English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ H ] / Hold it still

Hold it still traduction Turc

225 traduction parallèle
Hold it still a moment.
Sabit tut. Daha yükseğe.
Now hold it still.
Şimdi öyle durun.
Hold it still.
Kımıldama.
Hold it still and I'll go look at it :
Basılı tut, bakmaya gideceğim.
- Hold it still.
- Böyle kal.
Hold it still.
Kıpırdatma.
Hold it still, don't move.
Sabit tut, kıpırdatma.
Hold it still.
Sabit tut.
Hold it still, Sloan.
Sabit tut, Sloan.
I'd like to see you hold it still.
Senin bunu tutmanı tercih ederdim.
Hold it still!
- Onu sabit tut.
Hold it, still!
Kımıldamayın!
You made me an offer to leave with you. Does it still hold good?
Bana seninle gitmem için bir teklifte bulunmuştun, bu hala geçerli mi?
Would you hold that train still while I try to mount it?
Ben binerken treni tutar mısın?
You still have a terrible hold over me... and it frightens me.
Seni hala seviyorum ve bu, beni korkutuyor.
But if you don't hold on to me, it means they're still after you.
Ama beni bırakırsan, senin peşini bırakmazlar.
Hold still, I'll get it!
Kımıldamayın, şimdi yakalarım!
That he'd examined the glass and found it to be clean, that it had been washed and dried, would you still hold to your statement that there were a few drops of burgundy remaining in the bottom of the glass?
Yani yıkanmış ve kurulanmıştı. Hâlâ kadehin dibinde birkaç damla olduğunu söylüyor musunuz?
I can still hold up my end... when it comes to a hard day's work, but I'm not the man I was once.
Sıkı çalışmaya gelince... hala üstüme düşeni yapabilirim, ama eskisi gibi değilim artık.
Hold it still!
- Burada durun.
We're still left with a force more than adequate to hold it.
Onu elimizde tutmamız için gerekenden fazlası bile kalacaktır.
Hold still, I'll fix it.
Hareket etme, düzeltirim.
Hold it! Hold still!
Kıpırdama, kıpırdama!
I could hold this'til it turns into a fossil and I still wouldn't get used to it.
Onu bir fosile dönüşene kadar tutabilirim, ama gene de alışamam
Well, now, come to beautiful Tyler County, where they still hold lynchings, that it?
Güzel Tyler eyaletine gelin, burada hâlen linç yapılır değil mi?
I've been messing around in private- - he don't hold still for nothing like that, so if it was to get out to him, he'd make me old before my time.
Yani bu kulağına gidecek olursa beni hırpalayıp zamanından önce emekli eder.
Hold still, will you? Doggone it.
Sakin kal, tamam mı?
Don't do it and hold still.
Yapma ve kımıldama.
Now, hold it as still as you can, Cinnamon.
Öylece dur, Cinnamon.
Damn it, hold still!
Kahrolası, dur!
You're still young and can hold it
hale gençsin! dayanabilirsin!
Hold still, or it'll be worse for you. No.
Kıpırdama yoksa daha kötü olur.
And it, like, it stuck with me. I'm still on hold.
Beklemedeyim.
'Cause ain't no woman like that going to hold still while you figure it out.
Çünkü hiçbir kadın sen onu anlayana kadar sabit kalmaz.
It doesn't even hurt. Hold still while I put on a bandage.
Acıtmıyor bile, şu sargıyı sarana dek sakin dur.
Hold it still.
Dikkatli bakýn.
Hold still, asshole.
Kımıldama, it herif.
If he can hold on, he keeps the points and the Americans are still in it.
Dayanabilirse Amerikalıların bir şansı olabilir.
- Hold still while I get it out.
- Ben çıkartırken kımıldama.
That's it. Hold still.
İşte böyle.
If you'd hold still, it wouldn't hurt as much!
Eğer kımıldamasaydın, bu kadar acımazdı!
Hold still. I got it.
Durun, bende var, yakın.
They still hold it, every year!
Hala yapıyorlar, her sene.
Find the guy that did it, rip his still-beating heart out, and hold it in his face so he can see how black it is before he dies.
Bunu yapan adamı bulup, çarpan kalbini söküp, suratına tutacağım ki, ne kadar kara olduğunu ölmeden önce görsün.
It is a belief which I still hold.
Bu halen sürdürdüğüm bir inançtır.
- It's my gun. Now, hold still.
- O benim silahım. şimdi, olduğun yerde kal.
You'd hate it more if I dropped you, so you'd better hold still.
Eğer seni düşürürsem daha çok nefret edersin bu yüzden sıkı tutunsan iyi olur.
What does it look like? I don't know. Hold still.
- Bilmiyorum.
If I were still young, I'd show you how to hold it properly.
Eğer hala genç olsaydım, sana nasıl tutulduğunu layığıyla gösterirdim.
- Someone's still gotta hold it.
- Hala birinin tutması gerekiyor.
I was called by President Kennedy at 8 o'clock in the morning and he said, come to my room, and he still had his bathrobe on and and he said, here's something I'm writing for you, you're going to hold a press conference to announce it.
Sabah 8'de başkan Kennedy beni aradı ve odama gel dedi bornozu hala üzerindeydi ve "Şuraya bir şeyler yazıyorum bunları duyurmak için bir basın toplantısı düzenleyeceksin" dedi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]