English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ B ] / Büyükannem

Büyükannem translate Portuguese

1,658 parallel translation
Büyükannem bile sizden hızlı koşar.
O meu avô corre mais depressa que vós.
Dünyevi ruhlar, büyükannem böyle derdi.
Espíritos que vagueiam pela Terra, como a minha avó lhes chamava.
"Dünyada sıkışmış ruhlar", büyükannem onlara böyle derdi
Não há problema, querida. Espíritos à solta na Terra, como a minha avó os chamava.
Cadılar bayramına giriyoruz. Doğru.Büyükannem daima cadılar bayramında ölüler ile yaşayanlar arasındaki paravanın inceldiğini söylerdi.
A minha avó dizia que a linha entre mortos e vivos é mais estreita no Halloween.
Dünyaya bağlı ruhlar derdi, büyükannem onlara yaşayanlarla bitmemiş işleri olduğundan burada sıkışmışlardı ve yardım etmem için bana gelirler
Espíritos à solta na Terra, como a minha avó lhes chamava. Estão presos aqui porque têm assuntos inacabados com os vivos e vêm ter comigo para os ajudar.
Bak, büyükannem çoğu zaman, telefonun nasıl çalıştığını bile zorla hatırlıyor.
Ela mal se lembra como usar o telefone metade das vezes.
Büyükannem şu anda iyi bir döneminde. Yani, bu iyi.
A minha avó está numa fase boa, portanto está tudo bem.
Büyükannem bu hikayeyi beni korkutmak ve - Daha iyi bir çocuk olmam için anlatıp dururdu. - İşe yaradı mı bari?
A minha avó tentava assustar-me com essa história para que eu me portasse bem.
Pekala, büyükannem öldü ve her şeyini aileme bıraktı.
Foi quando a minha avó morreu e deixou tudo aos meus pais.
"Dünyada sıkışmış ruhlar", büyükannem onlara böyle derdi
Espíritos que vagueiam pela Terra, como a minha avó lhes chamava.
Landry, büyükannem bir cadı değil.
Landry, a minha avó não é nenhuma bruxa.
Rezalet, 90 yaşındaki büyükannem bile bundan daha hızlı hareket edebilir ve o öldü.
Raios, a minha avó de 90 anos consegue mexer-se mais rápido e está morta.
Büyükannem ve büyükbabam öldü.
A avó e o avô estão mortos.
Büyükannem, erkek arkadaşı kaybolduğu zaman ölmüştü. Hemen yakınlaştık.
A minha avó morreu na altura em que o namorado dela desapareceu e criámos uma ligação rapidamente.
Tamam, gördüğün gibi büyükannem gazeteleri ve dergileri saklamayı sever çünkü sonradan onları okuyabilir.
Vê, a minha avó gosta de ter jornais, revistas por aí. porque assim pode ler.
Kız arkadaşım evli olduğu için, büyükannem gerginlik çıkarıyor.
A minha avó está a ter uma briga com a minha namorada por ela ser casada.
Büyükannem 1936 Berlin olimpiyatlarına katılmıştı.
A minha avó esteve nas olimpíadas de 1936 em Berlim.
Büyükannem Cece ile tanıştırmak için sabırsızlanıyorum.
Mal posso esperar para que conheças a minha avó Cece.
Büyükannem 15 yıldır bu etkinliğin başkanlığını yapıyor. Ve şimdi de komite, katılması için anneme teklif götürdü.
A minha avó foi responsável por este evento durante quinze anos, e agora o comité pediu à minha mãe para se juntar.
Büyükannem dürüstlüğü sever.
Está tudo bem.
Konuştuğun kişi büyükannem.
Tu estás a falar da minha avó.
Bunu yaptım çünkü sen ve büyükannem için ne kadar önemli olduğunu biliyordum. Ve sen eğer bunu yaparsam kendim olabileceğimi söyledin.
Eu só vim porque sabia como era importante para ti e para a avó, e tu disseste-me que se eu viesse, eu podia ser eu mesma.
Büyükannem Fort Myers'ta oturuyor.
Bem, eu tenho uma avó que mora em Fort Myers.
Yaşlı büyükannem bile bundan daha çok böcek öldürür.
A minha avó matava a mão mais insectos do que isso.
Bunu gönderen şeytan mı, yoksa büyükannem mi?
Foi o Diabo ou a minha avó que te deu isso?
Rahmetli büyükannem onu benim için örmüştü.
Foi a minha avó que a fez, ok?
Büyükannem burada.
Estou com a minha avó.
Eve geldim, büyükannem bana ve babama sandviç yaptı, sonra kustuk.
Cheguei a casa, a avó fez-nos sanduíches e foi o gregório.
Büyükannem geçirmişti ve...
A minha avó teve isso e foi...
Belle St. John benim büyükannem.
Belle Saint John é a minha avó.
Büyükannem sanki camdan yapılmışım gibi, herkes merak ediyor.
É a minha avó. Toda a gente está preocupada, como se eu fosse feita de vidro.
- Büyükannem.
- É o nome da minha avó.
Büyükannem polisi aramaz.
Ei, a avó não vai chamar a bófia.
Büyükannem onu hatırlatıcak herşeyden uzaklaştı.
A avó escondeu tudo o que lhe lembrava o avô.
Alicia benim büyükannem
Alicia era a minha avó...
Büyükannem Helen ile beslendiklerini gördüm.
Eu vi-os a comerem a avó Helen.
Değerli jüri üyeleri büyükannem sıradan bir kadındı.
Senhoras e senhores do júri, a minha avó era uma mulher simples.
Büyükannem öğretti.
Com a minha avó.
Büyükannem ısırılırsam viski içmemi söyler. Çünkü kana karışıp zehri yok ediyormuş.
A minha avó disse para beber uísque se fores mordido mistura-se no sangue e mata o veneno.
Büyükannem ve büyükbabam onlarla kaldığım sürece sizinle oynayamayacağımı söyledi ama sizinle oynamaya karar verdim. Adım Wanda ama bana Çekirge diyebilirsiniz.
A minha avó e o meu avô dizem que enquanto estiver aqui não posso brincar com vocês mas decidi brincar com vocês, o meu nome é Wanda, mas podem-me chamar Gafanhoto.
Olmaz, büyükannem için şunu bitirmeliyim.
Não, tenho que acabar isto para a minha avó.
Büyükannem geliyor, kaybol.
É a minha avó, desaparece.
Büyükannem hatta. Tanrım.
Ouve lá, a minha avó está em linha!
Hayır, aslında o büyükannem.
Não, ela é minha avó.
Büyükannem bunları yiyip bitirecektir.
A minha avó vai devorá-los rapidamente.
Büyükannem.
A minha avó.
Beni büyükbabam ve büyükannem büyüttü.
Os meus avós criaram-me.
- Evet. Büyükannem sürekli olarak bana iyi biri olmamı, yoksa Marshall Mezarlığı'ndaki Konfederasyoncuların gelip beni alacağını söylerdi.
A minha avó dizia-me sempre para me portar bem ou então os Confederados levantar-se-iam do Cemitério Marshall e levavam-me.
Büyükannem de iyi.
Ela está bem...
Büyükannem işte, biliyorsun sen de.
É a avó de sempre.
Büyükannem öğretti
- A minha avó ensinou-ma

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]