To the end traducir turco
16,164 traducción paralela
Let's see if you can make it to the end of the hall.
Bakalım salonun sonuna kadar gidebilecek misin.
♪ I get my back stabbed, buddy, to the end of the week ♪
# Hafta sonuna dek bıçaklandım sırtımdan dostum. #
♪ I only try to make it to the end of the day ♪
# Sadece günün sonunu getirmeye çalışıyorum. #
To the end.
Sonuna kadar.
Don't go to the end this time.
Bu sefer sonuna kadar gitme.
I couldn't even watch it to the end.
zaten sonuna kadar izleyemedim.
I don't want to end up in the news. Neither do you.
Bu iş bittikten sonra, kendimizi gazetelerde görmek istemeyiz.
Once we reach this line the war has to end.
Bu çizgiye vardığımızda savaş sona ermeli.
On July 27, 1953, an armistice was reached, drawing the war to an end after 3 years with over 3 million casualties.
27 Temmuz 1953'te, ateşkes ilan edildi 3 yıl süren savaş sona erdiğinde 3 milyondan fazla kayıp verilmişti.
All I had to do was give names to change. At the end of the day, Salazar accept the deal.
Salazar isimleri ifşa etmek vardı, ama onu hiç uygun değildi.
You know, he may have pushed too hard, and-and-and tried to make me something that I'm not, but in the end, it made me the man I am.
Beni çok fazla zorlamış, olmadığım birine dönüştürmeye çalışmış olabilir. Ama nihayetinde beni olduğum kişi yapan oydu.
I should be the one to face this thing. But if I reveal myself It'll mean the end of my life as hank henshaw.
Bu şeyle ben yüzleşmeliyim ama kendimi ifşa edersem Hank Henshaw olarak hayatımın sonu olacak.
Like F2 to F6. Goes from one end to the other without cracking.
- F2'dan F6'ya bir anda geçiyor.
To that end, Julio, if Reverend Price is dealing heroin, we need to find a sample of his wares and see if it matches up to the heroin that we found in Tamika's car.
- Bu amaçla, Julio Peder Price eroin satıyorsa, malından bir numune bulmalı ve Tamika'nın arabasında bulduğumuz eroinle eşleşip eşleşmediğine bakmalıyız.
I will gladly go downstairs and pay the $ 100 fine myself to end this discussion.
Memnuniyetle aşağı inip bu görüşmeyi sonlandırmak için 100 dolarlık cezayı bizzat ödeyeceğim.
No, but I can get it to you by the end of the week.
Hayır, ama haftanın sonunda verebilirim.
Room 505 - end of ihe hall, to the right.
Salonun sonundaki 505 numaralı oda.
The only way that this is going to end is with us being caught or dead.
Bu işin sonu bizim için ya hapis olacak ya da ölüm.
Custer's mission was to put an end to Indian attacks in the West, but the fighting persists.
Custer'ın görevi batıdaki kızılderili saldırılarına son vermekti. Fakat savaş devam ediyordu.
So as president, one of his first orders of business is to end the violence with the Indians once and for all.
Başkan olarak verdiği ilk emirlerden biri kızılderili vahşetine tek seferde ve temelli olarak son verilmesiydi.
If you're a nomadic hunter and you're moving and you take away that chance to move, you can imagine it's the beginning of the end for you.
Göçebe avcıysanız ve hareket halinde yaşıyorsanız, bunun elinizden alınması sizin için sonun başlangıcı olacaktır.
As his first term nears its end, President Grant is desperate to pull America out of the crisis.
İlk başkanlık dönemi sona yaklaşırken Başkan Grant çaresizce Amerika'yı krizden çıkarmaya çalışıyordu.
What are those people going to say when they find out that their president had a chance to end the worst suffering they've ever known, but chose not to?
Kendi başkanlarının şimdiye kadar karşılaştıkları en büyük sefaleti çözme fırsatı bulduğunu ama bu fırsatı kullanmadığını duyduklarında ne diyecekler?
Pinkerton agent, Joseph Whicher, is on the hunt for Jesse James, hoping to end the outlaw's reign of terror against the North.
Pinkerton ajanı Joseph Whicher Jesse James'i yakalamaya çalışıyordu. Böylece kuzeye karşı yürütülen kanun kaçağı terörünü sonlandırmayı umuyordu.
On May 6, 1877, Crazy Horse, the man that led his people to victory at the Battle of Little Bighorn, surrenders, marking the end of 17 years of resistance.
6 Mayıs 1877'de Küçük Bighorn savaşında halkını zafere götüren Çılgın At teslim oldu.
But, of course, there were elements that wanted to set the clock back that were not satisfied with the end of the Civil War and certainly weren't satisfied with these former slaves now having equal rights with them.
Fakat eski günlere dönmek isteyenler de vardı. İç savaşın bitişinden tatmin olmamışlardı. Eski kölelerin kendileriyle eşit haklara sahip olmasından memnun değillerdi.
At the end of the Civil War, thousands of Union Army troops remained in the South to enforce the government's Reconstruction policies.
İç savaşın sonunda binlerce birlik ordu askeri güneyde kalarak hükümetin yeniden yapılanma politikasını zorla uygulatmaya çalıştı.
