To the station traducir turco
6,671 traducción paralela
We just ask him nicely to come down to the station and talk some more.
Sadece kibârca onu konuşmak için merkeze çağıralım.
Gonna bring her back to the station, call a public defender.
Onu karakola götürüp bir kamu avukatı çağıracağım.
- Hey, I have to get back to the station.
- Kanala geri dönmem gerek.
Do me a favor, turn the car around and you go back to the station.
Bana bir iyilik yap, geri dön ve merkeze gidelim.
I'm able to forgive all of you for all the pain you've caused me, and, thanks to me and Dave's marriage counsellor, we are back on the marriage train, and we are gonna ride it all the way into the station.
Size yaşattığım acılar için hepinizden af diliyorum ve bana ve Dave'in evlilik danışmanına şükürler olsun ki tekrar evlilik trenine binmeyi başardık ve son istasyona kadar gitmeyi düşünüyoruz.
I called him and pretended to be the cops. And I asked him to come to the station.
Onu arayıp polis numarası yaptım ve karakola gelmesini istedim.
Well, at any rate, I-I'd like Doug to come down to the station and give an initial statement.
Her neyse, Doug'un merkeze gelip ifade vermesini isterim.
And you can come by to the station to pick it up?
Almak için karakola uğrayabilir misiniz?
I just want you to come down to the station and talk to me for like 30 minutes.
Tamam mı? Sadece benimle merkeze kadar gelmeni 30 dakika kadar konuşmanı istiyorum.
- You want me to bring him to the station?
- Onu merkeze götüreyim mi?
Look at me. I'm closer to the station because I'm taking the shortcut.
Bakın, istasyona daha yakınım çünkü kestirme yolu kullanıyorum.
Would you mind coming down to the station?
Merkeze kadar gelebilir misiniz?
Inside was a key to a locker in the Penn Station and a note that read, "Destroy anything you find."
İçinde Penn İstasyonu'ndaki bir kasanın anahtarı ve "Bulduğun her şeyi yok et." yazan bir not vardı.
We need to speak to both of you at the station.
Karakolda her ikinizle konuşmamız gerekiyor.
Swan, what did that monster do to the Sheriff's Station?
Swan, o yaratık karakola ne yaptı?
We now return to Hotel TV, the station that makes you feel like you're at a hotel when you're not at a hotel.
Şimdi Otel TV'ye dönüyoruz otelde olmadığınız halde otelde hissettiren kanal.
I think I need to decide if that particular train has left the station.
O özel yeteneğim hala yerinde mi diye bir deneme yapmam gerekiyor.
And I'll have you know that coming down to the police station to get my grown son out of prison is the last thing I have time for.
Yetişkin oğlumu hapisten kurtarmak için karakola gelmek son kez yapacağım bir şey.
Like coming to America, adopting a Chinese orphan, And leaving a Chinese orphan at the fire station.
Amerika'ya gelmek, Çinli bir yetim evlat edinmek ve Çinli yetimi itfaiyeye bırakmak gibi.
I told Bobby I didn't want him walking to that gas station in the middle of the night.
Bobby'e gece yarısı benzin istasyonuna yürümemesini istediğimi söylemiştim.
He wants me to set up a practice station for the sledge.
Balyoz çalışmalarına başlamamı istiyor.
- They're taking wu to the train station!
Wu'yu tren istasyonuna götürüyorlar!
Kate had access to the prisoner who was murdered at the police station.
Karakolda öldürülen adama Kate'in erişimi vardı. Yarım kalan işini bitirdi bence.
I went to talk to him at the recruiting station.
Asker alma merkezine onunla konuşmak için gittim.
You get arrested, you're gonna have an accident before you get to the police station!
Yakalanırsan, daha karakola varmadan başına bir iş gelir.
In the world of space exploration, this room is hallowed ground because every astronaut that flies to the International Space Station today, and, indeed, pretty much every astronaut that's ever flown into space, first American, then Russian and European, have sat at this table and signed this book.
Uzay keşfi dünyasında bu oda kutsal sayılır, çünkü bugun Uluslararası Uzay İstasyonuna uçan her astronot, ve, kesinlikle, bugune kadar uzaya çıkanların hepsi, ilk Amerikalı, sonra Rus ve Avrupalı, bu masaya oturup bu defteri imzaladı.
Tomorrow morning we're going to meet three astronauts out there in the snow, because we're going to rendezvous with a Soyuz spacecraft as it returns from the International Space Station.
Yarın sabah üç astranotla buluşacağız orada karın içinde, çünkü Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan geri dönen Soyuz uzay-aracıyla bir randevumuz var.
We're just waiting for a phone call from the Russian Space Agency to tell us whether the Soyuz undocked from the Space Station.
Rus Uzay Birimi'nden Soyuz'un Uzay İstasyonu'ndan ayrıldığını haber veren sadece bir telefon bekliyoruz.
