English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ T ] / The warehouse

The warehouse traduction Turc

2,998 traduction parallèle
I am really gonna start painting the warehouse mural today.
Depodaki duvara bir resim çizeceğim.
There are a bunch of construction workers in the warehouse without their trousers, drinking diet sodas.
Depoda, pantolonlarını çıkarmış diyet gazoz içen birkaç tane kaslı işçi var.
He saved 6 homeless people from an electrical fire that destroyed the warehouse they were squatting in.
Bir depoda elektirikten dolayı çıkan yangına müdahale etmiş orada yaşayan altı evsizi kurtarmış.
Garcia, give us the address of the warehouse fire.
Garcia, bize yanan deponun adresini bul.
We found some old decorations on the warehouse.
Depoda eski süslerden bulduk.
The plan is to meet Tron at the warehouse.
Plan Tron'la ambarda buluşmaktı.
We've to at least shut the electricity power first before we can open the warehouse door.
Deponun kapağını açmadan önce en azından güç kaynağını kesmemiz gerekiyor.
They said they're checking the warehouse.
Depoya bakacaklarını söylemişlerdi.
Even so, I have put El Camino into the warehouse, next to his car Caddy Niles.
Neyse.. eski ahırın orda
What about the warehouse?
Peki ya ahır?
Approaching the warehouse.
Depoya yaklaşıyoruz.
After gaining access to the warehouse, The Horsemen left the real safe and transformed the whole room into a giant rabbit box.
Depoya erişimi sağladıktan sonra Dört Atlı gerçek kasayı yerinde bıraktı ve tüm odayı dev bir tavşan kutusuna dönüştürdü.
Now, while you were busy playing with balloon animals, someone was breaking into the warehouse.
Şimdi, siz balon hayvancıklarla oynamakla meşgulken birileri depoya giriyordu.
But they had to have access to the warehouse to plant the mirrors.
Ancak aynaları yerleştirmek için depoya erişimi olması gerekirdi.
Preliminary interviews they are doing today office 40 the warehouse district,
Ön görüşmeler bugün yapılacak. Depo bölgesi, 40 numaralı ofiste.
All ofyou meet me at the warehouse... the harvest is there, rain water shouldn't leak in.
Hepiniz benimle depoda buluşun. Hasat orada, içeriye yağmur sızmamalı.
You must enter the warehouse and send back about everything you find.
Depoya girip, bulguları bildireceksin.
There's another one inside the warehouse.
Depo içinde bir tane daha var.
You, round up all the casino staff, bring them to the warehouse.
Sen, bütün kumarhane şeylerini topla, onları depoya getir.
Take him to the warehouse.
Onu depoya götürün.
- Me? Near the warehouse
Ambarın yanında.
He followed me to the warehouse
Beni ambara kadar takip etti.
Remember when they held us in the warehouse?
Ambarın içinde bizi tuttukları zamanı hatırlıyor musun?
Send somebody to the warehouse You would save lot of lives
Ambara birilerini gönderin. Bir sürü hayatı kurtarabilirsiniz.
Wisam, is the warehouse around here?
Wisam, ambar buralarda bir yerde mi?
And have them take it to the warehouse on Governor St.
Sonra da Governor Sokağı'ndaki depoya götürün.
- The Warehouse.
- Depo'ymuş.
If the warehouse is his brain, where would he live?
Eğer Depo onun beyni ise, Artie nerede yaşardı?
The warehouse was supposed to do good, but instead, it just keeps killing the people I love.
Depo'nun iyi olan şeyler yapması lazımken, .. sevdiklerimi benden alıp duruyor.
This leads straight to a dead end street in the warehouse district.
Bu yol direk deponun olduğu bir bölgeye gidiyor.
Hey, what are you, running through the warehouse?
- Ne o, depoda koşuya mı çıktın?
In fact, this is the warehouse for Feed Everyone.
Bilakis, burası Feed Everone'ın deposu.
He's been bragging about doing Toro with a chain saw in some warehouse on the West Side.
Batı Yakası'ndaki depoların birinde zincir testere ile Toro'yu hallettiğini böbürlenerek anlatıyor.
