Biliyorsun traducir inglés
120,846 traducción paralela
Beni nerede bulacağını biliyorsun.
But you know where to find me.
- Tabi, biliyorsun, bağımsız bir ajanım ve profesyonel ve kişisel olarak önerebileceğim çok şey var.
- Yeah, I mean, I'm a free agent, you know, with a lot to offer both professionally and personally.
Biliyorsun, Komutan Nieman'a bir sorun olmayacağını söyledin.
You know, you told Commander Nieman that this wouldn't be a problem.
İsmini nereden biliyorsun?
How'd you know her name?
- Bunu nereden biliyorsun?
And how would you know that?
Derinlerde bir yerde, insanlığın başaracağı her şeyin bir gün yok olacağını biliyorsun.
Deep down, you know that anything humanity will ever accomplish will one day turn to dust.
Belki de bir kere beni dinlemelisin, biliyorsun,... her zaman o gerzek arkadaşını dinlemek yerine.
Maybe you just listen to me once, you know, instead of always listening to your asshole friend.
Biliyorsun her zaman dindar biri olmuşumdur.
You know I've always been devout.
Biliyorsun, Eve ve ben,... bir kızımız var.
You know, Eve and I, we have a daughter.
İlginçti,... biliyorsun, yaptığımız şey.
It was interesting, you know, what we did.
- Biliyorsun!
- You know what!
Nereden biliyorsun?
How the hell do you know?
Bu ayak işi şu anda her şeyden önemli, ve bunu biliyorsun.
This errand is the most important thing right know, and you know it.
Biliyorsun, kendim kaçabilirdim.
You know, it's nothing I couldn't have handled.
Acını zaptediyorsun... Çünkü nasıl sonlanacağını biliyorsun.
You bottle your grief because you know how it will end.
Ne yapman gerektiğini biliyorsun.
You know what you have to do.
- Nereden biliyorsun?
- How can you tell?
Bunlar benim suçum biliyorsun değil mi?
You know it's my fault?
Sen de biliyorsun.
And you know this.
Biliyorsun, bunu kesinlikle bilmiyoruz.
You know we don't know that for sure. Yeah.
Haklı olduğunu biliyorsun.
You know she's right.
Ve sen bunu biliyorsun.
And you know it.
Birinin bizi test etmeye çalışacağını biliyorsun, değil mi?
You know someone's gonna try and test us, right?
- Nereden biliyorsun?
- How do you know?
Max, biliyorsun LA'deki işimi bırakamam.
Max, you know I can't leave my firm in LA.
Sen de biliyorsun.
I think you know that.
Çünkü bu hamlenle kime zarar verdiğini biliyorsun.
Get focused.
Tasarruf ne demek biliyorsun.
So you're ready to trust me again?
Ama bu ilçede kimlerin zarar göreceğini ve acıyı nerede hissedeceklerini biliyorsun.
There's one more thing I need. Let's hear it.
Hampton'da bir malikanede senin de dahilindeki kararların onların hayatını nasıl kontrolden çıkaracağını biliyorsun.
You have to drop the civil suits against my husband. Wow. That is quite an ask, Mrs. Rhoades.
Bunu bilmene rağmen sessiz kalırsan bunun seni neye dönüştüreceğini biliyorsun.
Is the show over? I'm earning back your trust.
Sen her türlü aracı komisyonunu alacaksın bunu biliyorsun. Saçmalama sikimde bile değil.
[server] There you go, gentlemen.
Bundan kaçınmaya çalıştığımı söylediğimde doğruyu söylediğimi biliyorsun o yüzden. Elimden geleni yapıyorum.
And the only question now is... which mansion will it be, Gracie or the Governor's?
Sandicot hakkında ne biliyorsun?
What do you know about Sandicot?
Mümkün olsa seninle gelirdim, biliyorsun.
Well, you know I'd come up with you if I could.
Öyleyse bazı bölgelerde yardımının işime yarayacağını da biliyorsun.
So then you know that there are some areas where I could use some help.
Bunu burada yapamayacağımı biliyorsun.
You know I can't do that out here.
Neredeyse Saint Venus'ta yaşadığımı biliyorsun.
You know that I practically live at St. Venus.
Ayrıca, dışarıda haydutlarla takılmak isteyeceğimi biliyorsun.
Besides, you know I wanna be on the outside, rocking with the marauders.
Sana borçluyum ama paramın bir güven fonunda olduğunu biliyorsun.
I owe you, but, I mean, you know my money's in a blind trust.
Her gün herkesten fazla anlaşma gördüğümü biliyorsun.
Look, you know I see the inside of more deals per day than anyone.
Onunla görüşmemeye karar verdim, biliyorsun.
You know I decided not to see her.
Çalışanlarının nasıl düşündüğünü biliyorsun, değil mı?
You know how your employees think, right?
- Hazır olduğumu biliyorsun.
- You know I am.
Düşündüğümüz gibi, biliyorsun?
You know, like we thought?
Yapabilirim, biliyorsun.
I can, you know, see them.
Şuan öldüğünü biliyorsun, değil mi?
You know you're dead now, right?
Rhoades'un ne mal olduğunu biliyorsun Bryan.
Mike's putting the band back together again, just like I told him to.
Paramı kurtarmak için elimde ne tür seçenekler kaldığını biliyorsun.
I'd have to tell her why, and I think it's best that she... doesn't know the full extent of things.
Hatta bunu bir nevi biliyorsun.
You even know it a little bit.
Nereden biliyorsun?
How do you know?
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsun değil mi 147
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
biliyorum 15888
biliyormusun 262
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsun değil mi 147
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
biliyorum 15888
biliyormusun 262