Bu önemli bir şey translate Portuguese
697 parallel translation
Bu önemli bir şey.
Isto é alguma coisa.
Ama o, çalıştığı bölümün şefi, bu önemli bir şey.
Mas chefe de departamento é um bom cargo.
Biliyor musunuz, bu önemli bir şey olabilir.
Sabe, isso pode ser alguma coisa importante.
Bu önemli bir şey değil.
Que façam o que quiserem.
Bu önemli bir şey.
E a imprensa fazia logo barulho.
Bu önemli bir şey değil mi?
Não é extraordinário?
Belki bu önemli bir şey değildir, belki yarın sabaha bir şeyi kalmaz ama bundan nasıl emin olabilirim?
Talvez não seja nada, Talvez ele vá ficar bem da parte da manhã, mas como é que eu sei?
- Bu çok önemli bir şey, değil mi?
- Sim, isso é importante, não é?
- Önemli bir şey değil. Bu Tumbo.
- O que aconteceu?
Bu çok çok önemli. Hemen bir şey yapmamız lazım.
Temos que fazer algo pelo Teddy!
Başarısız olabiliriz, eğer öyle bir şey olursa... ve hayatta kalabilirsem... elimdeki bilgileri ve bu önemli görevi bir başkasına devretmeye çalışacağım.
Pode fracassar e, se assim for... e eu ainda estiver vivo, tentarei passar a minha informação, a minha missão, a outra pessoa.
Tek önemli bir şey var o da bu bilgiyi aktarmak.
Nada mais importa, a não ser enviar esta informação.
Bir şey kanıtlamak için başladım bu işe ama artık önemli değil.
Comecei para provar uma coisa, e agora já não é importante.
- Bu telgraf yanlışlıkla bizim dairemize teslim edilmiş de önemli bir şey olabileceğini düşündüm.
Sim? Entregaram-nos este telegrama por engano.
Bu dünyada paradan daha önemli bir şey varsa, o da topraktır!
Neste mundo, há uma coisa mais importante do que o dinheiro, a terra!
Bu geceki mesele... çok da önemli bir şey değil.
O que aconteceu esta noite... é uma daquelas coisas. O melhor é esquecer tudo.
Bu sıcakta bizi ziyaret ettiğine göre aklında çok önemli bir şey olmalı.
Deve ter alguma coisa muito importante em mente para nos fazer uma visita com este calor.
Bu gece kilisede önemli bir şey olmalı.
Deve haver algo importante na igreja esta noite.
Biliyormusunuz bu çok önemli bir şey.
Sabe, isto é capaz de ser interessante.
Bir kez bile bu kamptan önemli bir şey unutmuşum hissi olmadan ayrılamadım mesela kafa derim.
Mas digo-lhe uma coisa, nunca saí do acampamento dele sem a sensação de ter deixado para trás algo importante...
Sana söylemem gereken bir şey var. Tereddüt içindeyim ama bu çok önemli.
Rosalia, Rosalia, tenho de te dizer uma coisa agora!
- O kadar önemli bir şey değil bu.
- Não tem importância.
Kimseye bir şey olmadı, önemli olan bu.
- Felizmente, ninguém se magoou.
- Ve bugün, bir erkeğin başına gelecek en önemli şey, belki de hiç olmayacak bir şey, benim başıma geldi çünkü Yonkers'tan çıkıp New York'a geldim ve bu hanımla buluştum. Bu öğleden sonra.
E hoje, a coisa mais importanrte que pode acontecer a um homem aconteceu-me, porque saí de Yonkers e vim para New York e, esta tarde conheci esta senhora.
Önemli değil. Bu ufak bir şey.
Não tem importância.Tanto faz.
Sence bu benim için önemli bir şey değil mi?
¿ Achas que não sinto nada?
Herhangi bir şey ters giderse eğer, benim hatam, senin hatan, farketmez, önemli değil. Beynini dağıtacağım. Bu kadar basit.
Se acontecer alguma coisa, por tua culpa, ou minha, ou de quem for, estoiro-te os miolos.
Önemli bir şey yok, Ukrayna'daki ekinlerle ilgili bir haber ve şu bu.
Nada muito importante... uma história sobre as plantações na Ucrânia isso e aquilo.
Bu önemli, fakat savunacak bir şey yok.
Óptimo, mas não há nada a defender.
Bu ilk bölümde önemli bir şey yok.
O início não é importante...
