English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → español / [ Y ] / Yoksa değil mi

Yoksa değil mi traducir español

856 traducción paralela
Evet, bu çok iyi bir nokta Yoksa değil mi?
Eso es bueno, ¿ no?
Yoksa değil mi?
¿ O no?
Size isnat edilen suçtan suçlu musunuz yoksa değil mi?
¿ Es culpable de la felonía de la que se le acusa o no culpable?
- Kaptan deli mi, yoksa değil mi?
- El Capitán está loco o no?
Biz havariler miyiz yoksa değil mi?
Deberíamos ir todos juntos.
Şey, sözleri güzel mi yoksa değil mi?
¿ Dice Ia verdad o no?
Yoksa değil mi?
¡ No es un hombre prudentísimo!
Bunu Cameron'ın mı yoksa Sadler'ın mı sabote ettiğini biliyor olamazsın, değil mi?
¿ De casualidad no sabrá si... Cameron o Sadler lo sabotearon?
Sahi, paranız var değil mi? Eğer yoksa, bu işi burada bırakalım.
Si no lo tienen, podemos parar esto ahora.
Yoksa bu Bayan Caesar değil mi!
Qué sorpresa, Madame César.
Yoksa diğerleri çoktan gerini kızartmışladır! Değil mi baylar?
Si así fuera, estos señores ya le habrían bajado los pantalones y le estarían azotando. ¿ No es así?
- Gösteri zamanı değil mi, yoksa kör müyüm?
- ¿ Es la hora o estoy ciego?
Yoksa seni ve Ed'i çağırırdım. Anlıyorsun değil mi?
De otro modo, me encantaría que vinierais tú y Ed, ¿ lo entiendes?
Kimseye en ufak bir rahatsızlık verdiğimi söyleyemezsin, yoksa verdim mi? Ama öyle değil.
No es así.
Güzel bir gün değil mi, yoksa öyle mi?
Hermoso dia, ¿ verdad? ¿ No es cierto?
Birisi birisini çok sevdiyse... ve başka yakını yoksa, sevdiği kişi yakını gibi olur, değil mi?
Si alguien quisiera mucho a una persona aunque no fuera su pariente, sería como si lo fuera, ¿ no?
Ortada birşey yoksa kanıtlayamazsınız, değil mi?
No podrías demostrar nada sin un cuerpo.
- Oğlunuz değil mi yoksa?
- ¿ No es su hijo, entonces?
Ona asik olmadin, degil mi Helen Yoksa oldun mu
¿ Helen, no te habrás enamorado de él? ¿ O sí?
Yoksa evlenmezdin, değil mi?
Se va a casar con ella, ¿ no?
- Yoksa burada olmazdık, değil mi?
- Si no, no estaríamos aquí.
Babamı mı yoksa beni mi görmeye geldin diye sordum sen de aynen, "Aslında ikinizi de değil" dedin.
¡ Sí que lo dijo! Le pregunté si venía a ver a mi padre o a mí. Y contestó, le cito textualmente :
Bu doğru, değil mi? Yoksa hatırlamıyor musun?
Bueno, ¿ no se acuerda?
Yoksa senin korkak olduğunu düşüneceğiz, değil mi Howard?
Si no, creeremos que eres un gallina, ¿ verdad, Howard?
Bir erkek diyecek hiçbir şeyi yoksa yazamaz da, değil mi?
Los hombres no escribimos si no tenemos nada para decir.
Konuyu bölmeyeyim. Yoksa yetişkinler için bir öykü değil mi?
Acaba el chiste. ¿ O no es para adultos?
Elinizdeki belge mi okunaklı değil, yoksa ses tonum mu hoşunuza gidiyor Baş komiser?
¿ La carta tiene errores o le gusta oír mi voz?
Ama çorabın yoksa ayağına geçiremezsin, değil mi?
Pero si no tienes calcetines no te los puedes subir, ¿ no?
bir sakıncası yoksa kaptan endişe edeceğiniz bi yankee kızı yok değil mi?
Ahora, debemos cuidar a una yanqui.
"Evet mi, hayır mı" derken bir çocuğa mı yoksa yenik düşmanınıza mı sorarsınız? Roma'nın elçisine veya imparatorluğa değil.
Se le pregunta "sí o no" a un niño o a un ejército derrotado, no a un embajador de Roma, no al Imperio.
Neden? Yoksa kanı Arturunki gibi iyi değil mi?
Su sangre es tan buena como la del rey Arturo.
Dinle, başını dertten kurtarıyordum... çünkü bu benim işimdi, yoksa arkadaşın olduğum için değil.
Escucha, te sacaba de tus líos porque era mi trabajo no porque fuera tu amigo.
Yoksa ben evlen... diye mi? Seni insanca yaşamaya alıştırma çabamı terk etmem için bir neden değil bu.
Sólo por que me caso... no es razón para dejar de tratar de sacar al ser humano que hay en ti.
Howard'ın karısı bir azize mi yoksa pek zeki değil mi, karar veremiyorum.
No sé si la esposa de Howard es santa o solamente tonta.
Ama Venedik'in yarısı dükkanımda değil yoksa zengin bir adam olurdum.
Pero medio Venecia no fue a mi tienda esa tarde o ahora sería rico.
Konu bir bebek sahibi mi yoksa bir elektrik süpürgesi sahibi mi olmak değil - En azından öyle olmaması gerek.
No se trata de elegir entre tener un bebé o comprar una aspiradora, al menos...
Bizim varlığımız senin için yeterli değil mi yoksa?
¿ No somos una buena compañía para ti?
Bize ne zararlar verdiler... Yoksa bunlar umurunda değil mi?
¿ No te acuerdas como se mofaban de nosotros?
Sakini, hayır, öyle mi? Yoksa, değil mi?
Sakini, ¿ no es que sí o no es que no?
Yoksa bu hatırlamama yardımcı olan bir şey değil de hatırlayamamam için bir şey mi?
¿ O ha diseñado todo esto no para ayudarme a recordar... sino para evitar que lo haga?
Bu çok önemli çünkü eğer bu yoksa, dava nerde, değil mi?
Eso es muy importante, porque si no hay móvil, no tiene sentido ¿ no?
Yoksa, en azından denemiş oluruz, değil mi?
Su juicio por asesinato empieza en dos días. Lucas era un mal tío, pero parecía como si ella le pudiera aguantar.
Onu penceremin dışına mı koydun, yoksa oraya uçtu mu... umurumda değil. Fark etmez.
No me importa si lo pusiste en mi ventana... o si lo llevaste allí volando.
Pekala, hiçbir şey seni ağlatamaz değil mi? Ağlatabilir mi yoksa?
Bien, nadie la hará llorar ¿ Algo te hace llorar?
Evet. Yoksa sizinle değil mi? Burada değil mi?
Sí, así es. ¿ No está con ustedes?
Hey. Tabi böylece, cehennem yoksa cennet de yoktur. Öyle değil mi, Jim oğlum?
Y claro, si el infierno no existe, el cielo tampoco. ¿ No es cierto?
Kertenkeleydi değil mi? Yoksa...
Era una lagartija, ¿ verdad que sí?
- Değil mi yoksa?
Dímelo.
Yoksa burada olmazdım, değil mi?
Si no, no estaría aquí, ¿ no?
- Değil mi yoksa?
- ¿ Entonces es un no?
Korkmadınız değil mi? Yoksa korktunuz mu?
¿ No tendrán miedo, verdad?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]