Not talking to you traduction Turc
1,865 traduction parallèle
Go away. I'm not talking to you.
Defol git, seninle konuşmayacağım.
- I'm not talking to you, Sean.
- Seninle konuşmuyorum, Sean.
- All for pregnancy tests. - I'm not talking to you.
hepsi de hamilelik testi için.
I'm telling you, I'm not talking to you.
Sana söylüyorum, seninle konuşmuyorum.
I'm not talking to you until I get my iPod and phone back.
Telefonumu ve ipodumu geri alana kadar seninle konuşmuyorum.
- I'm not talking to you right now.
- Seninle konuşmuyorum.
Unless you're a lawyer, I'm not talking to you.
Avukat değilsen, seninle konuşmayacağım.
She's still furious with your mother, which is why I'm not talking to you.
Annene hala çok kızgın bu yüzden seninle konuşmuyorum. Ben ne yaptım ki?
- I'm not talking to you.
- Sana laf atan olmadı.
Oh, I am not talking to you without my lawyer present.
Avukatım olmadan seninle konuşmuyorum.
I'm not talking to you like an idiot.
Seninle aptalmışsın gibi konuşmuyorum. Diyorum ki bu konu çok aptalca.
I am not talking to you as a father, I am talking to you as a King!
Şu an seninle baban olarak değil, kralın olarak konuşuyorum.
I'm not talking to you.
Seninle muhatap olmuyorum.
- I mean who are you talking to that I'm not talking to?
- Benim konuşmadığım kiminle konuşuyorsun? - Neden?
Look, I'm not talking to Mom for you.
- Bu haksızlık. Annemle senin için konuşmam.
No, honey, i'm not talking about you teaching ariel to drive.
Hayır tatlım. Ariel'in direksiyon dersinden bahsetmiyorum.
This kid you're talking to is not your kid, so stay out of it.
Konuştuğun bu çocuk senin çocuğun değil. Bu yüzden buna karışma.
I'm here to make sure there's not going to be another. What are you talking about?
Bir cinayet daha işlenmeyeceğinden emin olmalıyım.
I'm not talking to you.
Seninle konuşmuyorum.
Mr. Swick, I want to commend you for not disclosing what you ingested before, because, well, you were actually talking to my imposter.
Bay Swick, ne aldığınızı söylemediğiniz için hakkınızı vermeliyim, çünkü- -... benimle değil benzerimle konuşuyordunuz.
You, of course, offer them a monthly subscription at a reduced rate just to reel them in, and then after a while of you not talking to them, people will forget just how annoying you are,
Elbette ayakları alışsın diye indirimli aylık üyelik teklifi sunarsın. Sen onlarla bir süre konuşmayınca insanlar ne kadar sinir bozucu olduğunu unuturlar ve üyelikleri sona erer.
You send him back to the gate. If we're going to make it, And I'm not just talking the next few hours,
Eğer kurtulacaksak, ki sadece önümüzdeki birkaç saatten bahsetmiyorum gemideki herkesin bir şeyler yapmasına ihtiyacımız olacak.
Look, I'm not going to pretend to understand everything you guys are talking about, but it sounds like there's a chance that this plan could end badly.
Bakın, konuştuğunuz her şeyi anlıyormuş gibi yapmayacağım ama bu planın kötü sonuçlanması gibi bir ihtimal olduğunu anlıyorum.
Look, April... I've been talking to the Glee kids... and, um, I think they're still not so sure about having you around.
Bak April, Glee'deki çocuklarla konuşuyorum ve senin burada olman konusunda hala çok emin değiller.
And I'm not just talking about the guy sitting next to you.
Ve sadece yanındaki adamı kastetmiyorum.
One of these days I'm going to start talking openly about sex, and you're not gonna like it.
Bir gün seks hakkında açık açık konuşacağım ve bu hoşunuza gitmeyecek.
Not to mention the fact that you're talking about Mexico.
Meksika'dan bahsettiğini söylemiyorum bile.
What do you think? I think he's talking to you, not me.
Ne düşünüyorsun?
If you don't believe In the value of the talking cure- - it's not necessary for me to believe.
- Benim inanmam lazım değil.
Look, you should be talking to her, not me.
Neyse benimle değil onunla konuşman gerek.
Not only does this picture prove that your alibi is bogus, but it also makes me wonder what you're talking to a P.I. about.
- Bu resim yalnızca ifadenin sahte olduğunu göstermiyor bir dedektifle ne işin olduğu sorusunu da akla getiriyor.
And I'm the guy you're not talking to.
Ben de konuşmadığın adamım.
You know, I think this is one of those things where talking about it is not going to make it better.
Biliyor musun, bence bu konuşarak halledilemeyecek konulardan biri.
