English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Z ] / Zamanın var

Zamanın var traducir portugués

2,501 traducción paralela
Söylemek için çok zamanın var.
Há muito tempo para lhe contar.
Bu dengeyi bulman için halâ zamanın var.
Ainda há tempo para encontrares esse equilíbrio.
- Ne kadar zamanın var?
- Quanto tempo tem?
Zamanın var. Ama istediğinin bu olduğuna karar verirsen,.. ... sen benim torunumsun.
Mas se é o que decidir fazer, você é minha neta, você é forte o suficiente.
Lilly, biraz zamanın var mı? Az evvel çağrı geldi.
Lily, tens alguns minutos?
Birçok başka uçuş ve o uçuşları yakalamak için bolca zamanın var.
Existem outros voos e muito tempo para os apanhar.
Baba, bunu düşünmek için bir hafta zamanın var.
Pai, há uma semana que andas a adiar isto.
Sanırım eve gitmeden önce öldürecek biraz zamanın var değil mi?
Tens que esperar umas horas antes de ires para casa, não é?
RJ, düşünüyordum da, ah, yarın gece bu yaşlı adam için... biraz boş zamanın var mı?
R.J., estava a pensar se... estivesses livre para gastar um pouco de tempo, com o teu velhote, amanhã à noite.
Annen için zamanın var, ama yaşlı babacığın için yok.
Tens tempo para a tua mãe, mas não tens tempo para o teu velho.
- Zamanın var mı?
Tens tempo?
Yaşayacak çok zamanın var daha.
Tem muito porque viver.
paranız var, deniz filolarınız var, her zaman bizden daha iyi bir iş adamı oldunuz.
Tem dinheiro, tem frotas navais, sempre foram melhores negociantes do que nós.
Lise ile üniversite arasında birkaç ay var ve düşündüm de yani düşündük ki geleceğini düşünmek için kendine biraz zaman ayırmalısın.
Tens uns meses entre o liceu e a faculdade, e pensei, ambos pensámos... Queremos que tires um tempo para ti, para pensares no futuro.
Çok az zamanım var. Kendrick, son hediyesini kutlamak için Anna'nın vereceği partinin güvenliği için beni görevlendirdi.
Só tenho um minuto, o Kendrick pôs-me a tratar da segurança da gala da Anna.
Sizi temin ederim ki gerçekten size bakmak için ve her gün özel diktatörlere itaat etmenize gerek kalmaksızın refahınızı güvence altına almak için tasarlanmış bir ekonomik sistemde teknik olarak gereksiz ve sosyal olarak gayesiz bir işle uğraşmak zorunda olmadan ve çoğu zaman gerçekte var olmayan borçla boğuşarak ay başını getirmekte zorlanmadan yaşamak söz konusu olunca sizi temin ederim ki insanlar her yerde onlara özen gösterecek sistemi devam ettirmek ve geliştirmek için zamanlarını gönüllü olarak feda edeceklerdir.
E posso garantir que num sistema económico projectado para cuidar de nós e garantir o nosso bem-estar sem que nos tenhamos de submeter a uma ditadura capitalista... normalmente a um emprego que é tecnicamente desnecessário ou socialmente inútil, enquanto nos debatemos com uma dívida que não existe apenas para sobrevivermos... posso garantir que as pessoas irão voluntariar-se aos montes para manter e melhorar um sistema que realmente cuida delas.
Sana göre her zaman başkasının suçu var.
Sempre culpas alguém.
Malzemelerim ve gerektiği kadar fıçım var fakat patlatma fitillerini dörde ayırmanız gerekiyor. Bu durumda da ateşleme ve patlama arasında çok kısa bir zamanınız kalıyor.
Tenho os ingredientes e barris o bastante, mas divida o fusível de detonação em 4 direções, e terá um intervalo muito curto entre acender e...
Kafasına yerleştirdiğim boru bize zaman kazandırdı. Ama Corey'in hayatını kurtarmak için çok az zamanımız var.
O tubo fez-nos ganhar algum tempo, mas só temos horas, não dias, para salvar a vida do Corey.
Ama Kaptan zamanınızda var olmamalı.
Mas o Capitão não devia existir no vosso tempo.
Birkaç soru için zamanınız var mı?
Podia responder a umas perguntas? Que perguntas?
O zaman benim tetiği çekip bir can almamla senin Tanrı'dan bunu yapmasını dilemen arasında ne fark var?
Sim, ouve. Então, qual é a diferença entre ser eu a puxar o gatilho e você pedir a Deus para o fazer por si?
Güneyde, 45 dakika uzaklıkta bir sınır var ama sizin için izin almak biraz zaman alabilir.
Há uma alfândega a 45 minutos a sul de ti. Pode demorar a autorização do sétimo piso.
Zaman cihazının etrafında bir tür kalkan var.
Tens um qualquer tipo de escudo na unidade temporal.
O zaman, bu adamda tüm kapıların anahtarları var mı?
- Ele tem todas as chaves?
Ama burada oldukça zor hayatı tehdit eden zaman alıcı bu 2 ameliyat boyunca yanınızda bulunmuş 3.000 asistanınız var.
Mas a Doutora tem três mil internos que estiveram este tempo todo ao seu lado. Em operações difíceis, morosas e potencialmente mortais.
Saat neredeyse 6 oldu fidye zamanın dolmasına üç saatimiz var.
São quase 18 horas, portanto temos três horas até que termine o prazo para pagar o resgate.
Fidye zamanının bitmesine yaklaşık bir saatimiz var Harrow'un evini, spor salonundaki dolabını arabasını, bulabildiğimiz her şeyi aramamız gerek.
