Iki şey translate Portuguese
3,887 parallel translation
Kartımda neden iki şey yazıyor?
Mas porque é que dentro do meu cartão há duas coisas?
" Sadece iki şey sınırsızdır.
" Apenas duas coisas são infinitas :
Bir öğleden sonra onlara bir iki şey söylemek için oraya gittim.
No outro dia à tarde, fui ter com eles para lhes dizer uma coisa ou duas.
Eh, bir veya iki şey kapmıştım.
Sabes, apanhei uma coisa ou outra...
Elinde iki şey olduğuna inanıyorum.
Penso que o Judeu tinha dois objetos na posse dele.
Şey... Ben bir iki şey duymak söyleyebiliriz.
Bem... poderia dizer que ouço uma coisa ou duas.
Dinle, idareten iki şey önerebilirim ona...
Tenho duas propostas para ela, como paliativo, e...
Bir-iki şey okuduğumu itiraf edeyim.
Admito que li umas coisas.
- Bir iki şey söylemek istiyorum.
- Gostaria de dizer umas palavras.
Selefim büyük De Blasi derdi ki : " Bu gece iki şey yapacağım ;
Como dizia a grande De Blasi, minha predecessora :
Birbiriyle çelişkili iki şey.
Duas coisas que se contradizem.
İzci Bill hakkında bilmen gereken iki şey var.
Há duas coisas que precisas de saber acerca do Bill, o Escuteiro.
Ama bu işten iki şey öğrendim.
Mas aprendi duas coisas com isso.
"Beni öldürdüler" sözünüzün ne anlama geldiğini biraz açmak için bir-iki şey söylemek ister misiniz?
Vamos passar um bocadinho a tentar perceber o que queria dizer quando disse que foi morto.
Ama inançla bilim, uzlaştırılamaz iki şey değil mi?
Mas a fé e a ciência não são basicamente irreconciliáveis?
Maggie ile birlikte geçirdiğimiz süre boyunca hayat ve korkuya dair bir iki şey öğrendik.
É que durante o tempo que eu e a Maggie estivemos juntos aprendemos umas coisas sobre o medo e sobre a vida.
Belki ben ona, bir iki şey getirebilirim.
Talvez lhe possa trazer alguma coisa.
Başıma gelmiş en güzel iki şey.
A minha única fortuna.
Planı yürürlüğe koymadan önce ihtiyacımız olan bir iki şey daha var.
Tenho de ir buscar mais umas coisas de que precisamos antes de seguirmos o plano.
İki şey var.
Sim, está bem, duas coisas.
Kara borsaları kapatalım, ellerinde zaten az şey var onları da alalım. Sonra kırbaçlama ve infazları iki katına çıkaralım. Bunları da televizyona canlı yayına verelim.
Feche os mercados negros, tire-lhes o pouco que têm, aumente os açoitamentos e as execuções, transmita-as ao vivo na TV.
Tahmin ediyim, asker forması içinde iki kişi görüyorsunuz ve bizi düşman gibi bir şey olarak algılıyorsunuz, değil mi?
Deixem-me advinhar, viram dois gajos de uniforme e pensaram que eramos o inimigo, certo?
Şey, iki hizmetçi bulunuyor.
Bom, há dois criados.
Yalnızca o iki değişikliği yapın ve eminim her şey çok iyi olacak. Burbank, Kaliforniya
Faz apenas aquelas duas mudanças e, tenho a certeza que tudo ficará bem.
... akla gelen tek şey İki Yüzlü'nün suç işlemeye geri döndüğü.
Apenas podemos assumir que o Duas-Caras irá regressar ao crime.
İki Yüzlü, düşünülebilecek her şeyden iki kat büyük bir şey olacağını söylemiş.
O Duas-Caras disse que seria duas vezes maior do que qualquer um poderia imaginar.
Ama hiçbir şey Bu iki küçük üyenin aramıza katılmasından daha güzel olamaz. İsa'yı sevenler klübüne hoşgeldiniz.
Mas nada se compara à emoção que é receber dois novos membros no clube daqueles que adoram Jesus.
Bu iki taraflı bir şey.
É uma coisa a dois.
Bir şey yapmanı isteğimde senden duymak istediğim sadece iki kelime var. "Evet" ve "efendim".
As duas únicas palavras que quero ouvir quando te pedir alguma coisa são "sim" e "senhor".
İki, üç güne her şey hallolacak.
Em 2 ou 3 dias, tudo estará terminado.
Saat iki yönünde, bir şey gördüm.
Estou a ver algo, às duas horas.
İki yıldır yollardayım. Ve elime hiçbir şey geçmedi.
