Kurtar onu translate French
803 parallel translation
Kurtar onu bunlardan.
Guéris-la de cela.
Kurtar onu, Azize Meryem.
- Sauvez-le, petite sainte chérie.
Yalvarırım, kurtar onu!
Je t'en supplie, sauve-le!
Kurtar onu, Konstantin Fedorovich.
sauve-le, Konstantin Fedorovich.
bir mucizeyle, kurtar onu.
par un miracle, sauve-le.
Kurtar onu, kalbinin sana söylediğini dinle, daha önce ölmemiş olan milyonlar ölecek.
Sauvez-la, écoutez ce que votre coeur vous dit, et des millions de gens qui auraient dû vivre mourront.
Ne gerekiyorsa yap, Doktor. Kurtar onu.
Quoique vous faites, docteur, ne Ie perdez pas.
Biriktirdiği bütün acılardan, onu bekleyen mutlu bir hayat için kurtar onu.
Il faut que je la sauve de la souffrance qui l'attend dans la prochaine vie, dans le paradis futur.
- Kurtar onu...
- Sauvez-la.
Ama Alison'ı bir kez kurtardığını unutma. Onu kurtarıp durmana gerek yok.
Mais souviens-toi que tu as peut-être sauvé Alison une fois... mais tu n'as pas à continuer de la sauver.
"Kurtar beni - Onu vurdum!"
Je viens de le tuer! "
Onu kurtarın.
Sauve-la!
Vakaya siz baksaydınız onu kurtarırdınız diye düşünmüştüm.
Je pensais qu'en prenant l'affaire, vous l'innocenteriez.
En azından onu bundan kurtarırım.
Au moins puis-je le sauver.
Johnny Case hayatına giriyor ve onu kurtarıyor.
Johnny Case débarque dans sa vie et l'enlève.
Al onu ve beni kurtar.
Prends-le et libère-moi!
Bulup, ona söyleyebilsek, bu onu kurtarırdı.
Ça pourrait le sauver de le savoir.
Kurtarın onu. Arkadaşını yeterince önemsiyorsun demek.
- Vous l'aimez bien, votre amie.
Ben orada olsaydım şimdi yangın çıkmıştı. Ben de ateşten onu kaçırıp, kurtarırdım.
Si jamais il y avait un incendie, je l'en aurais tirée et je l'aurais sauvée.
Onu kurtar.
Ne pleurez pas.
Kurtarın onu!
Mon mari est malade!
Orada olsaydım keşke, onu kurtarırdım.
Ou brûlé avec lui.
- Fakat onu kurtar...
- J'essaie...
Şimdi yalnızca kurtarıcım kaldı, onu asla bırakmayacağım.
Il ne me reste que mon Sauveur, mais Lui, je ne Le donnerai jamais.
Yazıklar olsun o kimseye ki, Tanrı onu bir fırtınadan kurtarırken o, suyu sakinleştirmeye çalışır.
Malheur à celui qui veut verser de l'huile sur les eaux que Dieu a fait écumer.
Kurtarıcı bir efsaneyse onu şişede getirmemi söylediniz.
Je devais te rapporter le sauveur dans un flacon s'il était un mythe.
Halkım kurtarılmak için onu bekliyor.
Mon peuple a cherché sa délivrance auprès de ce dieu.
Hey, Bart, önce Kimbrough'un canını parayla kurtarıp sonra da onu kızıyla evlendirmek isteyen bu naçizane babadan hoşlanıyor musun?
Que penses-tu de ce père qui veut nous payer pour sauver Kimbrough, afin que sa fille puisse l'épouser?
Kızımı kurtarın Peder, kurtarın onu.
Sauvez ma fille, Père, sauvez-la.
Gantry elektrikli sandalyeyle korkutuyor, sense günah çıkarırsa onu kurtarıyorsun.
Gantry lui promet la chaise électrique, et vous le salut s'il avoue.
Ben onu kurtarırım.
Je vais l'avoir.
