Zamanlı traducir portugués
1,420 traducción paralela
Bu haç, Uzun Zamanlı Takvim bitmeden.. .. büyük tapınağa yerleştirilmelidir.
A cruz deve juntar-se ao Grande Templo antes do final do calendário de longa duração.
Uzun Zamanlı Takvim mi?
- O calendário de longa duração?
Uzun Zamanlı Takvim'in sonu geliyor
O fim do ciclo do calendário.
Adli tıp bilgilerini gerçek zamanlı olarak alabiliriz. Aileden ne haber peki?
Podemos obter os dados forenses em tempo real.
İkinci kurban Barbara Mcfarland da kısa zamanlı bir aktristi. Ve o da vahşice boğazlanmış bir şekilde bulundu.
A segunda vítima, Barbara McFarland, também era uma actriz part-time e foi encontrada brutalmente estrangulada.
Bu ise tam zamanlı bir canlı yayın görevi olacak.
É um cargo a tempo inteiro no ar.
- Eş zamanlı gönderiyor.
Isto está em tempo real.
- Kısıtlı zamanlı mahkeme olacak.
- O apressado.
John'un işten ayrılmamı aklıma sokup tam zamanlı ev hanımı ve anne olmamdan önceydi.
Isso foi antes de John sugerir que eu pedisse demissão e me tornar-se uma dona de casa e mãe por tempo integral.
GPS radarını ve gerçek zamanlı uydu görüntüleme sistemini kullanarak bu yolda güvenle ilerlememizi sağlayacak tüm bilgilere sahibim. Harika.
Ao usar o radar GPS e as imagens de satélite em tempo real, tenho toda a informação necessária para conduzir em segurança.
Ben hiç tam zamanlı çalışmadım.
Nunca tive jeito para receber um ordenado.
Yarı-zamanlı aktör'ün hayatı hakkındaki merakımı bir kenara bırakacağım.
Vou deixar de parte a curiosidade sobre a vida de actor em part-time.
Evet, bu yeni saat teorik olarak hızlandırıcıyla eş zamanlı olmalı.
Esse novo relógio deverá sincronizar o acelerador... na teoria!
Onun GPS sinyalini kullanarak, onu takip edebilirim. Gerçek zamanlı uydu görüntülerini kullanıyorum.
Através do sinal do GPS dela, poderei localizá-la e segui-la utilizando a vigilância em tempo real.
Uzun zamanlı işlemler.
Procedimentos extensivos.
Uzun zamanlı radyoaktif kapsüller.
Cápsulas radiactivas de libertação retardada.
Bir böbreğimi satmayı düşünüyordum ama Michael genel müdürlükte yarı-zamanlı bir iş önerdi.
Ainda pensei em vender um rim, mas o Michael ofereceu-se para me arranjar um part-time na sede.
İki Eski cihazı arasında gerçek zamanlı, neredeyse ani bağlantılar.
São uma ligação quase instantânea entre dois artefactos "Antigos".
Normal işletim yöntemi mürettebattan birkaçının uyanık kalmasıdır, böylece kapsülleri gözlerler ve zamanı gelince diğerlerini uyandırırlar, ama hepsi uyuduğuna göre bir çeşit otomatik veya zamanlı uyandırma sistemi olduğunu düşündüm, ama öyle bir şey bulamadım.
- Bem, a operação normal seria deixar alguns membros da tripulação acordados, para monitorarem as câmaras e acordar os outros quando chega a hora, mas, como estão todos lá dentro, presumi que haveria um tipo de protocolo automático de desligamento determinado, mas não encontrei um.
Gerçek zamanlı uydu görüntüleri... fazla bir şey göstermiyor.
As imagens de satélite em tempo real não nos mostram lá grande coisa.
Bir sonraki paket dizisinde sistem arşivleri, kayıt bilgileri, zamanlı veri aktarım raporları- -
Agora, esta nova serie de pacotes contem arquivos de sistema, registos de informação, relatórios horários de transferências de dados...
Bekle biraz, bir çocuğu işe almıstın 457 00 : 26 : 23,330 - - 00 : 26 : 26,560 yarı zamanlı çalıştığı için ona eksik ödeme yapyordun ve sosyal hakları yoktu. Nereyi imzalamalıyım?
Olhe, espere, a maneira como eu vejo isto, é que põem um rapaz aqui, pagam-lhe metade e sem benefícios porque é part-time.
