English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → inglés / [ H ] / Hiçbir şey yok

Hiçbir şey yok traducir inglés

12,199 traducción paralela
Pekâlâ, burada hiçbir şey yok.
Okay, nothing in here.
Doğu tarafında, buradan, sınıra kadar hiçbir şey yok.
Ain't nothing on the east side from here to the border.
Yatağının altında hiçbir şey yok.
There is nothing under your bed.
- Burada yapacağı hiçbir şey yok.
Why? Mate, there's nothing for her to do here employment-wise.
Hayır, elimde hiçbir şey yok.
No, I got nothing.
Dostum, orada hiçbir şey yok.
Mate, there's nothing there.
Hiçbir şey yok.
There's nothing.
- Biliyor musun, orada hiçbir şey yok Kötü bir yolculuk için Yüzünü bir göğüsleri üzerine gömmek gibi.
- You know, there ain't nothin for a bad trip like burying'your face in a pair of tits.
Hiçbir şey yok
Ain't nothing.
Söz veriyorum, Draya ile aramızdaki hiçbir şey yok.
I promise you, there's nothing going on with me and Draya.
E - posta, mektup falan, hiçbir şey yok.
There's no emails, there's nothing, no letters, no emails.
Ellerinde hiçbir şey yok en azından söyledikleri şeye sahip değiller.
They've got nothing, at least they don't have what they say.
Jen, tatlım, orada hiçbir şey yok.
Jen, honey, there's nothing there.
Artık onun için yapabileceğin hiçbir şey yok.
There's nothing you can do for him now.
- Ellerinde hiçbir şey yok.
- They have nothing.
Olgulara dayanarak çalışıp karar veriyoruz. Ve bu noktada elimizde hiçbir şey yok.
We work and make decisions based on facts, and at this point, we don't have any.
New York'a taşındım çünkü burada hiçbir şey yok.
I moved to New York because there's nothing here.
Burada hiçbir şey yok mu?
There's nothing here?
- Cebinde hiçbir şey yok.
- You ain't got none in your pocket.
Burda hiçbir şey yok.
This is the middle of nowhere.
Dışarı giden hiçbir şey yok.
Nothing goes out... ever.
Onu öldüren hiçbir şey yok.
Nothing killed her.
Hiçbir şey yok.
Nothing.
Hiçbir şey yok mu?
Nothing else?
Şimdi hiçbir şey yok.
Nothing now.
Hiçbir şey yok.
It's nothing.
Hiçbir şey yok orada, hiçbir şey.
There's nothing in there, and there is nothing.
Hiçbir şey yok Bay Holmes.
Nothing at all, Mr. Holmes.
Hiçbir şey yok.
There is nothing.
Gayrimenkul pislikleri zenginleşirken biz evimizi kaybediyoruz. Ve yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
We're losing our house while real-estate assholes get richer and there's nothing we can do.
Dünyanın araba kazasından daha fazla sevdiği hiçbir şey yok.
There's nothing the world loves more than a car crash.
Kız için yapabileceğin hiçbir şey yok.
There's nothing you can do for her.
İki yıl hiçbir şey yok.
Two years is nothing.
Anlamıyorsun Hiçbir şey yok...
You don't understand. There's nothing...
Orada hiçbir şey yok.
There's nothing there.
- Orada hiçbir şey yok.
- There's nothing there.
Yarın kolayca öğrencileri vurmaya başlayabilir ve bu konuda yapabileceğimiz hiçbir şey yok.
He could just as easily start taking out school kids tomorrow, and there's not a goddamn thing we can do about it.
Basın yok, yorum yok, hiçbir şey yok.
No press, no comment, no nothing.
Hayır, hayır, yapmam gerektiğinde, tankın tüm sağ sol hiçbir şey yok
No, no, I've got nothing left in the tank all right,
Diyorum ki İngiltere şimdi dönecek olursa o hisarı ele geçirmelerine engel olacak hiçbir şey yok.
I am saying that if England were to return right now, there is nothing to stop them from capturing that fort.
Korkacak hiçbir şey yok.
There's nothing to be scared of.
Söyleyecek bir şeyin yok mu? Eğer şu suratı yapıyorsa, hiçbir şey söylemeyeceği anlamına gelir. Venya, lütfen niyetimizin iyi olduğunu anlamaya çalış.
Some people feel like being weighed is uncomfortable and they only think it's for them and their doctor.
- Benimle hiçbir şey yapmak yok.
- Nothin'to do with me.
Sana hiçbir şey vermedim ve şimdi sana verecek hiçbir şeyim yok.
I never gave you anything and now I got nothing to give you.
Sana hiçbir şey yaptığım yok.
Do what? I didn't do anything to you.
- Hiçbir şey duyduğum yok Claire.
I don't hear anything, Claire.
Hiçbir şey olduğu yok Hank.
Hey, nothing's happening, Hank.
Şey gibi, bilirsin, yani, sadece oturruz candan bir sohbet olacak. Diler kahrolası annemin hatası dilerse babamın hatası olsun hiçbir önemi yok.
Like, you know, I mean, just sit down and really go with candor, whether it's my fuckin'mother's fault or my father's fault, it doesn't really matter.
- Hiçbir şey kolay, hiçbir çıkış yolu yok, sadece vazgeç.
- Nothing is easy, there is no way out, so just give up.
Hiçbir şey mi yok?
Nothing?
Hiçbir şey mi yok?
Nothin'?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]