English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ H ] / Hold it together

Hold it together traduction Turc

305 traduction parallèle
Hold it together.
Bir arada tut.
You came to New Orleans and looked out for yourself. I stayed at Belle Reve and tried to hold it together.
Ben ise Belle Reve'de kalarak işleri toparlamaya çalıştım.
Ike's trying to hold it together and lick the Germans at the same time.
Ike, bu koalisyonu ayakta tutmaya çalışırken aynı anda Almanlarla savaşıyor.
But it should have a couple of stitches to hold it together.
- Çok ciddi değil. Ama kapanması için birkaç dikiş atılması gerekiyor.
Hold it together.
Dağılmayın.
Come on, Kimbo, hold it together.
Hadi Kimbo, topla kendini.
Hold it together
Sıkı dur.
Hold it together. - Ow!
Bir arada tut!
And I don't know if we can hold it together, you know?
Ve belki de dağılacağız.
- Hold it together.
- Sakin ol.
I'm trying to hold it together.
Bir arada tutmaya çalışıyorum.
Help me hold it together, shut out the voices.
Parçalanmamamı sağlar, sesleri susturur diye düşünmüştüm.
AII I must do is hold it together for 72 more holes.
Bütün yapmam gereken, 72 deliği daha doldurmak.
I knew you were breaking up, but I thought you'd hold it together.
Ayrıldınız, ama senin bunu koruyacağını sanmıştım.
That should hold it together.
Bu bütün kalmasını sağlayacak.
And it should work assuming that Lyta can hold it together.
Ve Lyta dayanabilirse işe de yarayacak.
We'll hold it together until you come home.
Sen evine dönene kadar, birbirimize destek olacağız.
Why should we have to hold it together?
Neden bunu çekmek zorundayız baba?
I could get some glue down in here... brace it, and hold it together with a belt... then these legs are stronger than they were before.
Şuraya biraz yapıştırıcı sürüp tutturursam, ya da bir kuşakla falan bağlasam mesela? Bu ayaklar öncekinden daha güçlü olur.
Hold it together, let's go.
Hadi ama. Şu işi bitirelim.
Look, Andie, it hasn't been an easy year for any of us, but we all do what we have to to hold it together... to cope.
Bak, Andie, bu hiç birimiz için kolay değil, ama bunu hep beraber aşmalıyız... başa çıkmalıyız.
- Then hold it together!
- İzin verme!
It's hard for all of us to hold it together.
İnan bana, anlıyorum. Aklımızı korumak hepimiz için çok zor.
Hold it together, you two!
Birbirinizi sakın bırakmayın!
I can't hold it together!
Tutamıyorum!
Come on, hold it together.
Haydi, bozma moralini.
He's only gotta hold it together till the thing.
İşe kadar dayanabilir sanırım.
I mean it. I need you to hold it together.
Hadi birlikte üstesinden geleceğiz.
You have to hold it together.
Aklını sakin tutman gerek.
Can you hold it together?
Toparlanabilecek misin?
Perhaps it will hold together until Rancocas.
Rancocas'a kadar idare edebilirmiş.
I require and charge you both... that if either of you know of any impediment... why you may not be lawfully joined together in matrimony... you do now confess it, or else forever after hold your peace. "
Sizlere soruyorum... Bu evliliğin gerçekleşmesini... engelleyecek birşey bilen varsa... ya şimdi söylesin veya sonsuza dek sussun. "
It's my expectations that hold me together.
Beklentilerim dağılmamamı sağlıyor.
Just stand there together and get these flowers, And a big smile, hold it, that's real good!
Çiçeklerle birlikte şurada durun. Gülümseyin, kımıldamayın, Harika!
Well, sir, I can put together some odds and ends, but it won't hold for long.
Önemli. Bir şey yaparım ama fazla dayanmaz.
I wasn't hanging on to you, but to my pain, trying to hold it, to keep you near me, to keep us together.
Sana değil acıma tutunmuştum seni yanımda, bizi bir arada tutmak için acı çekmeyi sürdürdüm.
Hold it! Why can't we go together?
Niye beraber gitmiyoruz?
I can see where it'd be difficult to hold a cast like that together. It's really a shame.
Böyle bir ekibi bir arada tutmanın zorluğunu anlayabiliyorum.
All of it fit together like the voices of a somewhat complicated fugue, but it was enough to take hold of one of them and hang on to it.
Bir nevi karmasik bir fügün sesleri gibi hepsi birlikte yerine oturuyordu ama birini isgal edip onunla takilmak da yeterliydi.
I don't care how painful it is, you've got to hold them together.
Ne kadar acı verdiği umrumda değil. Onları bir arada tutmak zorundasın.
It takes two cups of coffee to hold me together.
Kendime gelmem için iki fincan kahve gerekiyor.
Could it be that the nails that hold your chair together are from the planet Krypton?
Bu sandalyeni bir arada tutan çiviler Kripton gezegeninden olduğunun kanıtı olabilir mi?
- Marriage. How do you hold it all together?
Nasıl yürütüyorsun?
Do you hold the neck together or are you just letting it flap in the breeze?
İki elinle tutuyor musun yoksa kendini melteme mi bırakıyorsun?
It'll hold together.
Birlikte yapacağız.
Hold off another day so we can figure it out together.
Bir gün daha dayan birlikte bir çözüm buluruz.
- Yeah, well, after Tim died and Mom, you know, it seemed like there needed to be someone to be the glue to hold the family together and I guess I was the most-likely candidate.
- Evet. Tim öldükten sonra ve annem hastalandıktan it seemed like there needed to be someone to be the glue sonra aileyi bir arada tutacak birinin olması gerekiyordu. En güçlü aday bendim.
Taking out the one organization that could hold it all together.
Bütün her şeyi kontrol eden bir tek şeyi kontrol ediyor.
For the last three years it's been all I could do to hold this family together.
Son üç yıl boyunca ailemi bir arada tutabilmek için herşeyi yapabilirdim.
Will it hold together?
Dayanabilecek misin?
I mean, it takes someone really amazing to put together an alliance of twenty systems and then hold them together all by herself.
Yirmi sisteme yayılmış müttefikleri bir araya getirmesi ve tek başına bir arada tutması inanılmaz bir şey.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]