English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ B ] / Başaramadı

Başaramadı traducir inglés

3,416 traducción paralela
O şans verildi ve sen başaramadın.
That chance was given to you, and you failed.
- Verdiğim görevi başaramadı.
I assigned him a task, and he failed.
Başaramadık. Sıvışmalıyız. "
We must flee. "
Anne ve babamın başardığı şeyleri bir türlü başaramadığım için...
If you haven't done it for years, like Mum and Dad have.
Başaramadı.
She couldn't, uh...
Ya babam... ya o başaramadıysa?
And what if my dad... What if he didn't make it?
McGee'yle Mojava'daki NASA antenine girmeyi başaramadık. Colin ulaşabilmemiz için gerekli ayarlamaları yaptı.
Okay, so McGee and I couldn't get past the NASA antenna in the Mojave, so Colin picked it up from there.
Başaramadın.
Were not done.
Başaramadılar.
They didn't make it.
Ama başaramadık.
We failed.
Olmadı - Başaramadı.
He didn't- - he didn't make it.
Hayatımı kurtardı, fakat başaramadı.
He saved my life, but he didn't make it.
- Denedim, ama başaramadım.
Oh, I tried.
Lucky başaramadı.
Lucky didn't make it.
O bugün başaramadı.
He couldn't make it tonight.
Onu öldürmeye çalıştım ama başaramadım. Ne?
I tried to kill it, but I failed.
Geri dönenlerin, hiç biri başaramadı.
Nobody at the back can make it.
Maalesef, Adam bize bu fotoğrafı yollayan telefonun izini bulmayı başaramadı.
Unfortunately, Adam was unsuccessful tracing that phone that sent us that photo.
Ama başaramadık.
But we couldn't.
O başaramadı ama Kennish beklenmedik bir şekilde ortaya çıkarak yakaladı. Al bakalım.
Oh, she can't get it, but Kennish grabs it out of the left-field stand.
Ama başaramadı ve şikayetleri kesildi.
But he failed, and the complaints stopped.
Ağustos Medikal'i kapatmakla meşgul olduğun için dengesizliğini görmeyi başaramadın.
You failed to recognize his instability, because you were too busy shutting down August Medical.
Benim babam Jalandhar'lı ve o hep Pencapça konuşabilmemi istedi, ama öğrenmeyi başaramadım.
My Dad's from Jalandhar, and he's always wished that I could speak Punjabi, but I was never able to learn it
Herkese bunu durdurmak için ne kadar uğraştığımızı ama başaramadığımızı bu süreçte de ikinizin öldürüldüğünü anlatarak kurtulacağım. Danberg tarafından tabii.
I'll just tell them how we all tried to stop it and couldn't, and the two of you were killed in the process, by Danberg, of course.
Hacker'ın IP'sini çözmeyi başaramadım.
I haven't been able to unmask the hacker's IP.
Komşular başaramadığımı duyarsa ne der sonra?
But what are the neighbors gonna say when I go down?
Başaramadığın bir şeyden övünüp övünmediğini görmek için yapıldı.
To see if you would take credit for what you had not accomplished.
Ona rüşvet vermeye çalıştınız. Ama başaramadınız.
You tried and failed to bribe him.
Ve bu mekanda... Yıldız-Favori, bu vazonun içindeki kişi, hiçbirimizin başaramadığını başaran bir kahramandı. Çünkü hiçbirimizin denemediğini gerçekleştirdi ve burdan gitti.
And it turns out... that Star-Burns, this man in this urn, was a hero to us the whole time because he did the one thing that none of us ever tried to do.
O başaramadı ama Kennish beklenmedik bir şekilde ortaya çıkarak yakaladı.
Oh, she can't get it, but Kennish grabs it out of the left-field stand. There you go. - Thank you.
Tuhaf bir şekilde, bu tuhafların arasına bir kız yerleştirmek bir şekilde onları pudinglerin ve legoların asla başaramadığı bir şekilde biraraya getirmişti.
Focused them in a way. That making pudding and building legos never had. I feel very excited right now, and I don't know why!
Yani sadece daha farklı olacağını düşünmüştüm, O yüzden pek çok şey denedim, ama hiç birini başaramadım...
See, it's just I thought it would be a lot different, so I tried out for a bunch of stuff, but I never make anything...
Sana bu kayada en üstün seviyeye çıkma fırsatını sundum ama başaramadın.
I offered you the opportunity to seize your place atop this rock and you failed.
Onu hep yakalamaya çalıştım, ama başaramadım.
I try to catch her with my hand but I can't succeed
Senin geçimini sağlıyor, ve artık bunu başaramadığını düşünürsen, onu terkedeceğinden korkuyor.
He's always provided for you, and if you think he can't do that anymore, he's afraid you might leave him.
Üzgünüm, Kaptan. Bir arada tutmayı başaramadım.
Sorry, Ch I could not land.
Başaramadık.
We did not do it.
Sonra, bir "aklı" olmadığını hayal etmeye çalıştı. Ama başaramadı.
Then, he tried to imagine having no mind.
Ve olanlardan sonra data küpüyle bile geri dönmeyi başaramadım.
And after all that, I didn't even make it back with the data cube.
Denedim ve başaramadım.
I tried. I failed.
Onu bizzat canlandırmaya çalıştım ama o başaramadı.
I tried to resuscitate her myself, but she... she didn't make it.
Bunu başaramadım.
And I didn't do it.
- O başaramadı.
He didn't make it through.
Çoğu insan deli olduğunuzu düşünüyor ama Hopkins'e gitmem gerek çünkü siz yanımda değilken ve beni kollamıyorken de bir şeyler başarıp başaramadığımı görmeliyim.
I gotta go to Hopkins'cause I gotta see if I'm something when you're not there, holding my hand, you know?
görevimi başaramadım..
I failed my mission
Baban yıllarca onu aradı ama bulmayı başaramadı.
Your dad looked for it for years, but couldn't find it.
Yedi kişi onu yakalamaya çalıştık ama başaramadık.
We seven tried to chase him down but failed.
Bunu hiçbir zaman başaramadıklarını sanıyordum. Çünkü o zamanlar senden haberim yoktu.
I also thought they'd never pull it off, because I didn't know about you.
Rich başaramadı.
Rich didn't make it.
Ama başaramadı.
He was brave enough to question whether they really were caused by gods.
O, başaramadı.
He didn't make it.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]