English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Büyük ihtimal

Büyük ihtimal translate Portuguese

750 parallel translation
Büyük ihtimal siz onun nerede olduğunu biliyorsunuzdur.
Pensei que possivelmente teria alguma informação de onde ela está.
Büyük ihtimal, çalılıkların orada dişi aslanın teki, ona kur yapıyordur.
É provável que esteja alguma Ieoa escondida algures nos arbustos.
Bu plan 75 adamdan daha az kişiyle büyük ihtimal işe yaramaz.
Este plano nunca poderá funcionar com menos de 75 homens.
- Dansediyordur büyük ihtimal.
- A dançar, provavelmente.
Büyük ihtimal kendinde değildi.
Devia estar transtornado.
Valiant'ın kaptanı da büyük ihtimal böyle hissetti, ve karar vermek için fazla bekledi.
O capitão da Valiant, provavelmente, sentiu-se do mesmo modo e aguardou muito tempo para tomar uma decisão.
Büyük ihtimal şu anda Mr. Spock'un düşündüğünü.
Provavelmente o que o Sr. Spock está a pensar agora.
Büyük ihtimal yalnızlar.
Devem sentir-se apenas sozinhos.
Büyük ihtimal diğer kazı alanlarında.
Deve estar na outra escavação.
Büyük ihtimal Crater.
Provavelmente o Crater.
Buluşmada gecikme, büyük ihtimal her şey yolunda.
Um atraso no encontro. Se calhar não é nada.
Sonra da hastaneye gitmen gerekir, ama büyük ihtimal onlar da grevde olur zaten.
E terás de ir ao hospital, mas devem estar em greve.
Sol dirseğinde ufak bir aşınma, büyük ihtimal düşüş sırasında olmuştur.
Uma leve abrasão no cotevelo esquerdo, provávelmente da queda.
Büyük ihtimal 5 yada 5.5 kilo, 6 kilo da olabilir.
Deve pesar uns quatro, quatro e meio, quem sabe uns cinco quilos.
Sanmayın göreceğinizi, büyük ihtimal dönmez geri.
Dado como perdido Com vários homens,
Büyük ihtimal.
Provavelmente.
- Büyük ihtimal.
- Mais provavelmente.
Büyük ihtimal oturup, arabaların paslanmalarını izliyorlardır.
Devem sentar-se a ver os carros ganharem ferrugem.
Bize para karşılığı ineklerini sağdırması daha büyük ihtimal.
O mais provável é pedir-nos para mugir as vacas só por um ano!
Büyük ihtimal ile yakında gene dövüşecekler.
Decerto que lutarão outra vez.
Büyük ihtimal KMart'ta görmüşsündür.
Provavelmente, deves tê-los visto no KMart.
Büyük ihtimal vurduğumuz tankerin alevleri idi.
Devem ser as chamas do navio-cisterna que atingimos,
Büyük ihtimal, sinirlenmiştir ve onu dövmeye başlamıştır.
Ele provavelmente ficou nervoso e começou bater nela.
Büyük ihtimal kahkaha atmamak için kendini zor tutuyorsundur.
Deve esta fazendo de tudo para não rir.
Bu kadar basitse büyük ihtimal orospudur.
- Ela é só uma puta.
Büyük ihtimal bu gece başka silah sesi duymayız.
Não vão haver provavelmente haver mais tiros esta noite.
Büyük ihtimal burada olmam.
Eu provavelmente não estarei aqui.
Büyük ihtimal saldırıya uğramıştır.
- Provavelmente, foi saqueado.
Büyük ihtimal Şampiyon Jack'in torunudur.
Quiçá um descendente do Champion Jack.
Zaten büyük ihtimal komşudur -... zaten komşu olmasa bile...
- Provavelmente é só a Sra Ochmonek, e mesmo que não seja...
Büyük ihtimal çoktan yola çıkmış buraya geliyordur albayım.
Pode ser que venha a caminho daqui, coronel.