Vivo na rua há dois anos... e nada... nada me correu à feição.
Sahip olduğum her şey, şu anda alt katta iki bavulun içinde duruyor.
Tudo que tenho está em duas malas lá embaixo.
İki hafta çabucak geçer. Her şey yoluna girecek.
- As tuas duas semanas passam rápido.
İki lokma bir şey hazırlayacağım.
Vou preparar alguma paparoca.
"Etrafımda olan biten her şey düşündüm ki yapman gereken... tezgahın üzerinde patronlar kullanması için her iki elin dezenfekte olmalı."
"Com tudo o que anda por aí, acho que deveriam ter Um dispensador de desinfetante para as mãos sem pre disponível no balcão para os funcionários usarem."
Tamam şey, Megan Yasası'na göre,... reşit olmayan çocuğu bulunan bütün ailelere... iki adımlık mesafede yaşıyor olduğumu ve cinsel suçlarda kaydım olduğunu bildirmekle yükümlüyüm.
Certo, de acordo com a Lei de Megan, sou obrigada a dizer a todas as famílias com um menor que moro a menos de 150 m e que sou uma criminosa sexual registada.
Dinle tatlım. İki şey :
Escuta, querida, duas coisas...
Şey, başka zaman veya iki gün sonra, önemli değil.
Mais um dia ou dois não faz mal.
Aynı senin gibi ben de hoşlanmıyorum ama biri üç diğeri beş yaşında iki çocuğum var onlar için bir şey yapmam gerek.
Assim como você, não gosto. Eu não gosto e tenho... Tenho dois filhos, de 3 e 5 anos, e eu tenho que fazer algo a respeito disso.
Nihayet Tom oradan çıkana dek iki gün boyunca şu telefonlar şey gibiydi...
As chamadas nos dois dias seguintes, até o Tom sair de lá, foram...
Mezara vardığımda çok şaşırtıcı bir şey gördüm. Tom'un anne ve babası ona bir anıt yaptırmışlar, oğullarının her iki yanına kendileri için
Quando cheguei ao cemitério, surpreendeu-me ver que os pais do Tom compraram um monumento com lugar para eles mesmos, não ao lado um do outro,
Evet, bütün borular donmuş vaziyette ve iki gündür hiç bir şey içmedik.
Sim, porque todos os canos estão congelados, e não temos tido nada para beber, há dois dias?
Bu iki çocuğun da Emily'i incitecek bir şey yapmak istediğine inanmıyorum.
Não me parece que nenhum destes miúdos queira fazer mal à Emily.
Yapacakları tek şey, kaburgamda iki tane kırık olduğunu söylemek olacak.
Eles só me vão dizer que tenho duas costelas partidas. Tens a certeza?
Şey, temizlik yapıyordum ve etrafta yayıntı olan biri iki parça eşyam olabilir. Belki almak ister, anlıyor musun?
- Bom, ando em arrumações e tenho algumas coisas de que ela poderia gostar.
Caleb ile ayrıldığınızda, kendini odana iki hafta kapattın ve tek yediğin şey eskimo turtasıydı.
Tenho a certeza de que quando tu e o Caleb acabaram, tu te prendeste no quarto durante duas semanas e só comeste gelados.
Ya da iki seferlik bir şey haline getirebiliriz.
Ou podíamos fazer disto uma coisa de duas vezes só?
İki şey ; bu kedinin üç haftası filan kalmış, ve bu fondü...
Duas coisas. Aquele gato tem cerca de três semanas de vida, e este fondue cheira a vómito ácido e quente.
İki insan birbirini sizin birbirinizi sevdiğiniz gibi severse her şey yoluna girer.
Quando duas pessoas se amam como vocês os dois... Tudo acaba bem.
Bagaja atmalık iki üç bir şey at da keyfimizi bulalım be anam.
Querida, podias ganhar coragem e atiravas uma coisa dessas para o porta bagagem do meu carro.
seyirciler 18
şeyde 37
şeydi 22
şeyden 21
şey yani 16
şey evet 24
seyredin 30
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyde 37
şeydi 22
şeyden 21
şey yani 16
şey evet 24
seyredin 30
şey için 42
şeytan mı 26
şey gibi 140
şeyy 181
şey ben 70
şeye benziyor 18
şey mi 23
şey efendim 19
seyir subayı 22
seyret şimdi 29
iki saat 66
iki saat önce 19
iki saniye 32
şey ben 70
şeye benziyor 18
şey mi 23
şey efendim 19
seyir subayı 22
seyret şimdi 29
iki saat 66
iki saat önce 19
iki saniye 32