To the police traducir turco
16,513 traducción paralela
I went back to the police but they still didn't believe me.
Tekrar polise gittim, ama bana inanmadılar.
Unless I get them today, I'll send this photo to the police so that they find Daniel Garrido.
Para bugün elime geçmezse o fotoğrafı polise gönderirim onlar da Daniel Garrido'yu bulur.
Yeah, well, be glad that they do because if they thought that we had a new A, they would march straight down to the police station.
Buna şükret, çünkü eğer yeni bir A'mız olduğunu düşünürlerse doğrudan polise giderler.
Why didn't you tell her to go to the police?
Ona neden polise gitmesini söylemedin?
Okay, so what if she confesses to killing Charlotte, and A orders her to march into the police station and tell Tanner?
Peki Charlotte'u öldürdüğünü itiraf eder, A da onu, karakola gitmeye ve Tanner'a anlatmaya zorlarsa?
I think we should go to the police and tell them everything.
Bence polise gitmeliyiz ve her şeyi anlatmalıyız.
- I already talked to the police.
- Polisle konuştum zaten.
Which is why Karen's still not talking to the police.
Karen de bu yüzden hâlâ polise anlatmadı.
Evidence needs to go to the police.
Kanıtların polise gitmesi gerekiyor.
In order to retrieve the explosives from Kim Woo-jin, and to successfully pass on to the police force, I purposely delayed reporting.
Patlayıcıları Kim Woo Jin'den alıp sağ salim polise teslim etmek için kasten raporlarımı geciktirdim.
We got to get out of here and report to the police.
Hemen buradan dışarı çıkıp polise haber vermeliyiz.
Go to the police and tell them we happened to be on an illegal cave expedition?
Polise gidip bizim yasadışı bir yoldan mağara keşfine mi çıktığımızı söyleyeceksin?
Y-you're... you're gonna talk to the police?
- Polisle mi konuşacaksın?
You didn't want to report it to the police?
Polise bildirmek istemediniz mi?
We hand the bastard over to the police.
Aşağılık herifi polise teslim ederiz.
We were the ones who made the report to the police.
Polise raporu biz hazırladık.
I have... I have the signed statement that we gave to the police.
Bende... polise verdiğimiz imzalanmış açıklaması var.
What did she do when you told her the police asked you to ID her?
Polisin onu teşhis etmenizi istediğini söylediğinizde o ne yaptı?
How'd you get the police to think Daniel Garrido was on the run?
Polisi Daniel Garrido'nun kaçtığına nasıl inandırdın?
But don't think I'm stupid enough to contact Laura right after the police tried to link me to her.
Ama polis benimle Laura arasında bağlantı kurmaya çalıştıktan hemen sonra onunla irtibata geçecek kadar da aptal sanmayın beni.
The police came to see me.
Polis benimle görüşmeye geldi.
The day the police spoke to you, Elvira and I were there.
Polis sizinle görüşmeye geldiği gün Elvira'yla ben de oradaydık.
And the police never linked her to you because Félix erased your name from his son's case.
Polis de kadınla aranızda bir bağ kuramadı çünkü Félix isminizi oğlunun dosyasından sildirmişti.
If Laura was going to tell them the truth, why not call the police?
Madem Laura onlara gerçeği anlatacaktı, neden polisi aramadılar?
Tomás Garrido stopped trusting the police a long time ago, and since then he's been watching you in order to take justice into his own hands.
Tomás Garrido polise güvenmeyi uzun zaman önce bıraktı. O zamandan beri de adaleti kendi başına sağlamak için sizi takip ediyor.
But they won't get the state police involved, so we'll have to work with the locals for now.
Ama eyalet polisinin karışmasını istemiyorlar. Şimdilik yerellerle çalışmak zorundayız.
Zoom set a trap in order to show the police that they could not stop him.
Zoom polise bir tuzak kurmuştu onu durduramayacaklarını gösterebilmek için.
You were wanted by the police, and you didn't want to go to jail.
Polis seni arıyordu ve hapse girmek istemiyordun.
The police, the FBI, they were never going to stop looking for me.
Polis, FBI peşimden düşmüyordu.
There is only one part of your story that I know to be true, and that is that you are wanted by the police.
Hikayende gerçek olduğunu bildiğim tek bir kısım var. O da polis tarafından arandığın.
What can you do that the entire police force hasn't been able to do?
Tüm polislerin yapamadığı neyi yapabilirsin?
They didn't want to take the heat of killing a police captain.