With the presidential election just around the corner, a strong pro-South candidate named Samuel Tilden has emerged with a plan to put an end to Reconstruction.
Başkanlık seçimi yaklaşırken güneyin güçlü aday adaylarından Samuel Tilden yeniden yapılanmaya son verecek bir plan hazırladı.
Southerners flocked to the polls in unprecedented numbers, knowing that if they can put Tilden in the White House, they could put an end to Northern policies that have been in place since the end of the war.
Tilden'i Beyaz Saray'a getirebilirlerse savaş bittiğinden beri yürürlükte olan kuzey politikasından kurtulacaklardı.
The Bargain of 1877 marks the end of a federal commitment to protect the basic rights of black citizens in the South.
1877 pazarlığı sonucunda güneydeki siyahi halkın temel haklarını koruyan federal yükümlülük ortadan kalkmış oldu.
The deal marks a sad end to Grant's presidency.
Anlaşma Grant'ın başkanlığının üzücü bir şekilde bitmesine neden olmuştu.
The railroad companies reach out to the governor of Missouri to put an end to Jesse's spree, offering a $ 5,000 reward for his capture.
Demiryolu şirketleri Missouri valisiyle görüştüler Jesse'nin yaptıklarına bir son vermek için onu yakalayana 5,000 dolar ödül vereceklerini açıkladılar.
This doesn't have to be the end.
Böyle bitmesi gerekmiyor.
So, how soon can we end this thing and go back to ordering takeout and yelling at the TV
Bunu sona erdirmemize ve normal New Yorklular gibi dışarıdan yemek söyleyip, televizyona bağırmamıza...
I will use the book to end this plague.
Bu salgını sona erdirmek için kitabı kullanacağım.
And to the point. You proposed this meeting. To what end?
Peki sadede gelirsek bu buluşmayı ne için teklif ettin?
Now, you need to wake him up so he can help us find who's at the end of this money trail.
Onu uyandırman lazım. Böylece bu para kaynağının ucunda kim olduğunu bulmamızda yardımcı olabilir.
Loved our life, but doesn't life need death at the end to have any meaning? Shh!
Hayatımızı seviyordum ama hayatın bir sona kavuşmasının anlamı yok mu?
Our plan is to break ground on a dedicated 26-acre cancer cure facility by the beginning of the quarter and to be in human trials by the end of next year.
Planımız özel 26 akrelik bir kanser tedavi merkezinin ocak ayından başlayarak temelinin atıIması. Ve önümüzdeki yıIın sonuna kadar insan deneklere açıIması yönünde.
OK, and in the end she cares enough to let him go.
Tamam, sonunda onun gitmesine izin veriyor.
Close them all and Zoom will never be able to crossover, ever again, and that'll be the end of it.
Hepsini kapatın ve Zoom bir daha asla geri dönemesin. Bütün her şey böylelikle sona ersin.
At six o'clock this morning, as dawn breaks over our glorious homeland, I will announce to our grateful nation the end of Ms. Petrenko's Tyranny.
Bu sabah saat altıda şanlı vatanımızın üzerine gün doğarken... minnettar ulusumuza Bayan Petrenko'nun zorbalığının son bulduğunu duyuracağım.
The gathering is set to end by tomorrow night.
- Toplantı yarın akşam bitecek.
If we don't find the Carsons by the end of the day, we'll be lucky to find them at all.
Carson'ları gün bitmeden bulamazsak hiç bulamayabiliriz.
She gonna run off to the woods she came from, and we gonna end up on paddle-wheelers for cotton Mississippi.
Geldiği ormana kaçar biz de kendimizi Mississippi pamuğu için yandan çarklı vapura binmiş hâlde buluruz.
But in the end, all three of them turned out to be worthless.
Ama sonunda, Üçü de değersizleştiler.
If we lose to the fags in blue, we'll never hear the end of it.
Eger mavili ibnelere yenilirsek asla susmazlar.
I actually worked it out so that I get to pick out a lobster to eat at the end of every week.
Aslında burada iyiyim. Her haftanın sonunda bir tane ıstakoz yiyebileceğim.
But in the end, you got to let them spread their wings, right?
Nihayetinde yeni ufuklara uçmalarına müsaade etmeliyiz, değil mi?
Anyhoo, there's a football player on the team who needs a place to stay until the end of football - -
Baban lafı bir yere getirmek istiyor gibi. Her neyse, takımda bir futbolcu var ve futbol sezonunun sonuna kadar kalacak bir yere...
Oh, the warden gave us a final payment for all our trouble and Chuck said he wanted that to be the end of it.
Müdür tüm sıkıntımız için bize son bir ödeme yaptı ve Chuck da bu işin böylece bitmesini istedi.
to them 177
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the top 23
to the north 16
to the left 221
to the point 24
to the sea 38
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the top 23
to the north 16
to the left 221
to the point 24
to the sea 38
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the tune of 23
to the police 36
to the car 26
to the hospital 50
to the death 78
to the bridge 17
to the contrary 33
to the kitchen 20
to the right 265
to the tune of 23
to the police 36
to the car 26
to the hospital 50
to the death 78
to the bridge 17
to the contrary 33
to the house 19
to the station 29
to the king 27
to the wall 16
to the bathroom 47
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the front 27
to the station 29
to the king 27
to the wall 16
to the bathroom 47
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the front 27