English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Bir keresinde bana

Bir keresinde bana translate Portuguese

553 parallel translation
Sırası gelmişken, bir keresinde bana, eğer bir suç işlemiş olsaydınız çaldıklarınızı saklamak için altında bir oyuk olan büyük bir taş arayacağınızı söylemiştiniz.
Já agora, uma vez disse-me que se tivesse cometido um crime, teria procurado uma pedra grande, com um buraco debaixo, para esconder o que roubou.
Bir keresinde bana ateş etti.
Uma vez, ele disparou uns tiros contra mim.
Bir keresinde bana, "senin gibi bir filozof niçin tuvalette?" demiştin.
Perguntou uma vez que fazia um filósofo como eu num lavabo.
Bir keresinde bana "ters ve sinirli ihtiyar" demiştin.
Chamou-me uma vez velho curvado e frustrado.
Bir keresinde bana bir gün anlatmak zorunda kalacağımı söylemiştin.
Disse-te que tinha algo a contar.
Hatta bir keresinde bana bıçak saplamıştı.
Chegou a dar-me uma facada uma vez.
Bir keresinde bana onu dillendirdiğimi duymak istediğini söylemiştin. Onu seni gördüğüm andan beri dillendirmek istiyordum.
Disseste-me uma vez que gostarías de ouvir-me dizê-lo... quiz dizê-lo desde o momento em que te vi.
Bir keresinde bana Ron'un güvencesinin kendi içinde olduğunu söylemiştin. Çünkü önemsiz şeylere önem vermeyi reddediyordu.
Disse-me uma vez que Tom tinha tanta segurança em si mesmo... porque se negava a dar importância ao que não a tinha.
Bir keresinde bana şöyle demiştin : Seni hep sevebilirim, karın da olurum, çocuklarına anne de.
Lembras-te de me teres dito, uma vez... que podias amar-me e ser a minha esposa e uma mãe?
Bir keresinde bana yararı dokunmuş olabilir.
Talvez me tenha servido para alguma coisa em bom tempo.
Bir keresinde bana bir kadın olmanın ağırlığını taşıyamadığınızı,... size bir Kraliçe olduğunuzun hatırlatılmasını istemediğinizi,... ama ilgilenmeniz gereken tek şeyin göreviniz olduğunu bildiğinizi söylemiştiniz.
Sua majestade disse não poder se dar ao luxo de ser mulher. Que sempre foi forçada a lembrar que, acima de tudo, é uma rainha e que seu único amor é o seu dever.
Bir keresinde bana İsrail kralının nasıl taç giymesi gerektiğini anlatmıştın Hezrai.
Uma vez me disse como se coroa um rei de Israel, Hezran.
Bir keresinde bana Ipcress dosyasını mikrofilme çekmemi söylemişti.
Ele chegou a pedir-me para lhe microfilmar o ficheiro Ipcress.
"Bir keresinde bana denemek istediğinizi söylemiştiniz."
" uma vez que me disse que tinha esse desejo?
Bir keresinde bana insanlar yaşımı sorarsa 20 yaşında olduğumu ve hafif kafalı olduğumu söylememi söyledi.
Mas uma vez disse que se alguém me perguntasse a idade... para dizer que tinha 21 anos e de cabeça na lua.
Bir keresinde bana mönü getirmişlerdi.
Uma vez, um homem trouxe-me uma.
Bir keresinde bana niye burada olduğumu sordunuz.
Perguntou-me uma vez porque estou aqui.
Bay Pritchard'ta, bir keresinde bana gerçekten gülümsedi.
E o Sr. Pritchard, uma vez ele sorriu-me muito.
Bir keresinde bana kızmıştı annemle şehirde birlikteyken tüm kitaplarımı yakmıştı o.
Uma vez ele ficou bravo comigo, e quando eu estava na cidade com minha mamãe, ele queimou todos os meus livros.
Bir keresinde bana ben hoşlanmadığım için... hoşlandığını söylemiştin.
Uma vez disseste que gostavas de mim porque não o fazia. Não fazias o quê?
Beş yaşımdayken, bir keresinde bana bana külahta dondurma almıştı ve yere düşürmüştüm.
Uma vez, eu devia ter uns cinco anos, comprou-me um gelado. Mas ele caiu-me.
Hatırlasana, bir keresinde bana... bu yoldan ayrılırsam beni öldüreceğini söylemiştin. Hatırladın mı?
Lembra-te que me disseste... que se eu me desviasse da revolução, matavas-me.
Bir keresinde bana ihtiyacı olmuştu. Ancak ben orada değildim.
Precisou de mim uma vez e eu não estava lá.
Ne olduğunu bilmiyorum ama, bir keresinde bana verdiğin bir tavsiye sana yardım edebilir.
Eu não sei o que se passa, mas uma vez deste-me um conselho que é capaz de ajudar.
Bilirsin, Moe, annem bir keresinde bana tam oturan bir laf söylemişti.