I've got to say this is one of the most exciting things I've ever done, waiting for a spaceship to return from the International Space Station, it's just...
Söylemeliyim ki bu, bu zamana kadar yaptığım en heyecanlı şeylerden biri, Uluslararası Uzay İstasyonu'ndan dönen bir uzay aracını beklemek, bu...
You can see what a physical experience it must be - not only the re-entry, which is, you know, ONLY an hour and it probably pulls four or five g, but after living on the space station for six months, to feel Earth's gravity,
Bunun nasıl bir fiziksel tecrübe olabileceğini görebilirsiniz - sadece geri dönüş değil, biliyorsunuz, sadece bir saat oldu ve büyük ihtimalle 4 ya da 5 G yediler, fakat uzayda 6 ay yaşayıp Dünya'nın yerçekimini, bu soğuk havayı tekrar hissetmek, hmmm, bu...
There's no consensus as to what this structure was for, but one of the more widely accepted theories is that it was an agricultural research station.
Bu yapının esas amacına ilişkin ortak bir görüş yok. Ama en çok kabul gören teoriye göre tarımsal araştırma istasyonuydu.
So I pulled my limo into the gas station, and then I realized my tank was on the other side, so I had to back it out, which is hard because it's a stretch.
Limuzinimi benzin istasyonuna çektim. Ama sonra fark ettim ki depom diğer taraftaymış bu yüzden geri çıkarmak zorunda kaldım. Zor oldu çünkü baya streç.
I'll be right there to pick him up,'cause I'm his dad. - We're gonna need you to pick him up at the station.
Onu istasyondan almanız gerekiyor.
We found the tear gas you threw in the church, matched it to the supply in the station.
Kiliseye attığın gazı bulduk, ve polis merkezindekilerle eşleştirdik.
Yeah, I'm intrigued by the fire station to our left.
Benim daha çok solumuzdaki yangın istasyonu dikkatimi çekti.
Leave Ki Jae Myung to Yoon Yu Rae, and look into the gas station story yourself.
Ki Jae Myung'u Yoon Yu Rae'ye bırak ve benzinci hikayesiyle ilgilen.
Hand your lead on Ki Jae Myung over to Choi Dal Po and you can take the lead on the gas station story.
Ki Jae Myung'la ilgili bulduklarını Choi Dal Po'ya ver ve benzinci olayıyla sen ilgilen.
I thought you said you had to get to the Police Station.
Karakola gitmen gerektiğini söylemiştin hani?
MSC was the only news station that captured the story of the injustice that was done to Mr. Ki Jae Myung.
MSC Ki Jae Myung'a karşı adaletsizce davranan tek haber kanalıydı.
I'm going to go to the Gi Hwang police station.
Ben Gi Hwang polis merkezine gideceğim.
The fire was reported to the local fire station at 7 : 05 this evening.
Yangın akşam 19 : 05'te itfaiyeye bildirildi.
- Sure. Due to Port Authority Security regulations, the station is now closing.
Gar güvenliği kurallarına göre istasyon şimdi kapanıyor.
I got to the city at noon and I just couldn't leave the station.
Şehre öğlen geldim ve istasyondan çıkamadım.
Even had to get off at the wrong Metro station just to ask you your name.
Sadece adını sormak için bile yanlış metro istasyonunda inmek zorunda kaldım.
- From Moscow train station all the way down the train tracks to Rostov.
- Moskova tren istasyonundan tren hattının devamından Rostov'a kadar.
Just... take me to the police station.
Beni karakola götür, olur mu?
He builds reusable rocket ships to supply the space station.
Uzay istasyonlarını desteklemek için yeniden kullanılabilir roketler üretiyor.
Tell them to come to the police station at 2 : 00.
Onlara söyle 14 : 00'te karakola gelsinler.
Which way to the train station?
Tren istasyonu ne tarafta?
You point to the train station and we all go there!
Sen tren istasyonunu işaret ediver, sonra hepimiz oraya gidelim.
Come on, let's go to the train station!
Haydi, tren istasyonuna gidelim!
to them 177
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the point 24
to the sea 38
to the beach 25
to the moon 20
to the airport 39
to the future 91
to the end 49
to the top 23
to the north 16
to the point 24
to the sea 38
to the left 221
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the police 36
to the tune of 23
to the car 26
to the death 78
to the hospital 50
to the contrary 33
to the hotel 25
to the kitchen 20
to the right 265
to the police 36
to the tune of 23
to the car 26
to the death 78
to the hospital 50
to the contrary 33
to the house 19
to the bridge 17
to the king 27
to the wall 16
to the bathroom 47
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the front 27
to the bridge 17
to the king 27
to the wall 16
to the bathroom 47
to the outside world 64
to the 197
to the side 32
to the door 21
to the front 27