Eğer biz kazandıktan sonra onu öldürürsek, 50 Ryonun tamamını kurtarırız.
Economise 50 ryo. Tue-le quand tout sera fini.
Onu kurtarın.
Sauvez-le.
Ummuştum ki, senin dönüşün onu bu suçluluk duygusundan kurtarır ve bu yaptığımız şeyi bir daha hiç yapmak zorunda kalmayız.
J'espérais que ce retour fasse disparaître sa culpabilité... Qu'on en soit débarrassés une fois pour toutes.
Ne pahasına olursa olsun lütfen onu kurtar!
Peu importe ce qu'il en coûte, veillez sur elle, s'il vous plaît!
Yalvarırım, onu kurtar!
Je vous en supplie, protégez-la!
Sadece kızınla evlenmek onu hapisten kurtarır. Bu da Madde 544.
Il évite la prison seulement s'il l'épouse.
En iyisi durumu kurtarıp, onu kullanmakta harcayacağımız her saniyeyi geri kazanmak.
C'est du bricolage. On doit utiliser chaque seconde de fonctionnement.
Onu zahmetten kurtarıyorum.
Fichons-lui la paix.
Solaris'in kızı olduğunu biliyordum. O yüzden hayatını kurtarıp buraya getirdim onu.
Je savais qui elle était, c'est pourquoi je l'ai sauvée.
Belki de onu ölümden kurtarır.
Ou il la sauve.
Şey, onu bilmem ama ben kendimi güverteden kurtarıyorum.
Je ne sais pas pour lui, mais moi, je n'en suis pas revenu.
- Onu güçlendirir, ölüme boyun eğmekten kurtarırsa, onu kurtarabiliriz.
- Si elle pouvait le revigorer et l'empêcher de sombrer dans la mort, on pourrait le sauver.
Kutsal toprağımız Tibet Buda'nın hayata dönüşünü gözlüyordu, Kurtarıcımızı yıllarca aradıktan sonra, nihayet onu bulduk.
Le Tibet a cherché pendant longtemps le grand homme, en qui le Bouddha s'est réincarné. Après des années de recherches, on vous a trouvé.
Ama nasıl paçasını kurtarıyor, ben onu merak ediyorum.
Mais il se démerde pas mal.
Dediklerine göre birinin hayatını kurtarırsan,... onu hep korursun, kendimi güvende hissediyorum.
Quand on sauve un homme, on est responsable de lui jusqu'à sa mort. C'est une idée qui me rassure.
Onu bize verin, ve canınızı kurtarın!
Livre-la-nous et rien ne vous arrivera.
Onu götürürsen, seni vatandaşlık dersinden kurtarırım.
Je te ferai dispenser d'instruction civique.
- Kurtarın onu!
- Sauvez-le!
Kurtar onu.
Sauvez-la.
Onu korkularından kurtar... sonsuza dek!
Libère-la de ses peurs... Pour toujours!
onur 51
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
önünde 25
onun 448
onu severim 35
onun bunun çocuğu 24
onun adı ne 35
onu görmek ister misin 19
onunla 141
onu bul 30
onun neyi var 30
onu buldular 16
onu bana ver 330
onu sevdin mi 31
onu buraya getir 82
onu ben buldum 23
onu sevmiyorum 46
onu bana getir 26
onun için 179
onu buldum 214
onu seviyorum 468
onu bana ver 330
onu sevdin mi 31
onu buraya getir 82
onu ben buldum 23
onu sevmiyorum 46
onu bana getir 26
onun için 179
onu buldum 214
onu seviyorum 468
onu bilmiyorum 36
onu seviyorsun 78
onu biliyorum 95
onu duydum 61
onu seviyor musun 173
önüne bak 138
onun yerine 89
onu geri ver 55
onun da 23
onu sevdim 104
onu seviyorsun 78
onu biliyorum 95
onu duydum 61
onu seviyor musun 173
önüne bak 138
onun yerine 89
onu geri ver 55
onun da 23
onu sevdim 104