Not tomorrow traduction Turc
2,682 traduction parallèle
Not tonight, not tomorrow, not ever.
Bu gece de olmaz, yarın da. Sonsuza kadar asla.
"Just get right back on track. Not tomorrow, but right now."
Trene geri dönün, yarın değil, bugün.
No, not tomorrow!
Hayır, Yarın olmaz!
Not tomorrow?
Yarın değil mi?
Maybe not today, maybe not tomorrow.
Belki bugün değil,... belki yarın da değil.
Will she, or will she not, be in the job tomorrow?
Yarın iş başına dönecek mi, dönmeyecek mi?
She's not going to make it. So, this week Tomorrow, in fact... as for her her wishes, we're going to unhook her from life-support.
Bu hafta, daha doğrusu yarın onun da isteği üzerine, yaşam destek ünitesinin fişini çekeceğiz.
Leave your keys, you not come back tomorrow.
Anahtarlarınızı bırakın, nasıl olsa yarın dönmeyeceksiniz.
Not the least when tomorrow, if the hostages are released alive, they will exploit the event.
En azından yarına kadar. Eğer rehineler sağ salim bırakılırsa fırsattan istifade edecekler.
Tell him I'm not gonna make it to his party tomorrow.
Ona söyler misin yarınki partiye gelemeyeceğim.
Because if that wig isn't found, you can bet your bottom dollar, the sun will not come out tomorrow.
Çünkü o peruk bulunmayacak olursa... hiç şüpheniz olmasın, yarın sabah güneş doğmayacak.
I'm not gonna bring up the fact that your surgery is tomorrow.
Ameliyatının yarın olduğunu sana hatırlatacak değilim.
No, not yet, I'll go see her tomorrow morning
Hayır, henüz değil, onu yarın sabah gidip göreceğim.
If they're not back by tomorrow, I'm going into town.
Yarında gelmezlerse kasabaya ineceğim.
It may not be possible tomorrow.
Yarına mümkün olmayabilir.
Listen, I have my dissertation defense tomorrow, and Hoguefeld says it's essentially a job interview, so I guess it's not exactly a little thing.
- Bak, dinle yarın tez savunmam var ve Hogufield, aslında bunun bir iş görüşmesi gibi olduğunu söyledi. - Bu yüzden önemsiz birşey sayılmaz.
- Not till tomorrow.
- Yarına kadar gelmez.
But I'm not going back to school tomorrow.
Ama yarın okula gitmiyorum.
Sorry I can not. Big day tomorrow.
Yarın önemli bir işim var.
You're not working tomorrow, are you?
Yarın çalışmıyorsun, değil mi?
You do realize that tomorrow is Thanksgiving, not today, right?
Şükran gününün yarın olduğunun farkındasındır, bugün değil, doğru mu?
I'm off duty at three tomorrow and if you're not engaged...
Görevim yarın saat 3'te bitiyor... -... ve eğer sizin de sözünüz yoksa.
I mean, if Finn thinks that he's just gonna walk out of my life, he's wrong,'cause I'm gonna go up to that kissing booth tomorrow with a $ 100 bill and he's not
Demek istediğim eğer Finn, öylece hayatımdan çıkıp gidebileceğini sanıyorsa yanılıyor. Çünkü yarın o öpüşme standına gideceğim Yanımda da 100 dolarlık banknot olacak ve o da parayı bozamayacağı için
Tomorrow's not Valentine's Day.
Yarın Sevgililer Günü değil.
I'm not saying you should come out tomorrow... but maybe soon the moment will arise when you can.
Yarın herkese ilan etmelisin demiyorum ama belki yakında söyleyebileceğin bir ortam oluşur.
Tomorrow is not whisper.
Yarın taşınacağız.
It's not like we're getting married tomorrow. And you guys were our age when you got married.
Yarın evlenecek değiliz ya, ayrıca siz evlendiğinizde bizim yaşımızdaymışsınız.
Hey, I was thinking if you're not busy tomorrow, maybe I could take you out on a real date.
Hey, Düşünüyordum da, yarın meşgul değilsen belki de seni gerçek bir buluşmaya götürmeliyim.
Now if I'm not back tomorrow, you're gonna take Henry to my mother's, right?
Yarına dönmezsem Henry'yi anneme götür, olur mu?
I need you to relieve all that tension before my performance review tomorrow. And you better not be selfish.
Yarınki ilk performans değerlendirmemden önce ondaki tüm hapsolmuş gerginliği alamana ihtiyacım var ve bencil olmasan iyi olur, Archibald.