Sabes, Moe, a minha mãe uma vez disse algo que ficou comigo.
Bir keresinde bana da orada iş bulmuştu.
Uma vez arranjou-me lá trabalho.
Bir keresinde bana özel çikolatanı vermiştin.
Lembro-me de que me davas uma caixa de chocolates só para mim.
Bay Kessler, bir keresinde bana Almanya için ufacıkta olsa bir şefkat ve iyilik gösterilmesinin artık zamanı geldi demiştiniz...
Uma vez disse-me que já era altura de se mostrar alguma bondade para com este país.
Bir keresinde Vera Marcal'a bir şey söyledim, bana tokat attı.
Uma vez disse algo a Vera Marcal e ele mandou-me um estalo.
Bana ara sıra olur. Bir keresinde Bobby'nin okul konserinde olmuştu.
Acontece-me frequentemente.
Bir keresinde o Dublin'e at gösterisine gidecekti. Evet, Sam Grafton caddesinde dükkanın önünde benim atımı tutuyordu. Elini inmem için bana uzattı.
Até que um dia, quando fomos a Dublin para uma feira de cavalos, o Sam segurava as rédeas do meu cavalo e do dele à porta de uma loja em Grafton Street, quando segurou o estribo para eu montar,
Bana bir keresinde yardım etmişti.
- Uma vez, fez-me um favor.
Bir keresinde, karısı hastanede bebek bekliyorken koca bana telefon ediyordu.
Uma vez, a mulher estava no hospital para ter o bebé e o marido a telefonar-me.
Biliyor musunuz, bana bir keresinde kör bir at satmıştı.
Sabem, em tempos, vendeu-me um cavalo cego!
İnanmayacaksın ama, bir keresinde bir adam bana aşık olmuştu.
Pode não acreditar, mas uma vez um homem amou-me.
Söylediğim gibi, bunu ifade etmeliyim, Eichmann bana bir keresinde şöyle dedi :
E, como eu já disse, um dia Eichmann voltou-se para mim e disse :
Bir keresinde bir takım Kazaklar bana ıslık çalmıştı.
Uma vez uns Cossacos assobiaram-me.
Sara bana babamın bir keresinde eve getirdiği küçük geyiği hatırlatıyor.
A Sara lembra-me um pequeno veado que o Pai uma vez trouxe para casa.
Bir keresinde, kuyunun dibinden bana seslendiğini duydum.
Uma vez ouvi-o a chamar-me do fundo de um poço.
Bir keresinde Lyndon Johnson'ın sağ kolu bana J. Edgar Hoover'ın yerine birini aradıklarını söyledi.
Quando eu era repórter, o homem de confiança de Johnson... revelou-me que procurava um sucessor para J. Edgar Hoover.
Bir keresinde bir vaiz bana :
A primeira vez que falei com um sacerdote, ele disse :
Bir keresinde onu dövmeye çalıştığımı hatırlıyorum o notta yazanı bana söylesin diye.
Lembro-me de tentar bater-lhe uma vez só para fazê-lo dizer o que tinha aquele recado.
Bir keresinde hastayken bütün yüzler bana yeşil gelmişti.
Uma vez estava doente, e eram verdes, todas as caras que via.
Oda 101'de ne olduğunu bana bir keresinde sormuştun Winston.
Uma vez perguntaste-me, Winston, o que é que se encontrava no Quarto 101.
Bir keresinde babama inandım dünya bana küçük ve yaşlı göründü.
Uma vez eu acreditei no pai e o mundo pareceu pequeno e velho.
Bir keresinde, bana ve ufak kardeşime bisiklet getirmişti.
Lembro-me de um dia em que ele trouxe ao meu irmão e a mim duas bicicletas.
Bir keresinde Coney Adasına gitmiştik, ve burnum akıyordu, ve çarpışan arabada birisi bana çok sert vurdu ben de bütün sümüğü yutmuştum.
Uma vez, em Conney Island, tinha o nariz a pingar. Um carrinho de choque bateu em mim e eu engoli todo o meu escarro.
Bir keresinde Ryu'ya bunu sormuştum. Bana Akira'nın sonsuz enerji olduğunu anlattı.
O Ryu disse-me uma vez que o Akira é a derradeira energia.
Bir keresinde çocuklarımdan birini okul......psikiyatrına götürmüştüm. Bana çocuğumun kleptomanisi olduğunu söylemişti.
Um vez levei o meu filho a uma escola de psiquiatria e disseram que ele tinha cleptomania.
- Bana bir keresinde, Washington'da güvenilir bir adam bulabileceğini söylemişti.
- Ele disse-me, que podia encontrar em Washington um homem honesto.
Bir keresinde, bana saatini gösterdi ve... o dakika yüzünden beni sonsuza dek hatırlayacağını söyledi.
Um dia, um rapaz apontou para o seu relógio e disse-me que se lembraria de mim para sempre, por causa daquele minuto.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]