English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ N ] / Not talking

Not talking traduction Turc

10,027 traduction parallèle
- Not talking to you.
- Sana sormadı.
And I'm not talking for, like, a weekend.
Hafta sonundan falan bahsetmiyorum.
We are not talking.
Konuşmuyoruz.
You're still not talking to me?
- Hâlâ benimle konuşmuyorsun?
I know it's not talking to me while I'm pooping'cause she's already done that.
Kakamı yaparken benimle konuşmadığını biliyorum çünkü konuşmasını bitirmişti.
Not talking of dowry per se, but if we handle the expenses of his higher studies, it will suffice.
Çeyiz hakkında da fazla konuşmuyorlar, fakat oğlanın yüksek öğrenimi için masrafları karşılarsak, yeterli olacak.
I'm not talking to your ass while you're drunk.
Seninle sarhoşken konuşmayacağım.
I'm not talking about snakes, Richard.
Yılanlardan bahsetmiyorum, Richard.
I'm not talking about that.
Ondan bahsetmiyorum.
I'm not talking about wolves.
Kurtlardan bahsetmiyorum.
Remember... remember, we're not talking about Ken.
unutma, Ken'den bahsetmiyoruz.
'Cause I told him I'm not talking to anybody right now!
Çünkü ona söyledim, şu anda kimseyle konuşmayacağım!
No, I'm not talking about a lawyer.
- Hayır, avukattan bahsetmiyorum.
Greg, remember, we're not talking about the crime today.
- Greg, unutma. Bugün suçtan konuşmuyoruz.
I'm not talking to you anymore without my lawyer.
- Avukatım olmadan sizinle konuşmam artık.
Okay, I'm not talking about that.
Tamam. ben ondan bahsetmiyorum.
He-He's not talking.
- Konuşmuyor.
He's not talking. If we want to find her secrets, we'll have to do it on our own.
Konuşmuyor, eğer sakladığı şeyleri bulmak istiyorsak kendi başımıza halletmeliyiz.
[Fanghook groans] Ah! He's not talking, you guys.
Sizinle konuşmuyor çocuklar.
Yeah, we're not talking about this matter.
Evet ama o konudan bahsetmiyoruz.
I'm not talking about Reverse Flash.
Zıt Flash'ı demiyorum ben.
So far she's not talking.
Şimdiye dek hiç konuşmadı.
You're not talking about unleashing Riley's ugly alter ego, Rigantor, are you?
Riley'nin berbat ikinci kişiliği Rigantör'u açığa çıkarmaktan bahsetmiyorsun, değil mi?
I'm not talking about an acid bath, okay?
Ben dehşet verici bir şeyden bahsediyorum. - Martun haklı.
Not talking outside.
- Benimle dışarıda konuşma.
I'm not talking you.
- Seninle konuşmuyorum.
- Okay, not talking, huh?
Peki, konuşma.
Look, none of this makes any sense, and you're not talking to me.
Bak, hiçbirisi mantıklı gelmiyor ve sen de benimle konuşmuyorsun. Tamam, tamam, peki bak.
I'm not talking about me.
- Kendimden bahsetmiyorum.
I'm not talking short-term.
Kısa vadede demiyorum.
You're talking about civil claims against my client, not criminal charges, and the charges were dismissed when the police found 6 grams cocaine
Müvekkilim hakkındaki şahsi şikayetlerden bahsediyorsunuz hukuki suçlamalardan değil. Polis Rosario'nun evinde... -... altı gram kokain bulduktan sonra tüm suçlamalar düşmüştü.
That is not what I'm talking about.
Benim bahsettiğim o değildi.
We're talking to them now, but he's not there.
Şimdi onlarla konuşuyoruz. Ama o burada değil.
Look, girls, I'm not just talking about your business.
Bakın kızlar, sadece sizin dükkanınızdan bahsetmiyorum.
Fitz, you're talking, but we're not totally following.
Fitz, konuşuyorsun ama pek anlamıyoruz.
It's not a lie when you don't tell somebody who you're talking to on the phone.
Kiminle konuştuğunu telefonda kimseye söylemediğinde bu bir yalan değildir.
He's talking to you, not me.
Benimle değil seninle konuşuyor.
She's the one you should be talking to, not me.
Konuşman gereken kişi o, ben değilim.
My guess is you walked away not in a huff or anything, just couldn't stand the constant talking, sharing.
Bence sen terk ettin. Güncemece yok. - Onca konuşmaya, paylaşıma dayanamadın.
I'm not talking about the stuff you can find online.
İnternette bulabileceğin şeylerden bahsetmiyorum.
Watching you behave like a whore entertaining sailors on leave is not my idea of a good time. What are you talking about?
- Ne diyorsun sen?
Let it. 'Cause next time, talking our way out may not be an option.
Çünkü gelecek sefer konuşarak halledemeyebiliriz.
I don't know what you're talking about, and I'm not sure you know what you're talking about.
Neden bahsettiğini bilmiyorum. Senin de bildiğinden emin değilim.
Like I said, not much talking.
Dediğim gibi, pek konuşmazdık.
That's the country talking, not me.
Ülkenin söyleyeceği bu, benim değil.
You and your attorney here will not be talking again before you enter the courtroom for your arraignment.
Avukatınla ancak duruşma günü mahkeme salonunda görüşeceksin.
You better not be talking to me. B :
Benden bahsetmiyorsundur umarım.
And that's not the chip I'm talking about.
Ayrıca kazandıklarından değil kaybettiklerinden bahsediyordum.
♪ You're always talking ♪ ♪ But you're not playing ♪
# Hep konuşuyorsun ama oynamıyorsun
- And I'm not just talking about the butt.
Sadece popodan bahsetmiyorum.
I'm talking about classified material, for Carrie's eyes alone, not for you, not for your people, not to tweet or post on your Web site.
Çünkü sadece Carrie'nin okuyabileceği gizli belgelerden bahsediyorum. Sen ve adamların okuyamaz. Bunu internete koyamazsınız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]