1942 seferinde benim için en vurucu dezavantaj Yangon'daki hava desteğimizle irtibatı sağlayacak kablosuz bir setimiz olmayışıydı ve bu sebeple, inanın ya da inanmayın yapabildiğim tek şey demiryolunun telefon hattına girmek Yangon'daki Babu isimli adama bağlanmak ve onu, hava kuvvetleri karargahımıza bağlanmanın hayati derecede önemli olduğuna ikna etmekti.
Foi uma grande desvantagem para mim, na campanha de 1942, não ter um sistema de rádio para contactar o meu apoio aéreo, em Rangum. Por isso, a única coisa que eu podia fazer era contactar a linha telefónica dos caminhos-de-ferro, conseguir que o funcionário fosse aos correios de Rangum e convencê-lo de que era extremamente importante que eu contactasse o quartel-general da Força Aérea.
Bak, sana bir şey söylemek zorundayım bu işi yapmak senin için son derece önemli.
Ouve, tenho de te dizer uma coisa. É muito importante que percebas isto.
Bir adamın eşi, bir başka adama önem veriyorsa ve verilmesi yasak olan önemli bir şey vermek istiyorsa, bu durumda kadın, yerini bir başkasının almasını sağlar.
Quando a senhora de um homem gosta de outro homem, e deseja dar-lhe algo de importante que é proibido dar, ela providencia para que outra tome o lugar dela.
Tek bildigim, bu Meksika mantarı olağanüstü bir madde. Sezgilerim, burada çok önemli bir şey yakaladığımı söylüyor. Bir 200 miligram daha beni öldürmez.
Só sei que esta substância mexicana é extraordinária... e a minha intuição diz-me que descobri qualquer coisa... e mais 200 miligramas não vão matar ninguém.
Ama eğer böyle bir şey söz konusu olursa bu önemli fırsatı kaçırmayacağız.
Mas se vier a mercado não vamos perder uma oportunidade tão extraordinária.
Francoise'a sözüm var. Bu akşam işiyle ilgili önemli bir şey var.
Prometi algo importante para o trabalho da Françoise.
Ve bu da önemli bir şey. Hatta benim için Nobel Ödülü almaktan bile daha değerli.
Também é importante, mais do que ser fã de um Nobel.
En üzücüsü bu. Son derece önemli, hiç bir şey dışarı sızdırılmamalı.
- Profundamente lamentável e é de suma importância que não se saiba mais nada.
Diğer bir şey de, Boston konseri iptal oldu. Bu pek önemli değil.
O outro assunto é que se cancelou o concerto de Boston.
Bak Pee-wee, bu önemli bir şey.
É importante.
Bu arada, çok önemli bir şey var... onunla aranıza güvenli bir mesafe koyun...
Enquanto isso, é muito importante... que tente manter uma distância segura.
- Son derece önemli bir şey. Bu nedir?
- Um assunto da maior importância.
- Çok önemli bir şey bu.
- Seria uma coisa importante.
Jerry, bu çok önemli bir şey.
Tem muita importância.
Bu yaptığımın kötü bir şey olduğunu biliyorum, ama bunu zaten yapacağım. Çünkü benim için önemli olan tek şey küçük kızım.
Não se faz, mas só o que me importa é a minha filha.
Günümüzde hayatta kalmak için para bu kadar önemli olmasa şimdi sahip olduklarımdan başka bir şey istemezdim.
Se hoje o dinheiro não fosse tão importante para sobreviver, não queria nada mais do que já tenho.
Bu müthiş bir şey fakat endişelenmemiz gereken daha önemli şeyler yok mu?
isso é mesmo incrível, mas não temos coisas mais importantes com o que nos preocuparmos?
Aynı anda sevgi, eşcinsellik ve gücü çağrıştırıyor ve bu ikiyüzlülük, bu yolsuzluk dünyasında bağlılıktan daha önemli bir şey var mı?
Num mundo de duplicidade e corrupção haverá algo mais importante do que a lealdade...
Bu çok önemli bir şey değil.
Ouça... não se preocupe com isso.
Onun için heyecanlanıyorum. Bu çok önemli bir şey.
Sinto-me entusiasmada por ela.
Bana bu okuduklarından daha önemli bilmediğim bir şey söyle.
Diz-me algo importanre, do que lês, e que eu não saiba.
bu önemli değil 131
bu önemli 208
bu önemli mi 29
önemli bir şey değil 261
önemli bir şey 34
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli bir şey değildi 36
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bu önemli 208
bu önemli mi 29
önemli bir şey değil 261
önemli bir şey 34
önemli bir şey yok 63
önemli bir şey mi 22
önemli bir şey değildi 36
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26