Sen bir translate French
72,054 parallel translation
Sen bir öğretmensin.
Tu es seulement prof.
Fakat sen bir Yüzbaşısın, böylece ödül almaya hak kazanırsın...
- Mais vous êtes un capitaine, vous êtes éligible...
Sen bir tanrısın.
Tu es un dieu.
- Sen bir psikopatsın.
- Vous êtes une psychopathe.
Sakin ol. Sen bir suçlusun.
Tu es un criminel.
Sen bir balıksın.
Tu es poisson!
Sen bir kurbağasın.
Grenouille!
Sen bir balık kurbağasın.
Poisson-grenouille!
Sen bir de diğer adamı gör.
Vous devriez voir l'autre type.
Sen bir kadınsın.
Une femme.
Bence sen bir bakışta anlayacaksın.
Mais je crois que tu le comprendras immédiatement.
Sen bir tanesin Mae Dünyayı değiştiriyorsun Mae!
- Tu es la meilleure. - Tu vas changer le monde!
Sen şu an başlayacaksın ve bir şey görürsen, Biraz tuhaf, garip şeyler duyarsan, Bir şey yapmadan önce telefon ettidiğinden emin ol.
Si jamais tu vois quelque chose, t'entends quelque chose d'un peu bizarre, je veux que tu nous avertisses, mais avant que tu agisses.
Bir haine sen ne yapardın?
Que ferais-tu à un traitre?
Eski bir oyukta kamp yaparken sen ne düşünüyordun kanka?
Ouais, ou camper sur des vieux trains. Je t'ai vu aussi, l'intrus.
- Bir sorum vardı, nesin sen böyle?
- J'ai une question. Tu es quoi?
Ve sen bunun yukarının bir hatası olduğunu mu düşünüyorsun?
Et pour toi, c'est une erreur céleste?
Sen ve adamların son bir operasyona hazır mısınız?
Partant pour une ultime mission?
Sen gerçek bir doktor musun?
Vous êtes vraiment docteur?
Senin aptal olduğunu biliyor ama bu sorun değil, sen şirin bir doktorsun.
Il sait que vous êtes idiot, mais un excellent médecin.
Sen nasıl bir doktorsun?
Et tu te dis médecin?
- Sen de bir suikastçıyla evlendin!
Tu as épousé un assassin.
Eğer kız kardeşimin güvenliği ihlal edildiyse eğer kız kardeşimin asayişi ihlal edildiyse eğer kız kardeşimin tutukluluğu ihlal edildiyse kısacası, eğer kız kardeşimin bu adadan herhangi bir zamanda çıktığına dair bir işaret görürsem, sana yemin ediyorum, sen çıkamayacaksın!
Si la sûreté de ma soeur est compromise, si sa sécurité est compromise, si son incarcération est compromise, bref, si je trouve le moindre indice que ma soeur a quitté cette île, vous, vous n'en partirez pas!
Sen böyle bir şey yapmazsın.
Pas ça.
Ne? Asıl sen normal bir çocuk gibi... bisiklet sürebilseydin rahatlıkla yetişirdik!
On aurait été en avance si tu savais faire du vélo comme un gamin normal.
Sen profesyonel bir bela falan mısın?
Tu t'appliques à dégoûter ton prochain?
Bu bir kısır döngü çünkü söylersen konuşulmuş olacak ve sen yalancı olacaksın.
C'est sans issue, car si on parle, c'est dit, et ça fait de nous un menteur.
Brandy, hoş bir kızsın sen
Brandy, comme tu es jolie
Bir amacın varsa olmaz Peter ki sen de bu yüzden buradasın.
Pas si nous avons un but, Peter. C'est la raison de ta présence ici.
Hayır sen ilkel yapay zekalı bir makinesin.
Non, t'es une machine avec intelligence artificielle rudimentaire.
Bu da sen gibi bir şakaydı.
C'était une blague. Qu'à cela ne tienne.
Sen ve diğer yerel çiftçiler onlar için reklam aracısınız. Sadece şairane bir fon.
Les autres éleveurs et toi n'êtes que des outils promotionnels, un arrière-plan pittoresque.
Sen iyi bir adamsın Ben.
Vous êtes un homme bien, Ben.
O yüzden evlatlık bir çocuktan sen ne anlarsın?
L'adoption, t'y connais quoi?
Sen harika bir padre'sin!
T'es un chouette padre!
Sen alışageldik bir kötü adam değilsin.
Pas un méchant conventionnel.
10 yaşında bir çocukken annen gözünün önünde ölürse ve sırada babanla sen varsan işte böyle hissedersin!
Quand tu as dix ans et que tu vois mourir ta mère, que tu sais que ton père et toi êtes les suivants, ça fait ça!
Danny'nin güvenli bir yere götürülmesini istedim, - sen ise onu öldürtmeye çalıştın.
J'ai demandé à ce que Danny soit placé en sécurité, et tu as tenté de le faire tuer.
Sen benim oğlumsun ve seni büyük bir adam yapacağım.
Tu es mon fils, et je ferai de toi un grand homme.
Kolumu kırdığım gün yanımda bir tek sen vardın.
T'étais seul avec moi quand je me suis pété le bras.
Rand'i geri almak için plan yapıyoruz, sen de bunun büyük bir parçasısın.
On élabore un plan pour récupérer Rand, et tu y joues un grand rôle.
Sen hâlâ bir çocuksun.
Vous êtes encore un enfant.
Ama sen hainden başka bir şey değilsin.
Tu n'es qu'une traîtresse.
Her ikisi de gözlerinin önünde öldü ama sen nasıl olduysa ufak bir sıyrıkla kurtuldun.
Vous les avez vus mourir tous les deux, et pourtant, vous avez survécu sans une égratignure.
Onlardan bir de sen olacaksın Doğru, güzel
Pourquoi pas toi? C'est vrai!
Birkaç dakika içinde Avustralya ile konuşmam gerek Aslında bir kaç dakika önceymiş ama sen eğlenmene bak.
Je dois appeler l'Australie, je suis en retard.
tamam peki sen.. haftasonunun geri kalanında ne yaptığını anlatabilirmisin pek bir şey yapmadım, sadece..
Tu peux nous parler du reste de ton week-end? J'ai fait du kayak, c'est tout.
Sen Circle ın bir parçası olarak ve ailen için değerlisin. Ve bizde değer verdiğin herkese değer veriyoruz.
Tu comptes beaucoup pour The Circle et pour ta famille, et on se soucie de tous ceux à qui tu tiens.
Sen bir şeyleri görürsün, bir şeyler de seni görür.
Tu vois des trucs...
Sen niye burada değilsin? Benim o dangalak kardeşime söyle bir defalığına bir günlük izin kullansın.
Et dis à mon gros con de frère de prendre une journée de congé pour une fois.
Yani sen hiç tuhaf bir rüya ya da başka bir şey falan görmedin mi?
Tu n'as pas fait de rêves étranges?
sen bir tanesin 30
sen bir meleksin 58
sen bir pisliksin 43
sen bir dahisin 132
sen bir erkeksin 31
sen bir harikasın 29
sen bir aptalsın 74
sen bir kadınsın 24
sen bir kızsın 17
sen bir yıldızsın 18
sen bir meleksin 58
sen bir pisliksin 43
sen bir dahisin 132
sen bir erkeksin 31
sen bir harikasın 29
sen bir aptalsın 74
sen bir kadınsın 24
sen bir kızsın 17
sen bir yıldızsın 18