Zamanın traducir portugués
77,661 traducción paralela
Jim, Cath'in vardiyalarının zamanına kendisinin karar verebileceğini düşünüyor.
O Jim gosta de dizer quando a Cath pode e não pode trabalhar.
Ama hala bir ailen var. Hala yanında olan iki kızın var biz yaşamaya devam ediyoruz. Sense zamanını bununla boşa harcıyorsun ve bu beni gerçekten sinirlendiriyor.
Mas ainda tens uma família, tens duas filhas que estão aqui, ainda estamos vivos, estás a desperdiçar o que tens.
Bir elma bahçesini boydan boya geçer, ki zamanında o bahçenin elmaları, onları yemeyi bırakın, görenleri bile hasta ediyordu.
Atravessa um pomar que produzia maçãs tão azedas que bastava olharmos para elas para nos sentirmos mal.
Jason'ın zamanında dediği gibi,
O Jason costumava dizer :
Çalışanların bunu zamanından önce fark etmesini istemiyorum.
Não quero que descubram antes do tempo.
Onun dışındakiler zamanını ve zekânı boşa harcamak olur.
Tudo o resto é um desperdício do teu tempo e intelecto.
Bizi sığınakta bıraktığın zaman psikopat olduğunu biliyordum ama aptal olduğunu düşünmemiştim.
Quando nos deixaste sozinhos no Abrigo, meu, eu sabia que tu eras um psicopata, mas nunca pensei que tu fosses estúpido.
Zamanımız kısıtlı farkıında mısın?
Estamos a ficar sem tempo, certo?
Şu anki ruhsal durumunun farkındasın bir iki gün daha zaman tanımamız gerek.
Sabes o estado em que a Trish está. Vamos dar mais um ou dois dias. Não podemos.
Zamanımın çoğunu iş yerinden kızlarla Sally ve Tina ile geçirdim. - Sadece bu kişilerle mi konuştun?
Passei a maior parte do tempo com as raparigas do trabalho, Sally e Tina.
- Ne zaman dışarı çıktın?
E a que horas foi lá fora?
Geçtiğimiz aylarda aramızda yaşananlar ne olursa olsun eğer bana ihtiyacın olursa her zaman buradayım.
Independente do que se passou nos últimos meses se precisares de mim, eu estou aqui.
- Sigara molasını ne zaman verdiniz?
A que horas foi isso? Tarde.
Adamı hiç bir zaman rahat bırakmayacaksınız değil mi?
Não o deixam em paz, pois não?
- Evden ne zaman çıktınız?
A que horas saiu de casa?
Parti gecesi Axehampton'a ne zaman vardınız?
Não importa, desculpem, continuem com o que iam perguntar. A que horas chegou a Axehampton House na noite da festa?
Çok zamanını almamış.
Não demorou muito.
Bu konuda hemfikiriz şüpheniz olmasın ancak zamanımız daralıyor. Onu elimizde tutmamızı engelleyen çok fazla çelişen kanıt var.
Todos concordamos com isso, mas estamos a ficar sem tempo, e há demasiadas provas contraditórias para justificar a sua detenção.
Trish yakın zaman önce kocası Ian'la evleri ayırmıştı.
Mas não é. A Trish separou-se recentemente do marido, Ian.
Ne zaman olacağını ne kadar süreceğini asla bilemiyorsun.
Não chegou mais nada do relatório do computador.
Kondomları ne zaman kullandın Jim?
Quando os usou, Jim?
Hiçbir zaman iyi bir yalancı olmadın.
Sempre mentiste mal.
Benimle zaman kaybetmeye devam ederseniz bunu yapan herifi yakalayamayacaksınız.
Se perder tempo comigo, não vai apanhar o culpado.
- Sen her zaman haklısın zaten.
Está decidido.
Zamanımın yarısı sana yetişmekle geçiyor.
Mas quase.
Zaman zaman Mercia'nın doğusunun Viking akıncılarıyla dolduğunu çok iyi anlıyorum.
Entendo perfeitamente que, por vezes, o leste da Mércia fica repleto de salteadores vikings.
- Ne zaman bulacaksınız?
Vão encontrá-la quando?
O zaman bana bu lanet yığını alevlendirmeyecek bir hikaye ver.
Então, arranje-me uma história que não coloque este sítio inóspito em polvorosa.
Boşa zaman harcamayı bırakın... Şemalarla...
Deixem de perder tempo com... diagramas...
