To the traducir turco
1,658,371 traducción paralela
I have the letters to the City of Baltimore Police, to the...
Baltimore Polisi'ne, CIA'e, FBI'a yolladığımız mektuplar,
He has agreed to take us to the spot where Cathy's body was found.
Bizi, Cathy'nin cesedinin bulunduğu yere götürmeyi kabul etti.
He took me to an area to the right side of the road.
Beni yolun sağ tarafındaki bir bölgeye götürdü.
'It was snowing when we got to the dump and cold as a son of a bitch,'the detective recalled.
"Çöplüğe vardığımızda kar yağıyordu ve hava feci soğuktu, diye anımsadı dedektif."
The nun's car, a green 1969 Ford Maverick, had been parked at an odd angle, illegally, near her Carriage House apartment complex only a few hours after she drove off to the shopping center.
Rahibenin arabası, 1969 model, yeşil bir Ford Maverick, o, alışveriş merkezine gittikten birkaç saat sonra Carriage House sitesi yakınlarına yasa dışı ve garip bir açıda bırakılmıştı.
Last thing he wants is to return to the area where he might be spotted driving the victim's car. "
İsteyeceği en son şey, olay yerine geri dönüp "kurbanının arabasını kullanırken fark edilmektir."
This was somebody's life, and people are ready to just say, "Oh, well," and move on to the next thing.
Birinin hayatından bahsediyoruz, milletse omuz silkip bunu unutmaya hazır.
It took me five tries to get to the confessional.
Günah çıkarma kabinine girmeyi beş kez denedim.
At a particular point... I went to the room and it was just Maskell there.
Bir keresinde odaya girdiğimde içeride sadece Maskell vardı.
One time I went into the room and he said, uh, that it was time for me to participate in this.
Bir keresinde odasına girdiğimde benim de buna dâhil olmam gerektiğini söyledi.
So, I decided that if I wanted to do something special with my life, I could go into the convent.
Ben de özel bir hayatım olması için manastıra gidebileceğimi düşündüm.
And then the habit is sent to you, and then you go to the motherhouse, and I can see it in my mind.
Sonra cübbe eve yollandı ve manastıra gittik, hâlâ aklımda canlandırabiliyorum.
I was probably the last one to see her.
Herhalde onu son gören kişi bendim.
And the purpose of the page is to collect information from anybody who might have information about what happened to Sister Cathy.
Bu sayfanın amacı Rahibe Cathy'ye ne olduğunu bilenlerin bilgilerini bizimle paylaşmasını sağlamak.
But it became clear fairly early that so many names were coming up that I needed some way to try to store the information, find it again.
Ama başlarda birçok isim ortaya çıkınca bilgileri kaydedip tekrar bulabilmek için sistemim olması gerektiğini anladım.
" We went on a field trip trying to better understand the events the evening Sister Cathy was abducted.
"Rahibe Cathy kaçırıldığında olanları daha iyi anlayabilmek için" araştırma gezisine çıktık.
So, we've been working with the Malecki family to try and get information about Joyce and to try and make connections between the two murders and the people that we think were responsible.
O yüzden Malecki ailesiyle iş birliği yapıp Joyce hakkında bilgi toplamaya çalışıyoruz. Bu iki cinayetle bundan sorumlu olduğunu düşündüğümüz kişiler arasında bir bağ kurmaya çalışıyoruz.
And like I said, at the time, it was a dirt road, so, somebody had to know where they were going and what they were doing.
Dediğim gibi, o zamanlar burası toprak yoldu. İnsanın nereye gittiğini, ne yaptığını iyi bilmesi gerekirdi.
But when it comes to my sister, the only thing I can see is what I saw when I- - When they pulled that sheet back.
Kız kardeşimi her andığımda aklıma o örtüyü çektikleri an geliyor.
Uh, they'd come to me and I'd say, "The investigation is still on. I- -"
Bana geldiklerinde "Soruşturma hâlâ devam ediyor" derdim.
I just had to trust my supervisors, my lieutenants and sergeants to get the work done.
Bu işi amirlere, yardımcılara, memurlara teslim etmem gerekiyordu.
With the disappearance of Sister Cesnik and the disappearance of Joyce Malecki, and both of them being young white females, attractive, shopping, and nobody could give an excuse, under those circumstances, you have to... go with the possibility
Rahibe Cesnik ve Joyce Malecki ortadan kaybolmuştu. İkisi de alışverişe gitmiş genç, çekici, beyaz kadınlardı. Bu şartlarda, kimse bir açıklama yapamayınca başlarına çok ciddi bir şey geldiğini varsaymamız gerekti.
From November the 7th until mid-January, I had no idea what happened to Cathy.
7 Kasım'dan ocak ortasına kadar Cathy'ye ne olduğunu bilmiyordum.
And I remember sliding my back down the wall to sit on the floor.
Ve duvardan aşağıya kayarak yere oturduğumu hatırlıyorum.
Now the waiting to find out what happened is over.
Artık ona ne olduğunu öğrenmeyi beklemeyecektik.
You said it might be possible to get the report from the patrol officer.
Devriye memurunun raporunu almamız mümkün olabilir, demiştiniz.
Talking fast, James Scannell told the M squad captain that two hunters had just called to report what looked like a woman's body lying near a garbage dump off Monumental Avenue.
Hızla konuşan James Scannell, C ekibinin komiserine iki avcının, Monumental Caddesi'nin yanındaki bir çöplükte, kadın cesedine benzeyen bir şey gördüklerini bildirdi.
Moments later, Roemer and several members of the M squad climbed into one of the department's unmarked black Plymouths for the 20-mile ride to Lansdowne.
