüğü için bile tutuklayamam!
Je ne peux l'inculper de rien.
- Eğer onu kaldırırsan, seni öldüreceğim,
- Lève ton fusil et je te tue.
Onu Nevada sınırında bırakmak zorunda kaldık.
On l'a perdu a l'entree du Nevada.
Şey, burada sadece bir kaç günün kaldığına göre, daha büyük davalarla nasıl baş ettiğimizi görmek istersiniz. Sanırım onu size açıklayabilirim.
N'ayant que quelques jours à passer ici, vous aimeriez sûrement nous voir traiter des affaires importantes.
Onu yukarı kaldırıyoruz!
Il faut qu'on bande.
Onun arkasından at sürerim. O dövüşür ve onu yerden kaldırırım.
Je chevauche derrière lui, il se bat puis je le ramasse.
Müşteriyi berber kayışıyla bağla, düğmeye bas, onu kaldır, çevir saçlarının aşağıya salınmasını sağla ve kırp, kırp, kırp.
On assied le client, on l'attache, on bascule le siège... Les cheveux pendent, et clac clac...
Onu ritmik kaldırıp indirdik.
On l'a fait bouger bien en rythme.
Warrington kaldırdı, onu bırakacak mı? Hayır.
Warrington s'en empare, la relâchera-t-il?
Sonraki gün onun kalbi pes ediyor... ve onu morga kaldırıyorlar!
On lui coupe la jambe, mais trop tard : le coeur lâche. Et le lendemain, on le jette à la fosse commune.
Hayır, onu ben kaldırdım.
C'est moi qui l'ai fait se dresser.
Kaldırın onu.
Ramasse-le.
Bir gün onu bu kaldırıma çağırdık, anlatabildim mi?
Une fois, on l'a fait sortir.
İdamı erteleyin ve onu bir hastaneye kaldırın
Vous devriez suspendre son exécution et le faire hospitaliser.
Onu şuraya kaldır.
Posez ça.
- Kaldır onu!
- Soulevez-le.
- Bud, onu kaldırın. Ben iyiyim.
- Bud, aide-la, je vais bien.
Kaldırıp götürmüşler onu.
Alors, on l'emporta.
onur 51
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
onu buldular 16
onu bana ver 330
onu buraya getir 82
onu sevdin mi 31
onu ben buldum 23
onu bana getir 26
onu sevmiyorum 46
onu buldum 214
onun için 179
onu seviyorum 468
onu bana ver 330
onu buraya getir 82
onu sevdin mi 31
onu ben buldum 23
onu bana getir 26
onu sevmiyorum 46
onu buldum 214
onun için 179
onu seviyorum 468
onu biliyorum 95
onu seviyorsun 78
onu bilmiyorum 36
onu seviyor musun 173
onu duydum 61
önüne bak 138
onun yerine 89
onu sevdim 104
onu geri ver 55
onun da 23
onu seviyorsun 78
onu bilmiyorum 36
onu seviyor musun 173
onu duydum 61
önüne bak 138
onun yerine 89
onu sevdim 104
onu geri ver 55
onun da 23