English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ K ] / Kaybeden

Kaybeden translate French

1,789 parallel translation
Kaybeden sen olacaktın.
Et tu aurais été le perdant.
En büyük kaybeden.
Le plus gros perdant.
Bir süre kardeşi Haley onu büyütmeye çalışmış ama sonra Haley mücevher dükkanlarını soymaktan hoşlanan, doğuştan kaybeden birine takılmış.
Pendant un certain temps, sa grande soeur Haley a essayé de l'élever, mais alors Haley s'est impliquée avec un recidiviste qui aimait les bijoux.
Sanki çok kan kaybeden biri gibi.
Et faible. Peut-être comme quelqu'un qui perd beaucoup de sang.
Eğer bir kaybeden gibi burada oturup rapor yazmak istiyorsan tamam.
A moins que tu préfères rester dans le placard, comme une loser.
Alexis, reklam verenleri kaybeden benim.
Alexis, c'est moi qui ai perdu ces clients.
Herşeyini kaybeden 5.000 kişi var.
Il y a 5000 personnes qui ont tout perdu.
Kalplerimiz sizlerle. Ve hayatını kaybeden yakınlarınız asla unutulmayacaklar. BİTMEDİ, İZLEMEYE DEVAM EDİN
Et ceux que nous avons perdu trop tot
Arka koltuğumda kan kaybeden bir adam var ve ve oğlumu yaz okulundan almalıyım.
Il y a un gars qui saigne à l'arrière et je dois récupérer mon fils aux cours d'été!
Ama şu anda tek kaybeden o gibi görünüyor.
Mais, maintenant... on dirait qu'elle est la seule à perdre.
Kaybeden olma.
Ne sois pas un perdant.
Cornelia, dişe diş bir dövüş yapacağımı düşündüğün için kaybeden sen olacaksın.
Quoi? Un séisme?
Nasıl bir embriyodan iki tane lanet kaybeden çıkar?
Comment un seul embryon peut-il produire deux branleurs aussi cons?
Kazanan ya da kaybeden yoktur.
Il n'y a ni perdants, ni gagnants.
Telefonunu kaybeden var mı?
Est-ce que quelqu'un a perdu son téléphone?
Sağda solda vakit kaybeden ben miydim?
Ce n'est pas moi qui suis allé batifoler.
O kazanan tarafta, sen kaybeden.
Elle a la victoire, tu as la défaite. C'est la gagnante, t'es le perdant.
O kazanan, sen kaybeden. Baba, duymak istediklerimin listesini yapsaydım... -... bunlar ilk sekizde bile olamazdı.
Tu sais, j'ai fait une liste de ce que je voulais entendre, et ça n'aurait même pas atteint le top 8.
- Benim arkadaşlarımdan biri kaybeden mi?
- Un ami a eu le perdant? - Non.
Pasaportunu kaybeden İngiliz bir öğrenci olduğunu söylemişti.
Soi-disant citoyen britannique ayant perdu son passeport.
Kaybeden şirket, farklılığımızı kavramış durumda.
La campagne d'automne a renforcé la reconnaissance de notre marque.
Şirketimin, tirajını kaybeden küçük gazetesini, maceraperest, bir yöneticinin aşağlık kahramanlığıyla daha çok okunur hale getirmek çok işe yarayacak.
Mais, parmi tout mon cheptel, il y a un journal à scandales qui est en diminution des ventes. Quelle est la meilleure façon de rebooster mes lecteurs, si ce n'est la publication des exploits sordides d'un P.D.G. errant, sous la forme d'un petit livre noir?
Bilirsin, Yeni bir film yapacağım için mutluyum Ve kaybeden erkek arkadaşımdan kurtulduğum için.
Je suis contente de travailler sur un nouveau film, et d'être libérée de mon loser de petit ami.
Kaybeden voltasını alacak.
Celui qui perd, se retire.
- Ve kaybeden yakalayacak! - Neyi yakalayacak?
- Un gage pour la perdante.
Senin gibi seksi kızların beni koyduğu bilgisayar delisi, inek ve kaybeden kalıbına uyduğu için mi?
Parce que je suis classé comme nerd / geek / loser par les filles sexy comme toi?
Max Capricorn bir kaybeden olduğu için.
Parce que Max Capricorn est un perdant!
" Bütün müfrezesini hain bir pusuda kaybeden...
" Avec son équipe surprise par une embuscade,
Kaybeden tek kişi olmayacak kardeş.
Je ne serai pas le seul, frangin.
Henüz hâlâ kilo kaybeden olmadı.
Là encore, aucun résultat.
- Bir fabrika. ... en büyük kaybeden yapar, Şişko Şeşibeş.
Ce qui fait de toi la plus grosse perdante, la Grosse Magoo.
Ve işte kaybeden.
Et voilà le perdant.
Hey, kaybeden.
Couillon!
Yani, ne yaparsak yapalım, kaybeden çocuklar oluyor.
Alors, peu importe comment vous tranchez ça, les enfants perdent.
Bu adamı kaybeden kimse yok.
Ce gars ne manque à personne.
Çünkü kardeşini kaybeden sen değilsin.
Parce que tu n'as pas perdu de frère toi.
Kazanan ya da kaybeden olmaz.
Pas de gagnants, pas de perdants.
Ekibinde vücudunun ve beyninin kontrolünü yavaş yavaş kaybeden bir doktor istemiyorsun.
Vous ne voulez pas d'un docteur qui perd lentement le contrôle de son corps et de son esprit.
Kaybeden bu 12 kiloluk fıçıyı yarışmanın sonuna kadar boynuna asmak zorunda kalacak.
Le perdant devra porter ce baril de 10 kilos autour du cou jusqu'à la fin. Tu parles d'un boulet.
Kaybeden olmanın özgürleştirici bir tarafı var değil mi?
On est plus libre quand on est un loser, hein?
Denizler ve insanoğlu arasındaki savaşta biri mutlaka kaybedecek. Ancak bu kaybeden kesinlikle okyanuslar olmayacak.
Dans une bataille entre l'homme et la mer, il n'y aura qu'un seul perdant, et ça ne sera pas les océans.
Etrafımda çok kaybeden varsa kendimi iyi hissederim.
C'est bon, d'être entouré de losers.
Bir mağlup. Herkes kaybeden Büyük Z'ye bakıyor, eski şampiyona.
M'afficher comme Big Z le loser, le has-been.
Bu turnuva tek elemeli, kaybeden ölür.
C'est un tournoi a élimination simple et a mort subite.
Ve genç yaşında hayatını kaybeden erkek kardeşin Benjamin'i.
Et ton frère Benjamin, qui est mort si jeune.
Yolu kaybeden ben değilim.
J'y suis pour rien.
Adı Mary Shaw'du. Sesini kaybeden vantrilok.
Elle s'appelait Mary Shaw, la ventriloque qui est restée muette.
Seks herkesin küçük bir ödül kazandığı oyundur... ve hiç kimse eve kaybeden olarak dönmez.
Le sexe est le jeu où tout le monde gagne un petit prix et personne ne rentre perdant chez lui.
Seviml, yanlız kaybeden.
Le pauvre looser!
Burada kaybeden kim?
Tout le monde y gagne, non?
Kaybeden taraftasın komiser.
Vous n'êtes pas du bon côté de ce truc, Lieutenant.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]