Uzun bir yürüyüşe çıkmak istediğini söyledi, Bu hislerden kurtulmak için. Büyük ihtimal biraz bowling oynamaya gitmiştir.
Disse que precisava de dar um passeio, para pensar um pouco, e talvez ir ao bólingue.
Büyük ihtimal, yılan balıkları tarafından istilaya uğramış sularda akşam gezintisine çıkan bir balıkçıdır.
Talvez algum pescador, a apreciar o sabor da noite, a navegar em águas infestadas de enguias.
Bu çocuklar büyük ihtimal unutamayacaklar.
- Estas crianças não esquecerão.
Büyük ihtimal onu çıkardığı o kafir "Shakin" şarkısından tanıyorsunuzdur.
Devem conhecê-lo por aquela canção blasfema chamada "Shakin"'.
Eğer seni tutsaydım, hayatımın büyük ihtimal değişeceğini bilmeni istiyorum.
Queria que compreendesse que se a contratasse a minha vida iria mudar.
- Bir şey olmamıştır. Büyük ihtimal.
Se não desapareceram com a tempestade, devem andar à caça.
Büyük ihtimal... iki gün sürer.
Provavelmente... vão demorar uns dois dias.
Gerçi büyük ihtimal birbirimizi tanımayız.
Se calhar nem nos vamos reconhecer.
Kendimi bunu açıklamak zorunda hissetmiyorum. Çünkü öncesinde hissettiklerimizi büyük ihtimal biliyorsundur.
Não é algo que eu me sinta na obrigação de te explicar, pois provavelmente já sabias o que estava a acontecer antes de nós mesmos.
Eğer sana aşık olmadıysa büyük ihtimal uyuşturucu parasıyla Güney Afrika'nın güzel yaşantısını sürdürüyordur.
Se nao se atirou outra vez a si, deve estar com o dinheiro da droga, na boa vida, na América do Sul.
Büyük ihtimal kısa bir görüşme olacaktır. Sadece ben ve ailem... ve kitabım.
Será, provavelmente, uma entrevista curta, só eu e minha família e meu livro.
Milyonda bir ihtimal. Milyonda bir ihtimal o gerzeğin hayatındaki en büyük şanstı ve onu da iyi kullandı.
Só que o tal pateta aproveitou a única hipótese que tinha.
Bu çok büyük bir ihtimal.
É uma grande possibilidade.
Ama henüz çok yeni, onun için de hemen sınavdan geçmezse daha iyi. Prens, yanında büyük bir grupla gelecek olursa böyle bir ihtimal söz konusu olabilir.
Porém, como a paz é ainda muito tenra, não devemos expô-la a que se rompa, o que ocorreria no caso de um cortejo numeroso.
İhtimal, aradığını bulacak. Ancak daha büyük bir ihtimalle başka bir şey bulacak. Çünkü burası sıradan bir mağaza değil.
As probabilidades são, que ela o encontre, mas há probabilidades maiores de encontrar outra coisa, porque esta não é apenas uma loja de variedades.
Büyük bir ihtimal.
E possível.
Son görüldüğünde üzerinde krem rengi pantolon açık mavi gömlek, kahverengi ceket ve koyu eldivenler vardı. Büyük bir ihtimal içinde 30-06 tipi bir tüfek olan kahverengi bir bavul taşıyordu. Aranmakta...
Vestia calças brancas camisa azul clara, casaco ou camisola castanha, luvas escuras e leva uma mala clara que podia conter uma 30. 06.
Çünkü söz konusu evrak öyle hayati derecede önemli ki onun ifşa edilmesi demek, şahsen ihtimal dâhilinde konuşursam, Avrupa'da çok büyük karışıklıklara yol açacak nitelikte.
Porque o documento em questão tem uma importância tal que a sua publicação poderia, com elevado grau de probabilidade, conduzir a um conflito europeu da maior gravidade.
Büyük ihtimal, kayboldu.
Provavelmente, perdeu-se.
Büyük ihtimal korkmuştur.
Provavelmente está cheio de medo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]