Are you sure you're not just burying yourself in work to avoid thinking about tomorrow?
Yarını düşünmemek için kendini işe boğmadığından emin misin?
So you sound pretty excited about tomorrow, like maybe it's not just another night of hanging out with Chuck, business as usual?
Yarın için oldukça heyecanlısın, yani sanki Chuckla herhangi bir geceden farklı olacakmış gibi?
So I'm not gonna make it tonight, But can I see you tomorrow?
Yani bu akşam gelemeyeceğim ama yarın görüşür müyüz?
What is true today is not necessarily true tomorrow.
Bugün doğru olan bir şeyin, yarın doğru olması gerekmez.
No, tomorrow I'm not here.
Yarın burada değilim ama.
Are you gonna come and help me tomorrow or not?
Yarın yardım edecek misin?
Not at the same time obviously but you can have it for the full moon tomorrow.
Aynı anda değil tabii. Ama önümüzdeki dolunayda sen kullanabilirsin.
And you will realize... may not be today, may not be tomorrow, may not be a month from now or a year from now...
Ve farkına varacaksın ki... bugün veya yarın olmasa da, belki 1 ay, belki 1 yıl sonra...
I can not. Tomorrow...
Yapamam.
Look, I'm not saying I'm leaving here tomorrow... but let's face it, we are not tied to this place forever.
Hemen yarın ayrılacağım demiyorum ; ama kabul et ki, sonsuza kadar buraya bağlanmış değiliz.
I'm not that guy anymore. But I got an extra key, so if the kids want to come use the pool after school tomorrow...
Ama yarın çocuklar okuldan sonra gelip havuzu kullanmak isterlerse fazladan anahtarım var.
Pauline, tomorrow morning, you, me, outlet malls, and then at noon, Howard and I are gonna tee off, and bring your wallet,'cause I am not gonna go easy on you, okay?
Pauline, yarın sabah, sen, ben, outlet mağazaları sonra öğlen ise, Howard ve ben, gidip biraz golf oynayacağız, ayrıca cüzdanını getir çünkü acımasız olacağım.
The band are not booked until tomorrow, darling.
Orkestrayı yarına kadar beklemiyorduk canım.
There should not be anything left out in tomorrow's marriage.
Düğünde hiçbir eksik olmasın.
No, no, not now tomorrow they'll be here tomorrow they'll be here tomorrow an entire armywill be here.
Hayır, hayır, şimdi olmaz. Yarın burada olacaklar. Yarın bütün ordu burada olacak.
Are you going to the game tomorrow? 'cause, I mean, if you're not,
Gitmeyeceksen biletini satın alabiliriz.
Yeah, but I'm not supposed to meet you till tomorrow.
- Evet, ama seninle yarın buluşacaktık.
It's not here. I can bring it tomorrow.
- Yarın getirebilirim.
Tomorrow, not walking in on Mr. Delaney on the low-flow toilet.
Yarın, Mr. Delaney üzerinde yürünmeyecek küçük tuvaletlerde
I got an early meeting tomorrow, and I'm not going in half asleep
Yarın sabah toplantım var ve uykusuz halde gidemem.
Why not show it tomorrow?
Yarın çıkmaya ne dersin?
tomorrow 4164
tomorrow's my birthday 16
tomorrow is another day 31
tomorrow morning 588
tomorrow at 119
tomorrow's sunday 22
tomorrow night 482
tomorrow's another day 26
tomorrow afternoon 75
tomorrow then 23
tomorrow's my birthday 16
tomorrow is another day 31
tomorrow morning 588
tomorrow at 119
tomorrow's sunday 22
tomorrow night 482
tomorrow's another day 26
tomorrow afternoon 75
tomorrow then 23
tomorrow at noon 16
tomorrow morning at 27
tomorrow evening 39
not tonight 725
not today 1108
not too shabby 64
not this week 36
not too bright 16
not to my knowledge 80
not too bad 203
tomorrow morning at 27
tomorrow evening 39
not tonight 725
not today 1108
not too shabby 64
not this week 36
not too bright 16
not to my knowledge 80
not too bad 203
not too long ago 36
not that i know of 367
not the other way around 149
not this time 741
not too late 30
not theirs 49
not them 143
not the car 19
not that i'm aware of 114
not too much 153
not that i know of 367
not the other way around 149
not this time 741
not too late 30
not theirs 49
not them 143
not the car 19
not that i'm aware of 114
not too much 153