Yakalandık translate French
653 parallel translation
Takasaki'de uzun yağmurlara daha erken yakalandık.
Ce n'est rien à côté de celle de Takasaki.
Buradan bir havlu aldı, ve buraya doğru yürüdü, hala hava durumu hakkında konuşuyorduk, sadece hazırlıksız yakalandık.
Il a pris une serviette et est allé là... tout en continuant de parler du temps avec désinvolture.
Salaklar! Yakalandık!
Ces cons nous ont baisés.
- Üzgünüm. Lodosa yakalandık ve karaya oturduk. Kurtulmak için suların yükselmesini bekledik.
Nous avons essuyé une tempête dans le détroit, échoué sur un banc de vase et dû attendre la marée pour repartir.
Yedeğimizle uygunsuz yakalandık.
Bert, notre doublure dépasse.
Fiske'yi kaçırdık, Blake'e yakalandık.
Je perds Fiske, je récupère Blake. Je suis mort.
- Fırtınaya yakalandık.
À cause d'un orage.
Bugün, feci bir fırtınaya yakalandık.
Aujourd'hui, nous avons traversé un gros orage.
Bu Gökgürültüsü Dağı, çünkü orada korkunç bir fırtınaya yakalandık.
Nous avons nommé cette montagne "Le Mont Tonnerre" parce que nous avons été surpris par un terrible orage.
Bir Japon devriyesine yakalandık.
Il a été tué par une patrouille japonaise.
Habersiz yakalandık, Dördüncü ve Beşinci Kale yangında mahvoldu.
Il a incendié aussitôt les forts Quatre et Cinq.
Nişanlıma yakalandık.
Mais mon fiancé nous a vus...
Bizi düğüne götürdü ve yakalandık çünkü silahlarımıza ulaşamadık!
Elle nous amène au mariage où on est piégés... faute de pouvoir prendre nos armes!
Hazırlıksız yakalandık, ama rahat etmeniz için elimizden geleni yaparız.
Vous vous sentirez comme chez vous.
Şiddetli fırtınalara yakalandık, rotamızdan uzaklara sürüklendik.
On a essuyé des tempêtes, on a été déviés de plusieurs lieues.
Öğleden sonra, uçaktayken, fırtınaya yakalandık.
- Cet aprês-midi, dans l'avion, il y avait un orage au-dessus de Francfort.
Dön buraya! Tuzağa yakalandık!
Ils vous ont piégé et ces choses vous poussent vers le bord.
- Tuzağa yakalandık gibi görünüyor.
Pris au piège, en quelque sorte. Est-ce...
Bak, biz dışarda kar fırtınasına yakalandık.
Il y a un blizzard dehors.
Şiddetli bir iyon fırtınasına yakalandık. Bir mürettebat öldü.
Nous avons essuyé une tempête d'ions et perdu un homme.
Yakalandık.
Il est sur nous.
Yakalandık! Anladınız mı aptallar!
Vous êtes tombés dans le piège, idiots!
Yakalandık. Dev bir skandaldı.
On a été découverts, ça a fait scandale.
Williton yolundan gidip Crowcombe'dan A358'de Taunton trafiğine yakalandık.
- Twickenham, idem. - Ils savent brancher une gazinière! On peut le faire, si c'est une urgence.
Williton yolundan gidip Crowcombe'dan A358'de Taunton trafiğine yakalandık.
Ensuite, on a longé la côte en passant par Williton, et on a été pris dans le trafic de Taunton sur l'A358, à partir de Crowcombe et Stogumber.
Alt tarafı yakalandık, Jack.
On a été pris, Jack, c'est tout.
Yakalandık zannettim.
Je pensais vraiment qu'on était cuits.
Farz edelim ki yakalandık?
Et si on se fait prendre?
tuzaklara yakalandık!
Nous sommes piégés.
Diğer kızları Deborah, yakalandıklarından kısa bir süre sonra doğdu.
Une autre fille, Deborah, est née peu après leur internement.
Suçüstü yakalandık Belki de önemli olan bu
La main dans le sac, On a mis dans le mille
Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için... özür dilerim. Ama Lord Ferncliffe bugün ağır şekilde nevrit hastalığına yakalandı.
Navrée de vous décevoir, Lord Ferncliffe a eu une crise de névrite tantôt.
Çok kısa bir zaman zarfında uçmayı öğrendi, bir uçak çaldı, yakalandı... hapse atıldı, hapisten kaçtı.
