Parlak çocuk translate French
109 parallel translation
Pekâla, halkıma deyin ki, Carl Denham... King Kong'un üzerinden milyonlar kazanacak olan parlak çocuk, meteliksiz kaldı.
Très bien, dites à vos lecteurs que Carl Denham, le petit futé qui devait gagner un million de dollars grâce à King Kong est ruiné.
"Parlak çocuk" Roland.
Salut.
- Haydi, parlak çocuk.
- Allons-y, minable!
Parlak çocuk ve askeri okula gidecek.
Il est intelligent et il va à l'école militaire.
Ben bundan çok daha fazlasıyım, parlak çocuk.
Bien plus que fou, brave garçon.
Hadi, parlak çocuk.
Vas-y. Vas-y, brave garçon.
- Uza şuradan, parlak çocuk.
- Casse-toi, Flash.
Otur, parlak çocuk.
Assieds-toi, malin.
Haydi parlak çocuk.
Viens, petit malin.
Öyleyse o hergeleye bunun bir Parlak Çocuk Alarm durumu olduğunu söyle.
Dites à ce con que c'est une Alerte Majeure.
Tekrar ediyorum : Parlak Çocuk Alarm durumu.
Je répète : une Alerte Majeure.
Sebep olduğun pisliği temizlesen iyi edersin, parlak çocuk.
T'as intérêt à te reprendre en main, mon pote. Te débarrasser de cette merde.
İçinde partizan yok mu? Böyle diyebilirsiniz. Eğer Cumhuriyetçiler senatoyu ele geçirecekse benim kıdemli üye, parlak çocuk veya arkayı kollayan olmam gerekir.
Si les Républicains remportent la majorité au Sénat, en ce qui me concerne...
Hadi, parlak çocuk.
Allez, la flèche.
Şef Sunday, böyle bir macerayı denemeyi düşünecek her aşçı ve parlak çocuk bizim kampta.
Tous les cuisiniers et autres cireurs de chaussures... voudront faire l'acrobate.
Fişlendin, parlak çocuk.
Au trou, playboy.
- Kes sesini, parlak çocuk.
- Toi le bellâtre, ferme-la.
Şarkı söylemesini engelleyemezsin, parlak çocuk.
Tu l'empêcheras pas de chanter, le bellâtre.
Bizi sakinleştirmeye çalışma, Bay Parlak Çocuk.
Toi le bellâtre, n'essaie pas de nous embobiner!
Parlak çocuk Odell.
Un bon garçon, ce O'Dell.
Buna inansan iyi olur parlak çocuk.
Vous pouvez y compter, mon vieux!
Biraz sessiz ol parlak çocuk.
J'en sais pas mal, petit malin.
Selam, parlak çocuk.
Salut, Godfrey!
Haydi, dön arkanı, parlak çocuk, haydi gidelim.
Tourne-toi, guignol!
"Tekerlek," "Yumuşak," "Parlak çocuk"...
"Petit cul", "Travelo", "Tantouze".
Parlak çocuk, o biliyor mu?
Et ton cireur de pompes, il sait où est l'argent, lui?
Parlak çocuk da seninle gelsin.
Sors Sparky en même temps.
- Biraz çetin ol parlak çocuk.
- Dur le taco, Flaco.
Tamamdır Parlak Çocuk.
Ça marche, le rayon de soleil.
Hey bu parlak çocuk kim?
Hey, c'est qui ce Mr. Mignon?
Kendine dikkat et parlak çocuk.
Regarde-toi, mon petit garçon.
Şunu tut bakalım, parlak çocuk.
Tenez-moi ça.
Sana toz yutturacağız parlak çocuk.
On va faire mordre la poussière à ton tracteur, mauviette.
İyi iş, parlak çocuk.
Bon travail, ballerine.
O her zaman ilk gördüğüm gibi küçük bir - çocuk olacak... değerli ve parlak.
Il sera toujours comme au premier jour. Un petit garçon plein d'éclat et de vaillance.
Hepimiz gibi suçlu oyu verdin, sonara altın gibi parlak sesli bir vaiz yüreğini parçaladı - imkanları olmayan bir çocuk katil olmaktan kendini alamadı - ve sen oyunu değiştirdin.
Vous votez coupable comme nous, puis ce prêcheur vous attendrit avec son histoire de gosse défavorisé forcé de devenir un meurtrier et vous changez d'avis.
Senin hep parlak bir çocuk olduğunu ve bir gün üniversiteye gideceğini söylerdi.
Il disait toujours que tu étais brillant, et que tu devais faire des études.
Senin, geleceği parlak bir çocuk olduğunu duydum ve kardeşim olmanı istiyorum. O yüzden, senin için geldim.
J'ai entendu parler de tes qualités, alors je viens te proposer de devenir mon frère.
Şaşırtıcı olan ne biliyor musun? Bence Stegman aslında parlak bir çocuk.
Le plus étonnant, c'est que Stegman est un garçon brillant.
Bu senin parlak fikrindi, zeki çocuk.
C'était ton idée, gros malin.
Oğluyla o zaman tanıştım. Pek parlak bir çocuk değildi.
J'ai rencontré son fils, à l'époque, une cervelle de moineau.
Bu sefer seni fena yakaladım parlak çocuk.
Quel est votre nom?
Bol Pantolonlu Parlak Cocuk
Dandy en pantalon large
Çok parlak bir çocuk. Sınırsız potansiyeli var.
C'est un garçon brillant.
Ne parlak bir çocuk!
T'es extralucide, toi.
- Çavuş Amerika ne zaman parlak fikirlerle gelse, daha fazla Iraklı çocuk yaşamını yitiriyor.
- Sergent... chaque fois que les Américains ont une idée, plus d'enfants iraquiens meurent.
Oldukça parlak bir çocuk.
C'est un garçon très brillant.
Her çocuk geleceğinin parlak olduğuna inanır.
Chaque enfant rêve à un brillant avenir. Mais quand il grandit... rien ne se passe comme prévu.
Sansimiz olur mu bilemiyorum, parlak cocuk.
Je ne sais pas si on aura l'occasion de le faire.
Cok yaklastik, Parlak Cocuk.
On arrive, papi :
Buldukları parlak bir şeyi kurcalarken elleri kopmuş iki çocuk gördüm.
J'ai vu deux enfants qui avaient perdu leurs mains en ramassant un objet brillant.
çocuklar 5285
çocuk 1118
çocukların 41
çocukları 61
çocuklarım 135
çocuklarını 17
çocuklarımız 21
çocukların var mı 28
çocukken 158
çocukları severim 21
çocuk 1118
çocukların 41
çocukları 61
çocuklarım 135
çocuklarını 17
çocuklarımız 21
çocukların var mı 28
çocukken 158
çocukları severim 21
çocuklara 23
çocuklar için 51
çocuklar nasıl 59
çocuklar iyi mi 22
çocuklar nerede 87
çocuklarım var 24
çocuklarla evde 16
çocuk yok 22
çocuk oyuncağıydı 17
çocuklar mı 47
çocuklar için 51
çocuklar nasıl 59
çocuklar iyi mi 22
çocuklar nerede 87
çocuklarım var 24
çocuklarla evde 16
çocuk yok 22
çocuk oyuncağıydı 17
çocuklar mı 47