Bir polis komiserini öldürmenin vereceği ilgiyi istemiyorlardır.
Ah. Do the words "police brutality" mean anything to you?
Polis şiddeti sözcükleri senin için anlam ifade ediyor mu?
This FA-1 was issued to AFOs at South Ferry Police Station on the day of 13th of May of this year.
FA-1, Güney İskele Polis Karakolu yetkili ateşli silah memurlarına bu yılın 13 Mayıs tarihinde verilmiştir.
It was the decision of the Strategic Firearms Commander who designated the operational objective of preventing the suspect carrying out an act of lethal force, added to which, as police officers, it's a non-negotiable duty to protect the public.
Operasyonun amacını ölümcül bir şiddet uygulamaya yönelik bir şüpheliyi durdurmaktı. Ayrıca polisin kaçınılmaz görevi halkın güvenliğini korumaktır.
Under Section 3 of the Criminal Law Act 1967 I am also entitled to use such force as is reasonable in the circumstances to prevent crime, and under Section 117 of the Police and Criminal Evidence Act 1984
1967 Cezai Hukuk Yasası'nın üçüncü bölümüne göre duruma uygun olması şartıyla bu gücü suçu engellemek için kullanma hakkına sahibim. 1984 Polis ve Cezai Delil Yasası Bölüm 117'ye göre polis gücünü uygun güç olarak kullanma hakkına sahibim.
Their Police Federation reps and their legal advisers are arguing that perhaps they were sent back to work too soon after the Damson shooting.
Polis Federasyonu temsilcileri ve danışmanları belki de Damson çatışmasından sonra çok erken dönmüş olduklarını tartışıyorlar.
AC-12 was assigned to investigate the possibility of police complicity in the conspiracy to assassinate Hunter and our enquiries focused on the officer who led the convoy and was the sole survivor.
AC-12, Hunter'ı öldürme komplosunda polis suç ortaklığı ihtimalini araştırmak için görevlendirildi. Ve soruşturmamız hayatta kalan tek kişi olan konvoyu yöneten memura odaklıydı.
In fact, the police want to know if you found anything that will help them find Payton.
Hatta polis Payton'ı bulmalarını sağlayacak bir şey öğrenirsen bilmek istiyor.
The police asked us to help find him. I thought if I searched his room...
Polis onu bulmak için yardım istedi de ben de gelip odasına bir bakayım dedim.
Karen, the police are going to arrest you.
Karen, polis seni tutuklayacak.
I waited to tell the police, and they... they say, you know, you're negligent.
Polise anlatmak için bekledim, ve onlar... ihmalkar olduğumu söylediler.
The police want to ignore it.
Polis bunu görmezden gelir.
Take me to my car or I call the police.
Beni arabama götürmezsen polisi ararım.
Sold off intelligence to Japanese police, and he climbed up the police position through those intel.
Japon polisine istihbarat sağlayarak komiserlik makamına kadar çıkmış.
Lee Jung-chool, a Joseon who has been active during the provisional government time, has approached me as Japanese police force. If our group's been exposed, I will travel with others to Shanghai
Geçici hükümet sırasında aktif görev alan Joseonlu Komiser Lee Jung Chool benimle yakınlık kurmaya çalıştı.
If it wasn't for Captain Lee, I wouldn't have had the chance to sit alongside the police captain for a meal.
Siz de olmasanız ömür billâh bir komiserle aynı masada yemek yiyemeden ölecektim.
I was waiting for the arrival of the Gyeongseong station police and to capture everyone in one swoop.
Hepsini bir çırpıda yakalayabilmek için istasyonda polisleri bekliyordum.
The police want to ignore it.
Polis bunu görmezden gelmek istiyor.
We have no way of knowing that, but if there was even the slightest chance that were true, we felt we had a responsibility to call the police.
Bunu bilmemizin imkanı yok, ama gerçekliği konusunda en ufak bir şans olsaydı polis çağırmak için sorumluluğu hissederdik.
The police have not tried to make contact.
Polis temas kurmaya çalışmadı.
to them 177
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the left 221
to the point 24
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the left 221
to the point 24
to the sea 38
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the tune of 23
to the car 26
to the hospital 50
to the death 78
to the bridge 17
to the contrary 33
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the tune of 23
to the car 26
to the hospital 50
to the death 78
to the bridge 17
to the contrary 33
to the house 19
to the station 29
to the king 27
to the wall 16
to the bathroom 47
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the front 27
to the station 29
to the king 27
to the wall 16
to the bathroom 47
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the front 27