He told her to borrow Hector's car, then together they jumped Benny, tossed him in the trunk, and brought him to that warehouse.
Ona Hector'un arabasını ödünç almasını söylemiş. Sonra birlikte Benny'e gitmişler. Onu almışlar ve depoya getirmişler.
We changed that rule after the incident at the cheesecake warehouse.
Cheesecake Warehouse'daki olaydan sonra o kuralı değiştirmiştik.
Two of the squatters he saved from that burning warehouse were infected.
Yanan depodan kurtardığı iki evsiz hastadan mikrop kapmış.
It's not about the individual, it's about the Carphone Warehouse family, and I for one am thrilled to be a part of that family, so thank you.
Konu kişisel değill, bütün Carphone Warehouse ailesiyle ilgili, ve ailenin üyesi olmak için gün sayan biri var, o yüzden sağolun.
Feast your eyes upon the southwestern district sub-manager for Carphone Warehouse.
Gözünüz güneybatı bölgesinin Carphone Warehouse alt yöneticisini görerek bayram etsin.
Employee of the Month at Carphone Warehouse?
Carphone Warehouse ayın elemanı ödülü mü?
The Police found it in an abandoned warehouse in Belgium.
Polis, Belçika'da terk edilmiş bir depoda buldu.
The money's in a vault inside a warehouse in Queens.
Para Queens'teki bir depoda bulunan bir kasada saklı.
We're going to have to figure out the mattress thing because even though I can't have sex with her due to my cock and balls getting shot off in an apparent warehouse fire...
Şu yatak olayını çözmemiz lazım. Aniden çıkan bir yangında erkeklik organlarımı kaybetmiş olsam da...
And what would you have suggested, kidnap the wonder-boy and drag him to a warehouse with a gun to his head?
Ya senin önerdiğin şey ne muhteşem çocuğu kaçırıp bir depoya götürelim ve başına bir silah mı dayayalım?
You're in the basement of my boss's warehouse.
Patronumun deposunun bodrumundasın.
The appeal got bumped by a fire at a warehouse, like literally a bunch of junk getting burned was more important than my sister.
Depoda yangın tarafından uyuşturucuların yakalandığını gösteren çekim... Yani bir grup uyuşturucunun yanması kardeşimden daha önemliydi.
Two abducted children were found alive in a riverside warehouse along with six critically injured members of the Mutant gang.
Kaçırılan iki çocuk nehir kenarındaki bir depoda bulundu. Mutant Çetesi'nin kritik durumdaki altı üyesi de yanlarındaydı.
The deadliest artifact in warehouse 8 was a strange, blue orchid that released a disease called "English sweating sickness."
8 numaralı depodaki en tehlikeli şey.. garip, mavi bir orkideydi.. İngiliz Teri Hastalığı denen, tuhaf bir hastalığın çıkış noktasıydı.
That you plotted this very day, with the help of other strike supporters and foul leftist denizens, the bombing of a Dock Company warehouse.
Senin tam da bugün verdiğin, diğer grev destekleyicileriyle ve pis yolcu müdavimlerle, Tersane Şirketi deposunu bombalamanızla ilgili.
And by the grace of God - or your own stupidity - an empty warehouse.
Ve Tanrı'nın hikmetiyle veya sizin aptallığınızla, boş bir depoyu.
He thinks the target is an empty warehouse, but Morris is playing him, I know it.
O hedefin boş bir depo olduğunu sanıyor ama Morris onunla oynuyor, biliyorum.
John Wilkes Booth's body was buried in a storage room at the Old Arsenal Penitentiary, then, in a warehouse, and, finally, interred in Green Mount Cemetery in Baltimore, Maryland, four years after the killing of Abraham Lincoln.
John Wilkes Booth'un cesedi, Eski Cephane Hapishanesindeki bir kilere, sonra da bir depoya gömüldü. En sonunda, Baltimore Maryland'deki Green Mount mezarlığına defnedildi. Abraham Lincoln'ün öldürülmesinden 4 sene sonra.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]