Eğer teselli olacaksa, Carlos deneyimli, tam zamanlı bir baba. Ama yine de işi yapamıyormuşum gibi geliyor.
Se isto te serve de consolação, o Carlos é um pai sempre presente e que se envolve mas ainda acho que não estou a fazer um bom trabalho.
Hastane, sırtlarını ovsun diye birini tutmuş, tam zamanlı.
O hospital contratou alguém para os massajar a tempo inteiro.
Oklahoma City'de yarı zamanlı bir teknisyen tam zamanlı bir alkolik.
É um mecânico a part-time e um completo bêbado em Oklahoma.
- Gerçek zamanlı değil ki
- Não é em tempo real.
Ne kadar zamanlığına gidiyorsun?
Por quanto tempo ficarás fora?
Bunlar geçen geceden kayıtlar ; 2003-2004 hatta daha da eski zamanlı mühürler var.
Tenho vários vídeos, com as datas internas do projecto de 2003, 2004, e indo fundo no código.
Uzun zamanlı yatırımları çok ünlü bir firma.
Oh, eles têm uma reputação em investimentos a longo prazo.
Ben Springfield Ticaret Bölümü'nden yarı zamanlı çalışan bir ajanım.
Sou um agente de campo em part-time do Departamento de Comércio de Springfield.
Eminim bazı kurallar zamanlıdır.
Claro que alguns testes são limitados.
Kafaya alınan bir darbe ve eş zamanlı olarak omuzdaki yara yüzünden oluşan kan kaybı geçici hafıza kaybına sebep olabilir, evet.
Não sei. Essa pancada na cabeça e a perda de sangue no ombro... pode causar perda de memória.
Hey, bu üç zamanlı bir ateşleyici mi?
Aquilo é um interruptor com três posições com um marcador de tempo embutido?
Üzgünüm, fakat bugün yapamam senin saat diliminle eş zamanlı değiliz.
Sinto muito, mas não posso sincronizar minha agenda com a tua.
Tüm eş zamanlı olarak patlayacak olan bu bombalar bizi nükleer bir kış mevsimine gömecek.
Todas essas detonações simultâneas levar-nos-iam a um inverno nuclear.
Yarı-zamanlı.
Part-time.
Üniversiteden yeni mezun oldum... ve yarı zamanlı olarak avukatlık bürosunda stajyerlik yapıyorum.
Acabei de terminar a faculdade e trabalho como assistente de advogado.
Dört teker ile de eş zamanlı temas halinde olmalısın.
Tens de fazer contacto com os quatro pneus ao mesmo tempo.
Gerçek zamanlı kızılötesine geçin.
Passar a infravermelhos em tempo real.
0nlara verdiğin ilüzyonda tam zamanlı çalışıyor olacaksın.
Vamos criar ilusão em tempo integral. Você está coberto.
Yarı zamanlı işle, Joel.
Com um emprego em part-time, Joel.
Bakın, ben yarı zamanlı çalışıyorum.
Olha, só trabalho meio período.
Uzaktan topladığı gerçek zamanlı bilgileri altuzaydan bilgisayara gönderen yüzlerce uydu var.
Há centenas deles, todos enviam a telemetria em tempo real para o computador pelo subespaço.
Yarı zamanlı birine ihtiyacım var.
Só preciso de alguém em part-time.
Bekarsın, yarı zamanlı yazar, veterinersin, ve arazideki atları doğurtmak hoşuna gidiyor.
- Não. Então você é solteiro, e escritor nos tempos livres... Um veterinário, e também cria cavalos na sua quinta.
Eş zamanlı emniyeti açıyorum.
A largar protecções sincronizadas.
Çiçekçi dükkânımda yarı zamanlı çalışıyor.
Ela trabalha em part-time na minha loja de flores.
Tam zamanlı bir iş buldum.
Porquê para lá? Consegui um trabalho lá.
Şimdi tam zamanlı bir melek oldu.
Voltou a ser um anjo.
Uzun zamanlı kemoterapi gibi düşün.
- É quimioterapia de acção retardada.
Bence... burda tam zamanlı çalışmalısın.
- A sério? - Claro.
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236
zamanım var 22
zaman geldi 92
zamanım olmadı 22
zamanı gelince 71
zamanımız azalıyor 34
zamanın var 16
zamanımız tükeniyor 18
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanı geldi 236