Bu onun arabası translate Portuguese
92 parallel translation
- Evet, bu onun arabası.
- Sim, é o carro dele. É mesmo cão.
- Size söylemiştim, o da gelmiş. - Evet. - Bu onun arabası.
Eu não disse, é o carro dele.
Hemen karar verin, çünkü bu onun arabası.
É melhor se decidirem pois acho que ouvi o carro dele.
Bu onun arabası, KITT.
Está ali o carro dele, KITT.
Bu onun arabası.
Este carro é dele
Bu onun arabası, değil mi?
É o carro dela, não é?
Bu onun arabası.
É o carro dele.
Bu onun arabası ve sende tamir için para yok
É o carro dela, e tu não tens dinheiro para o mandar arranjar.
Bu onun arabası.
Este é o carro dele.
Bu onun arabası değil mi?
Aquele não é o carro dele?
Bu onun arabası.
Espera! Aquele é o carro da mamã.
Bu onun arabası, değil mi?
Não é sem-abrigo. O carro é dele, certo?
Evan Coker. Bu onun arabasıymış.
Evan Coker.
Bu onun arabası.
É o carro dela.
bu onun arabası, şu mavi Honda.
É o carro dele, o Honda azul.
- Bu onun arabası.
Porque é que você...
Bu onun arabası!
É o carro dela!
Bu onun arabası.
Este é o carro dela.
Bu onun arabası!
Aquele é o carro dela!
Bu onun arabası değil.
- Eu vou, não é o carro dele.
Ama bu onun arabası, ya da senin araban, birinin arabası.
Mas este carro... ou é o seu carro... de alguém.
Bu onun arabası.
Aquele é o carro dele.
Evet. Bu onun arabası.
É o carro dele.
Bu onun arabası.
Aquele é o carro dela.
- Bu onun arabası.
- É o carro dela.
Bu onun arabası mı?
É o carro dele?
Bu onun arabası mı?
É o utilitário dela?
Bu onun arabası.
- É o seu carro.
Bu onun arabası.
Temos de verificar todos. É o carro dele!
Bu Henry Babcock genç Jerome'un spor arabası nazik, yaşlı bayanı bir çuval gibi yere serip, cansız bıraktığında, trafik ışıklarının onun aleyhine olduğu konusunda tanıklık etmeğe hazır.
O Henry Babcock vai testemunhar que quando o belo carro, do jovem Jerome, atropelou a velhota e a deixou tão morta como uma costeleta de porco, o semáforo estava vermelho.
20 dakika önce arabası parçalanmış. Tabii bu arada onun da işi bitmiş.
Bateu com o carro há 20 minutos, quando fugia.
Ne zaman onun kendi arabasıyla güneye gittiğini hayal etsem bu beni hep güldürüyor.
Quando eu vi no mapa que ficava no sul eu sorri.
Ama Amy Ennis kurbanımız, bu da onun arabası.
- É a vítima.
En azazından bu onun arabası.
Pelo menos a sua carroça.
Bu çok garip çünkü onun çıktığı diğer tüm erkekler benden bedavaya golf arabası almaya çalıştılar.
- Isso tem piada... porque todos os outros com quem ela saía tentavam obter um carrinho grátis.
Analiz ettiğin saç bu adamın arabasındaki beyzbol topundan alındı fakat belli ki onun saçı değil.
O cabelo que analisaste foi tirado de uma bola e encontrada no carro dele. - E não é dele, de certeza.
Bu onun tasarrufları, Arabasının ve annesinin evinin parası demek.
Isso é a sua conta poupança, a prestação do carro e o pagamento do condomínio da mãe.
Rany kendi kararlarını verebilecek koca bir oğlan ve eğer o abisinin yerine, park yerinde el arabasıyla dolaşmayı seçiyorsa bu onun insiyetitinde.
Ele já é crescido e decide por si mesmo. Se decidiu escolher uma corrida num carro roubado, em vez do seu irmão, essa é a sua "prerorgativa".
Onun arabasına çarpmamak için direksiyonu kırdım ve park halindeki bu arabaya vurdum.
Guinei para não bater no carro dele e bati no que estava parado.
Karımın arabası bu! Onun arabasına kussun!
Que vomite no carro dela!
Ve bu çantayı onun arabasında buldum.
E eu achei esta valise no carro dela.
Herif, Lamar'ın yardımcısını öldürüp ekip arabasını almış. Sonra otoyolda o adamı öldürüp onun arabasına geçmiş ve şimdi, Tanrı bilir bu arabadan inip kimin arabasını kullanmaya başladı.
O homem matou o delegado do Lamar, levou-lhe o carro, matou aquele homem na auto-estrada, trocou de carro, e agora está aqui.
Onun arabasını da, bu nedenle sürdüm.
Foi por isso que usei o carro dela.
Bu onun arabası.
CORPODEBOAZONA
Bu sonuçları onun kurbanın arabasına yerleştirildiğini gösteriyor
Estes resultados colocam-no no carro da vítima.
Neden onun arabasını bu kadar önemsiyorsun?
Que te interessa o carro dele?
Bu da onun arabasındaki cephane tarafından vurulduğunu kanıtlar.
Provando que ele foi atingido pelas munições guardadas no carro.
Derek öldürüldüğünde hala kostümünü giyiyordu ve arabasına ulaşmayı dahi başaramadı. Bu da partinizi onun canlı olarak görüldüğü son yer yapıyor.
O Derek ainda tinha o fato vestido quando foi assassinado e não chegou ao carro, o que faz com a vossa festa seja o último sítio onde foi visto com vida.
Nick ısrar etti onun arabasını ödünç aldım arabalara çok meraklı olduğunu düşündüm, bende onun bu önerisini kabul ettim benim kullanabileceğim anlamına mı geliyor?
Achei que levasses os carros a sério, por isso aceitei a oferta. Isso quer dizer que posso conduzir? Sim.
Yakuza onun ölmesini istedi. Bu yüzden arabasının altına bir bomba koydular. Ama arabayı o gün annemin kullanacağını bilemediler.
A Yakuza queria-o morto, então puseram uma bomba no carro dele, mas não imaginavam que a minha mãe ia conduzi-lo naquele dia.
Ama sen beni bir tek bu Sutton'ın elbiselerini giyen ve onun şaşalı arabasını kullanan bir prenses gibi gördün.
Mas tu sempre me viste como uma princesa, que usa as roupas fabulosas da Sutton e conduz o seu carro luxuoso.