Az sonra Roemer ve C ekibinin birkaç üyesi polisin plakasız, siyah Plymouth'larından birine atlayıp Lansdowne'a olan 32 kilometrelik yola koyuldu.
The nun had died of blunt-force trauma to one side of her head, along with a blow that had left a round hole in the back of her skull. "
Rahibe, kafasının yanına aldığı künt darbe "ve kafasının arkasında delik açan bir darbe sonucu ölmüştü."
How had the dead woman's Ford gotten back to her apartment complex?
Ölü kadının Ford'u nasıl sitesinin önüne geri gelmişti?
In that situation, the killer wants to get the hell away from there.
Bu tür durumlarda katil derhal oradan uzaklaşmak ister.
And the longer you wait, the harder it is to get good evidence.
Ve ne kadar çok beklerseniz delil toplamanız o kadar zorlaşır.
But this was a very out-of-the-way area... which led me to believe that it was somebody who knew that area very well.
Burası çok ücra bir bölgeydi ve bu yüzden katilin o bölgeyi çok iyi bilen biri olduğuna inandım.
Somebody needs to come out in the open and acknowledge the fact that this is how they were taken away.
Birinin çıkıp onların aramızdan bu şekilde ayrıldığını alenen kabullenmesi lazım.
Jane Doe probably knows exactly what happened, and it has taken her 45 years to gradually confront the full horror in herself.
Gizli tanık herhalde tam olarak ne olduğunu biliyordu ve içindeki bu korkuyla yavaşça yüzleşmesi 45 yıl sürdü.
If you lived right and you loved God, that faith that you exhibited, plus the love that you had for your fellow man, would provide the hope that you need in order to succeed.
Doğru yaşarsan ve Tanrı'yı seversen sergilediğin bu inanç ve insanlara gösterdiğin sevgin, başarılı olman için gereken umudu sana sağlar.
So, the big day in eighth grade would be when you came home for lunch and your letter was waiting for you that you had been admitted to Keough.
Sekizinci sınıfın büyük günü öğle yemeği için eve gelip Keough'ya kabul mektubunuzu bulduğunuz gün olurdu.
Probably a couple weeks later, the same priest, Magnus, walked up to me in the hall... and he said he wanted to see me in his office.
Herhalde birkaç hafta sonra, aynı rahip, Magnus, koridorda bana yaklaştı ve ofisine gelmemi söyledi.
And that if I emptied myself of these behaviors that were so sinful, so bad... that it would make room for God to be able to fill me with the Holy Spirit... and that I could be forgiven.
Ve eğer bu korkunç, günahkar davranışları içimden çıkarabilirsem Tanrı'nın beni Kutsal Ruh'la doldurmasına yer açılacağını ve affedilebileceğimi söyledi.
He was also saying that his come was the Holy Spirit that I was to swallow.
Ayrıca menisinin, yutmam gereken Kutsal Ruh olduğunu söylüyordu.
So, it is a very interesting dynamic to feel both of them in the room, to be cornered by them both, to feel two men of not only great size, but that they were powerful because they represented God.
İkisinin de odada olması çok ilginç bir dinamik yaratmıştı. Beni köşeye kıstırmışlardı, bu iki adam hem daha iriydi hem de Tanrı'yı temsil ettikleri için nüfuzlulardı.
I wanted to get out of that room, and yet I felt that I had to be in the room in order to... to... be a good person.
O odadan çıkmak istedim ama o odada kalmam gerektiğini hissettim. İyi biri olabilmek için.
She used to sew him vestments and he'd dress up in them and... Mm-hm. Call the neighborhood kids over to say Mass for them.
Annesinin ona diktiği cübbeleri giyip mahallenin çocuklarını çağırır, ayin yaparmış.
I was walking in the hall... and I couldn't figure out where I was supposed to be.
Koridorda yürüyordum ve hangi sınıfa gideceğimi hatırlayamadım.
She'd be a minute and she went across the hall and she asked the teacher, "Is Jean supposed to be in here?"
Biraz beklemelerini söyledi, karşı sınıfa gitti, öğretmene "Jean'in dersi bu sınıfta mı?" dedi.
Sister Cathy was the type of person that was approachable, and you knew that you could talk to her.
Rahibe Cathy cana yakın birisiydi, onunla konuşabileceğimizi bilirdik.
She approaches the altar to become the spouse of God, promising to serve God faithfully until death.
Tanrı'nın eşi olmak için sunağa yaklaşıyor ve ölene dek Tanrı'ya sadık kalarak hizmet edeceğine yemin ediyor.
So, I decided to enter the School Sisters of Notre Dame.
Ve Notre Dame Okul Rahibeleri'ne katılmaya karar verdim.
We'd get up in the morning at 5 : 15, we'd go to Mass, we'd have meditation.
Sabah saat 5 : 15'te uyanırdık, ayine giderdik, meditasyon yapardık.
Vatican II was a big calling together of all leadership at the Catholic Church at the Vatican by the pope to look at religious life and to look at life in the Church and how it can be renewed.
Vatikan II'de papa bütün Katolik liderlerini Vatikan'da toplamıştı. Dini hayatı, kilisedeki hayatı ve bunun nasıl yenilenebileceğini incelemek için.
The pope said you've gotta get involved in injustice to be a part of these great movements, the civil rights movement, stopping the Vietnam War.
Papa adaletsizlikle savaşmamız gerektiğini, bu büyük akımlara katılmamız gerektiğini söyledi. Medeni haklar hareketi, Vietnam Savaşı karşıtlığı gibi akımlara.
to them 177
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the sea 38
to the north 16
to the top 23
to the left 221
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the sea 38
to the north 16
to the top 23
to the left 221