Don't you think it's strange that he's mentoring you at night and still not talking to me?
Geceleri sana öğretmenlik yapıyor olup benimle hala konuşmaması sence de garip değil mi?
Sue, I am not done talking to you.
Sue, daha söyleyeceklerim bitmedi!
Why does he have the privilege of talking to you and not me?
Neden onun seninle konuşma ayrıcalığı var da benim yok?
- Travis is in one of his moods, and you know I'm not very good at talking to him.
Travis o ruh hallerinden birine girdi ve biliyorsun onunla konuşmada çok iyi değilim. Selam. Tamam.
I'm not taking my sweatshirt off. When I ask you to move to the left, I'm talking about my left, not your left.
Eşofman üstümü çıkartmayacağım ve sola kaymanı söylediğimde kendi solumdan bahsediyor olacağım.
Oh, did you know that her friend Stacy likes a boy named Ben, but Ben likes Stacy's friend Madison, so now they're not talking to her?
A, biliyor muydun, Stacy diye bir arkadaşı Ben diye bi çocuktan hoşlanıyormuş ama Ben'de, Stacy'nin arkadaşı Madison'dan hoşlanıyormuş o yüzden şimdi onunla konuşmuyormuş?
Dr. Freedman, I shouldn't be talking to you about this. - It's not proper.
Dr. Freedman, sizinle bunu konuşmamalıyım.
Somebody has to teach you not to speak when men are talking.
Erkekler konuşurken araya girilmez! Sen de.
I didn't mean to bother you, but I really thought you liked poker because you were talking to Doc West, and he is a professional- - not on my level.
Sizi rahatsız etmek istemedim, ama Doktor Batı ile konuştuğunuzdan pokeri seviyorsunuz sanmıştım. Üzgünüm. ve o bir profesyonel...
! Judging by the rags you're wearing you're not even worth talking to...
Sırtındaki paçavralara göre yargılarsak ikna edilmen çok zor olmamalı.
I do not know what you're talking about, and I don't want to know...
Anlatması güç, görmen gerek. Neden bahsettiğini bilmiyorum... Bilmek de istemiyoruz...
I asked you not to talk, but you kept talking.
Sana konuşma dedim ama sürekli konuştun.
You're not talking to me now?
Artık benimle konuşmuyor musun?
I'm not sure that I'm the person you should be talking to.
Ama Kristin konuşman gereken kişinin ben olduğuma emin değilim.
- Do not forget who you're talking to.
- Kiminle konuştuğunu sakın unutma.
I appreciated you not talking to her about it.
Ona o gece hakkında bir şeyler anlatmadığın için teşekkür ederim.
I appreciated you not talking to her about it.
Bu konuda konuşmadığın için seni takdir ediyorum.
I was talking to a guy by his grill, and I'm not gonna lie to you, the thought flashed through my head while I was talking to him to reach behind him, pick up a hot dog
Izgarasının yanında duran bir adamla konuşuyordum, Doğrusunu söylemek gerekirse, Aklımdan onunla konuşuyorken, birden arkasına uzanmak ve oradan bir sosisli sandviç alıp, anında yiyesim geldi.
not talking 31
talking to yourself 25
talking to you 40
to you too 24
to you 1078
to your 24
to your knowledge 54
to your positions 16
to your health 109
to your left 71
talking to yourself 25
talking to you 40
to you too 24
to you 1078
to your 24
to your knowledge 54
to your positions 16
to your health 109
to your left 71
to your place 20
to your mother 18
to your family 22
to your right 61
to your father 32
to yourself 36
not tonight 725
not today 1108
not too shabby 64
not tomorrow 85
to your mother 18
to your family 22
to your right 61
to your father 32
to yourself 36
not tonight 725
not today 1108
not too shabby 64
not tomorrow 85
not this week 36
not too bright 16
not to my knowledge 80
not too bad 203
not too long ago 36
not that i know of 367
not the other way around 149
not this time 741
not too late 30
not them 143
not too bright 16
not to my knowledge 80
not too bad 203
not too long ago 36
not that i know of 367
not the other way around 149
not this time 741
not too late 30
not them 143
not that i'm aware of 114
not theirs 49
not the car 19
not the same 35
not too much 153
not that much 88
not that way 143
not too hot 19
not the whole time 20
not too many 25
not theirs 49
not the car 19
not the same 35
not too much 153
not that much 88
not that way 143
not too hot 19
not the whole time 20
not too many 25
not that guy 21
not too fast 55
not totally 25
not too good 62
not that bad 52
not the time 34
not this guy 31
not too fast 55
not totally 25
not too good 62
not that bad 52
not the time 34
not this guy 31