Astımın ne zaman teşhis edildi Freya?
Quando é que a asma foi diagnosticada, Freya?
Bay Poe yakın zaman içinde beni aradı.
Recebi recentemente uma chamada do Sr. Poe.
Kişi ister genç, ister orta yaşlı olsun, mecaz ve gerçek anlam farkını bilmek her zaman işe yarar.
É muito útil, quer seja um jovem ou esteja no fim da meia-idade, saber a diferença entre "figurativamente" e "literalmente".
Baudelaire yetimlerine dair notlarım, seyahatlerim sırasında edindiğim birkaç mühim nesne ve bulanık bir fotoğraf. Beatrice adındaki bir kadının, uzun zaman önce çekilmiş bir fotoğrafı.
Incluindo os apontamentos sobre os órfãos Baudelaire, alguns objetos fundamentais que recolhi nas minhas viagens e uma fotografia desfocada, tirada há muito tempo a uma mulher chamada Beatrice, para a qual olho de tempos a tempos, enquanto escrevo esta narração
Bir ihtiyacınız olursa bana her zaman...
Se precisarem de alguma coisa, podem contactar-me...
Her zaman kalbimde ve bu kar tepeciğinde olacaksın.
Estarás sempre no meu coração e neste banco de neve.
İşte birbirlerine uyduklarını da o zaman anladım.
E foi então que percebi que eles encaixam.
Beni orada tutarsan her zaman Dan olacaksın.
Se me mantiveres lá... irás sempre ser o Dan.
Bunu söylerken saygısızlık etmek istemem ama her zaman Vali Odegard'ın çok çekici olduğunu düşünürdüm.
E não pretendo desrespeitar ninguém quando digo isto, mas, sempre achei que a Governadora Odegard era uma mulher muito atraente.
Her zaman baban olacağım, sen de her zaman oğlum olacaksın.
Sempre serei teu pai e serás sempre meu filho.
Bunun için benden nefret etmeye, ne zaman başlarsın?
E quanto tempo demorará até começares a odiar-me por isso?
Makyaj yaptığın zaman, babanın seni duymadığını biliyorsun.
Sabes que o teu pai não te ouve quando usas maquilhagem.
Onu bırakmanın zamanı geldi.
Está na hora de a deixar ir.
Yani Cara'nın. Bu gece olanlar yüzünden sana saldıranlardan şikayetçi olabilirsin. O zaman tutuklama emri çıkartırız.
Cara, quanto ao ocorrido esta noite tens o direito de apresentar queixa crime contra os homens que te atacaram e o meu gabinete emitirá mandados de detenção.
Lütfen Mizuyama-San'a söyle yaptığı şeye büyük saygı duyuyorum ama bırakmasının tam zamanı.
Por favor diz ao Mizuyama-San que respeito grandemente o que ele construiu, mas já está na altura de se reformar.
Zaman herkesin en önemli kaynağıdır çünkü zaman, satın alamayacağın tek şeydir.
E o tempo é o recurso mais importante de todos, porque tempo é a única coisa que não se pode comprar.
Öyle mi? Ne zaman maaş almaya başladın?
Quando te começaram a pagar?
O zaman suçu kabullenip kapatacaksın mısın davayı, Monty?
Então, queres um acordo para saíres desta, Monty?
Daha önce aile davalarında, davacı olan tarafın bir zaman sonra iş birliği yapma konusunda gönülsüz olduğunu çok gördüm.
Já tive situações com familiares nas quais a parte lesada acaba por se mostrar relutante em cooperar com o meu gabinete.
Tam adamını biliyorum o zaman.
Tenho o tipo perfeito, então.
O zaman evden çıkmayın.
Bem, então fique aí dentro.
Bu saat, on binlerce potansiyel müşterinin reklamınızı izleyeceği bir zaman olacak.
É um excelente horário com espetadores que constituem dezenas de milhares de potenciais clientes.
zamanında 22
zamanın var mı 17
zamanın var 16
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanınızı boşa harcıyorsunuz 17
zamanın doldu 28
zamanını harcıyorsun 17
zamanı 41
zaman 286
zamanla 88
zamanın var mı 17
zamanın var 16
zamanını boşa harcıyorsun 43
zamanınızı boşa harcıyorsunuz 17
zamanın doldu 28
zamanını harcıyorsun 17
zamanı 41
zaman 286
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zamanım yok 137
zamanlama 22
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zaman geldi 92
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22