Il a appris à piloter un avion, en a volé un, a été pris, mis en prison, s'est échappé, tout ceci en quelques mois.
Kımıldarsan öldürürüm! Carlos yakalandı.
Bouge plus ou, je t'annule, hein!
Eğer Max yakalandıysa, kimsenin artık şansı yok demektir.
Si max a été attrapé, personne n'a plus aucune chance.
Geçen sefer, biri beni vizon mantoyla susturmak istemişti ama o gemi şirketinin başkanı hapse tıkılana dek asla vazgeçmemiştim hatta o kış zatürreeye bile yakalandım, bu yüzden.
La dernière fois qu'on a essayé, c'était avec un vison. Mais mon obstination a valu la prison au président de la société en question, même si j'ai eu une pneumonie cet hiver-là.
Yakalandı, ama artık serbest! Sana söylüyorum, adam hücresinde kilit altında. Kaçtı!
Mendoza est bouclé!
Kısa süre önce haydutları yakaladıklarını işittim sonra ben de yakalandım ve onlarla aynı hücreye tıkıldım.
J'ai voulu rejoindre les deux pillards en prison.
Aşıktım ama yakalandık!
C'était une amourette, on nous a vite rattrapés.
Sizden biri yakalandığında kızın profesyonel olduğuna yeminler edip adımlarına dikkat etmesini söylüyormuş.
Si un Blanc se fait prendre, il jure que la fille est une pute.
Bir sene sonra da bakkal dükkanına zorla girmen için meydan okudular sen de girdin tabii ve gene beni peşinden sürükledin ardından da yakalandık.
On s'est fait prendre et t'as passé 11 mois en maison de redressement, moi avec.
Bir genç kızı baştan çıkartmakla suçlanan... Lord Gilbert'in topraklarındaki bir mahalle papazı, lordun askerleri tarafından yakalandı ve... derhal sivil mahkemeye çıkarıldı.
Un prêtre paroissial du domaine de Lord Gilbert, qui est accusé d'avoir débauché une jeune fille, a été arrêté par les soldats de Sa Seigneurie et déféré devant les cours civiles.
Öteki görevli hummaya yakalandı, oradan almak zorunda kaldık.
L'autre homme avait de la fièvre et nous avons dû le rapatrier.
Tekrar hırsızlık yaptım ve yakalandım.
Tu sais... j'ai encore fait le voleur. On m'a attrapé.
O zaman damızlık olarak yakalandın.
Alors vous avez été capturé à des fins de reproduction.
Aslında çığlıkları duyduk ama, yakalandığını sandık ve bu yüzden yukarı çıkmak istemedik.
Bien sur qu'on entendait crier, mais... on croyait qu'ils attaquaient!
Uzun lafın kısası, salonda... yakalandı.
Oui, eh bien, c'est un peu délicat, il a été découvert... dans le salon.
Şakayla karışık, bir koleksiyoncunun tarafınızdan yakalandığını söyledim.
Qu'un collectionneur puisse être collecté par vous!
Benim ve New Hampshire'da bir adam için tır kullanıyordu. Ama suçüstü yakalandı, o yüzden mahkemeye çıkıyor.
Je lui avais donné un camion à conduire pour un ami à moi dans le New Hampshire, et il s'est fait prendre.
Hepimizin Asya gribine yakalandığımız kıştı.
On croyait en l'avenir de l'humanité.
Göğüs kanseri bahanesiyle, kızın memelerini incelerken yakalandı.
Ils l'ont pris examinant ses seins sous prétexte d'un cancer.
yakalandın 36
yakalayacağız 17
yakalandı 21
yakalayacağım 23
yakaladım 595
yakalandım 32
yakala 462
yakaladık 100
yakaladı 27
yakaladın 24
yakalayacağız 17
yakalandı 21
yakalayacağım 23
yakaladım 595
yakalandım 32
yakala 462
yakaladık 100
yakaladı 27
yakaladın 24
yakalayalım 28
yakalayın 546
yakaladılar 18
yakaladım seni 179
yakala beni 35
yakalanacağız 19
yakaladım sizi 16
yakala onu 288
yakaladım onu 60
yakalayacağım seni 20
yakalayın 546
yakaladılar 18
yakaladım seni 179
yakala beni 35
yakalanacağız 19
yakaladım sizi 16
yakala onu 288
yakaladım onu 60
yakalayacağım seni 20