English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ B ] / Başaramadın

Başaramadın traducir inglés

927 traducción paralela
Size bir görev verdim ama başaramadınız.
I entrusted you with a mission, and you've failed.
Denediniz ama başaramadınız.
You've tried it and failed.
Başaramadın.
You have failed me.
Başaramadın.
You've flopped.
- Başaramadın da.
And not succeeding.
- Demek başaramadın.
- So you blew it.
Henüz sökmeyi başaramadın mı?
Not taken out the works yet?
Başaramadın!
You failed!
Sen şansını kullandın ve başaramadın.
You had your chance and you failed.
Başaramadın.
Failed you.
Kesinlikle başaramadın. "
Absolutely had it. "
Henüz orada herhangi bir şey yetiştirmeyi asla başaramadın ve başaramayacaksın da
You've never been able to make anything grow out there yet and you never will.
Başaramadınız Bay Vogler, ama fiyaskonuzla gurur duymalısınız.
You have failed, Mr Vogler. But you should be grateful for your fiasco.
- Hiçbirinde başaramadınız.
- Each time you've failed.
Ama başaramadın.
But you failed.
Neron, daha iyi müzisyenlere iyi para ödüyor ve o yolumuza taş koydu. Başaramadın! Aptal!
Nero pays well when better musicians than he are put out of the way and you failed you fool!
Ama başaramadın.
you will achieve nothing.
O zaman başaramadın!
Well then you've failed!
Ama, zamanında başaramadın, ha?
But, you didn't make it in time, huh?
Ama başaramadın, seni öldürmeme gerek kalmadı.
But you failed, so I don't need to kill you anymore.
"Biz erkeklerin La Carozza ile konuşmayı başaramadıkları yerde... "... sizin başarılı olacağınıza inancım tamdır! "
I am convinced you would succeed where we men have failed to get La Carozza to talk! "
Ona başaramadığını söyle.
Signal to the woman that you've failed.
Tüm bu eyaletin valisi olacağını duydum. Ama daha o yaratanını bulmayı bile başaramadı.
He'll be governor of the whole dern state... before he's ready to meet his maker.
Karnına alacağı birkaç sert yumruk veya kancığın alıp gittiği 40 bin dolar ya da Jeff'in işi başaramadığı numarası bile pek umurunda olmaz.
He don't care about a few slugs in the stomach... or the 40 grand the dame went off with... or even Jeff pretending he fell down on the job.
Sanmıştım ki, eğer bu kadını bulursam, onu konuşturabilirim, fakat başaramadım.
I thought if I found this woman, I could make her talk, but I missed it.
Başaramadığını sanıyorsun.
You think you blew it.
Başaramadığını söyle.
Tell yourself that you blew it.
West Point'te başaramadığını kabul et.
You proved that when you failed at West Point.
Deneme sakın, bunu kimse başaramadı.
Don't even try, no one has managed that
Von Rundstedt'in neden başaramadığını hiç düşündün mü?
Are you perhaps interested why you didn't succeed von Rundstedt?
Senin ilacın başaramadı.
Your medicine fail.
- Peder Lonergan bile başaramadı. - Bırakın onda kalsın.
- Not even Father Lonergan could do it.
Hiç kimsenin başaramadığını söyledim.
I said nobody ever made it.
Şimdiye kadar insanoğlunun başaramadığını başarmak için herkes benimle bir anlaşma yapacak.
Each man has a covenant with me. To work as man has not yet worked in all time.
Başka yerdeki insanların ihtiyaç duyduğundan daha fazla değil. Peder Coleman bile bu kadar kısa sürede sizin başardığınız kadarını başaramadı.
Even Father Coleman didn't accomplish as much as you have in the short time you've been here.
İki dünyanın efendisi, tarihte hiç kimsenin asla başaramadığını başardı.
Master of two worlds, he has achieved what no man has achieved in history.
Başaramadıysan ve asla başaramayacaksan çabalamanın anlamı ne?
And what's the use of trying anymore if you're no good and never will be?
Mesajın tümünü almayı başaramadık.
The message is incomplete.
Plyne'in göründüğü kadar çirkin olmadığı, zavallı biri olduğunu bir şeyler olmak isteyip başaramadığını mı söylemeli?
That's he's not so bad? A poor slob who never got anywhere?
Bir canlının bedenini kesmeyi başaramadım.
That first cut into the flesh of another man's body.
En güçlü aşkımızın başaramadığı o zavallı son vedalaşmamız, başarmış olamaz.
One night could not succeed where love failed.
1947 ve 1949 yılları arasında, hükümet birçok politikacı ve en iyi 4 polis müfettişini görevlendirse de kanun kaçağını durdurmayı başaramadılar.
Between 1947 and 1949, the government replaced dozens of politicians and four top police inspectors, but the outlaw was unstoppable.
Sayın başkan, saldırı uçaklarımız başaramadı.
Mr. President, the fighters have not succeeded.
Ya da ülkemizi Avrupa'daki bu gereksiz savaşa bulaştırmayı henüz başaramadığını.
Nor has he yet, I imagine, succeeded in plunging our country into this futile European war.
Ömür boyu başarı peşinde koşup sonunda başaramadığını görmek korkunç bir şey.
It's a terrible thing to strive for a lifetime... and come to the final realization... that you have failed.
Beyaz adamın asla çözmeyi başaramadığı bir kod.
A code which no white man was ever able to break.
- Hiç böyle birşey görmemiştim. - Başaramadın.
- You've failed.
Oğlanı da Madrid trenine bindireceğim ve başarıp başaramadığını göreceğiz.
I'll put the boy on a train to Madrid, and we'll see if he succeeds or not.
Yaşlı kadın da uğraştı ancak o da başaramadı.
They kept trying to break it but to no avail. A mouse ran by and wagged her little tail ; the egg rolled, fell down and broke.
- Düşündümki basit olarak bir erkeğin başaramadığını, - Bir kadın kolayca başarabilir.
I simply thought that where a mediocre man had failed, a woman such as yourself could easily succeed.
Artık, başaramadıklarını anladım.
I know now that they failed.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]