Temos uma hora até ao fim do prazo do resgate. Temos que revistar o apartamento do Harrow, o seu carro, o armário no ginásio, tudo o que pudermos.
- Yani sadece üstünkörü bir incelemeye zamanım var... - Ama... sağ bacağının aşağısında, vastus lateralis'te bir kaç milimetrelik bir kesik ve sağ ayak bileğinde bir ezik var.
Portanto, só tive tempo para examinar superficialmente mas, corte no vasto lateral inferior direito... 25 centímetros de profundidade e estes hematomas no talo direito.
Bazı ev işleri de var ama asıl iş ona ilaçlarını zamanında vermek onu ocaktan uzak tutmak, evden çıkmasına engel olmak.
Também há algum trabalho doméstico, mas o principal é dar-lhe a medicação a horas, afastá-lo do aquecimento, e não o deixar sair. Termeh, leva a roupa para lavar.
Zamanını harcamak istemiyoruz. Ama yardımına ihtiyacımız var.
Não queremos perder muito o seu tempo, mas precisamos da sua ajuda.
Çocuklar ve yetişkinlerin öksürük şurubu arasında ne fark var? Zamanını boşa harcadın.
Importa o xarope da tosse ser para miúdos ou graúdos?
Birkhoff'un elinde onlarca bilgisayar var ama ayartmam gereken bir hedefin kadınlara ilgisi olmadığını bulamamış mı yani? Sen ne zaman anladın?
O Birkhoff com todos os computadores, e não conseguiu saber que o alvo a ser seduzido não gosta de mulheres?
Painswicklerde "her zaman" yoktur, canım. Damadımın dedesi tarafından sıfırdan var olmuşlardı.
Não há sempre acerca dos Painswicks, minha querida, foram inventados do nada pelo avô do meu genro.
Her zaman kovulma odası vardır. Umarım bunun farkına varırsın.
Temos sempre o quarto das arrumações, pode usar isso.
Elimizde bilimsel bir açıklama var. Ve buna zamanın akış yönü deniyor.
Temos uma explicação científica a que chamamos "Flecha do Tempo".
Peki neden zamanın akış yönü diye bir şey var?
Porque é que existe uma flecha do tempo afinal?
Ve bunun anlamı zamanın akışında bir yön var.
E isso significa que há uma direção para a passagem do tempo.
Biz gibi Dünya'daki tüm yaşam sonsuz boşlukta sürüklenen bu küçük benekte duruyor. Çünkü evrendeki yaşam zamanın çok az bir anında var olmaya devam edecek.
Da mesma forma que nós e toda a vida na Terra, andamos nesta minúscula partícula à deriva no espaço infinito, a vida no Universo só existirá durante um brilhante e fugaz instante no tempo, porque a vida, tal como as estrelas, os planetas e as galáxias,
Kadınların yanında olmadığı zaman, dürtüsünü böyle kontrol ediyor. O zaman zarfında idare edecek bir şeye ihtiyacı var.
È assim que ele se satisfaz entre as viagens... ele precisa de algo para se prender.
- Neden? Bakın, peşinde olduğun şöhretin paraya dönüşeceğini düşünüyorsan, O zaman bende hastaneye verecek kaynak var.
Se queres publicidade e achas que isto vai gerar fundos, posso pedir à fundação que dê dinheiro ao hospital.
Ziyaretçiler hakkında senden sakladığım şeyler var ama artık her şey hakkında gerçekleri öğrenme zamanın geldi.
Eu escondi-te coisas acerca dos Visitantes, mas chegou a altura de saberes a verdade... Acerca de tudo.
Beni, bir karara varıp arayacaklar. Ama ne zaman arayacaklarını söylemediler.
Eles disseram que depois ligavam com a decisão, mas não disseram quando, por isso...
Zamanın olduğunda bu konuyu çözebiliriz çünkü benim var... ben uygunum.
Podemos combinar quando tiveres tempo, Porque eu tenho tempo.
Çok eski zaman sırlarının kainatın kaderine nasıl şekil verdiğini keşfettik ve yaşamın var olduğunu o çok kısa ana hayret edemeden duramadık ve yıldız tozunun evrendeki en büyük yapıları oluşturmak için nasıl döküldüğüne şahit olduk.
Explorámos como os segredos do tempo profundo moldam o destino do Universo, e nos maravilhámo com o breve momento em que a vida pode existir. E vimos como o pó das estrelas se organiza para construir as mais belas estruturas do Universo.
Bir çok kaçışımız.. .. yanı sıra bir de benim işimle uğraşan yeni şef müdürümüz var. Anlayacağınız, fıkralara hiç zamanımız yok.
Temos fugitivos para apanhar, assim como um novo director-chefe a chatear-me, não temos tempo para piadas.
Dr. Wilder, eğer o sizin kızınız olsaydı, elinizde var olan zamanı riske eder miydiniz?
Dr. Wilder, se fosse a sua filha, arriscaria o tempo que sabe que lhe resta com ela?
- Zaman kavramı konusunda yardıma ihtiyacın var, Stanley.
Uma ajuda vinha a calhar em dizer as horas. Entra na fila.
Bak, vasiyetteki ilk zamanın sağında küçük çiçek var. Sence ne anlama geliyor?
Muito bem, vês, está esta pequena flor mesmo à beira da primeira hora no testamento.
Zamanın acımasız bir espri anlayışı var.
Bem, o tempo tem um sentido de humor cruel.
- O zaman iddiaya var mısın?
Então...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]