Zaman yok translate Russian
6,934 parallel translation
- Buna zaman yok.
На это нет времени.
- Zaman yok.
Нет времени.
- Bunun için zaman yok.
На это уже нет времени.
Burada kaybedeceğimiz zaman yok millet.
А сейчас, не тратим зря время.
- Bunun için zaman yok.
– Сейчас не время для этого.
Beden eğitimi, silah eğitimi, savunma taktikleri derken bu görev için hiç zaman yok.
Физическая подготовка, огнестрельная, тактика обороны... на задание просто нет времени.
Bu noktadan sonra kaybedilecek zaman yok.
- Книга уже без лица, нельзя терять время.
Hacker olmak için bundan iyi zaman yok.
Правда, нет лучшего времени, чтобы быть хакером.
Zamanımız yok.
Времени нет.
Aydınlatıcı felsefi tartışmamızdan... zevk alacağımdan şüphe yok ajpa... I zamanım kısıtlı.
Без сомнения, я был бы рад очередной нашей философской дуэли, но сейчас у меня очень мало времени.
- 10! Sorularına ayıracak zamanım yok.
У меня нет времени на твои вопросы.
- O zaman özel girişi kimin kullandığını... -... söylemenin imkanı yok.
То есть нет возможности узнать, кто входил или выходил через тот вход?
Pekala, sorun yok. Başka neyin var o zaman?
Ладно, тогда что-то другое.
Pekala o zaman sorun yok. En azından bunu yapabilirsin çünkü benim evim bomboş!
Ну, хоть что-то, потому что мои запасы закончились!
O zaman korkmana gerek yok.
Тогда не стоит бояться.
Daha fazla zamanın yok.
Времени больше не осталось.
Ama belki ve her zaman da büyük bir belki olacak bir tanesine girebiliriz ama tamamına girmemizin imkânı yok.
Ладно, возможно, а это большое "возможно", мы проберемся в одну из них, но никак не во все.
Eğer Karanlık Ordu yardımcı olmazsa o zaman yapabileceğimiz fazla bir şey yok.
Если Тёмная Армия не согласна, мы больше ничем не можем помочь.
Zamanımız yok.
У нас нет времени.
Ve orada hiçbir zaman asla ve asla, bizim için yalnızca tek bir kadın veya adam yok.
И никогда не было одной женщины или мужчины для нас.
Zaman yok.
Времени нет.
- Ama benim o kadar zamanım yok.
Но я.. мне нужна следующая неделя
Bunun içn zamanım yok.
У меня нет на это времени.
Ama şu anda birkaç seçeneğin var ve hiç zamanın yok. - Lütfen ayak uydur. - Seninle orada buluşacağız.
Но сейчас у тебя нет ни вариантов, ни времени, так что, пожалуйста, просто смирись.
- Fazla zamanımız yok.
- У нас мало времени.
Waze'den trafiği kontrol ettim ve zaman sıkıntımız yok gibi görünüyor.
Э, я посмотрел на Вейз пробки, и у нас приличный запас времени.
Buna zamanım yok ki.
Мне делать больше нечего?
Karanlık Amforo'su benim türüme sonsuzluk için hizmet etti ama şimdi anlıyorum ki, uzun zaman önce onu yok edilmeliymiş.
Амфора Тьмы служила моему роду целую вечность, но теперь я понял, что ей следовало давно уничтожить
Zamanım yok.
Времени нет.
- Gerek yok. - O zaman poşete koyayım.
положу в пакет.
Eğer rolüm oğlumu yok etmeyi gerektiriyorsa o zaman bunun aksini tercih ederim.
Если судьба велит мне убить сына, то я свободна выбрать.
Dinle, seni tanımadan uzun zaman önce orada- - Önemi yok.
Слушай, задолго до того как я встретил тебя...
- Doktor, zamanımız yok!
— Доктор, у нас нет времени!
Zaman ağını çözüp kendi kalbini onarmak için milyarlarca kalbi yok edecek.
Он распутает сеть времени и уничтожит миллиарды и миллиарды сердец, чтобы излечить собственное.
Pekâlâ, dinle... - Söylemem gereken bir şey var. - Zamanımız yok.
Ладно, слушай... — Мне нужно кое-что сказать.
Fazla zamanımız yok.
Времени мало.
Eğer o kadar küçük veya sıradan olduğunu düşünüyorsanız o zaman kiminle uğraştığınız hakkında hiçbir fikriniz yok.
И если ты считаешь его настолько простым и заурядным, то ты совершенно не знаешь, с кем имеешь дело.
Kaç gün veya ne kadar zaman geçtiğinin bir önemi yok.
Неважно сколько дней... Или сколько времени.
Alex'in fazla zamanı yok.
У Алекс осталось мало времени.
Ne kadar istesem de, anlaşılan naz yapacak zamanımız yok.
Настолько насколько я захочу, похоже у нас нет времени поиграть...
Ne yaptığını düşünüyorsan bunu başarmak için yeterli zamanın yok.
У тебя нет времени на то, что ты замышляешь.
- Hiç zamanımız yok, adamım.
У нас нет времени,
Çok zamanın yok.
У тебя мало времени.
Biz, evlatlık çocukların, kendi hayatlarımız üzerinde hiç kontrolümüz yok, şimdi konuşmanın ve isimlerini açıkca söylemeye başlamanın zamanı.
Мы, приемные дети, не можем контролировать собственную жизнь, и настало время рассказать об этом и указать на тех, кто препятствует нам.
Her zaman böyle bir lüksümüz yok.
- У нас не всегда есть такая роскошь.
Açıklayacak zamanım yok, beni çok dikkatli dinlemen ve sorularıma mümkün olduğunca basit cevaplar vermen gerekiyor. - Anlıyor musun? - Evet.
У меня нет времени объяснять, но что мне нужно, чтобы вы слушали очень внимательно и отвечали на вопросы настолько просто, насколько возможно вы меня понимаете?
- Bir işi yok. - Peki. o zaman şimdilik geri adım atmalı.
- у него нет работы - хорошо, тогда он должен отступить
Eric ve ben ilk kez İngiltere'ye geldiğimiz zaman oda kiralamaya çalıştık. "İrlandalı yok, zenci yok," dediler.
Когда мы с Эриком приехали в Англию, во всех гостиницах было "Нет цветным и ирландцам".
- Ne yazık ki zamanım yok.
К сожалению, не успеваю.
Yüzleri yok etmem için bana biraz zaman gerek.
Я должна их рисовать, чтобы они исчезли.
Güzel, çünkü fazla zamanımız yok.
Хорошо, потому что времени у нас нет.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65