The window traduction Turc
14,355 traduction parallèle
- It's the window to the soul.
- Kaka ruha açılan penceredir.
- The eyes are the window to the soul.
- Gözler ruha açılan penceredir.
Or jump out the window and I'll catch you.
Ya da pencereden atla. Ben seni tutarım.
When I was working at the daily planet, Perry white picked up a chair and he threw it out of the window, Because somebody missed a deadline.
Ben Daily Planet'te çalışırken Perry White, sandalyenin birini kaldırıp pencereden attı çünkü birisinin teslim gününü kaçırmıştı.
And no he didn't open the window first.
Ve hayır o pencere açık değildi.
Uh, they wouldn't just toss a $ 3 million painting out the window.
Az önce 3 milyon dolar değerindeki tabloyu atmadılar herhalde.
This perp left the window open.
Fail camı açık bırakmış.
By throwing him out the window.
Camdan dışarı atarak.
What's important now is that you look out the window.
Şu anda önemli olan tek şey ; Pencereden dışarı bakman.
Turn off the car and put your hands out the window so I can see them.
Arabayı durdur, ellerini görebileceğim bir yere yok ve pencereden çıkar.
He wants you to open the window.
Açılması talebiyle cama vuruyor.
- Open the window.
- Camı aç, camı. - Ne diyor?
He's saying open the window.
Evet diyor ki camı aç.
I saw you through the window.
Geldiğinizi pencereden gördüm.
If I did break the window, and I'd been lying about it this whole time,
Eğer pencere camını ben kırdıysam ve bunca zaman inkar ediyorsam ;
You broke the window.
Camı sen kırdın.
- You broke the window.
Sen kırdın.
- You, Dean, broke the window.
Sen kırdın Dean.
Like you with the window.
Pencere camını kırman gibi.
Like your dad with the window.
Babanın kırması gibi diyelim.
The truth is, I... broke the window.
Aslında... Camı ben kırmıştım.
IRC self-deletes when you close the window.
IRC pencereyi kapatınca mesajı siler.
I lied in bed and I tried closing my eyes, but I couldn't sleep, so I got up, I looked out the window and I only saw darkness.
Yatakta uzandım ve gözlerimi kapatmaya çalıştım, ancak uyuyamadım, ben de kalktım ve pencereden dışarı baktım sadece karanlığı gördüm.
Well... All right. What if I put up a sign in the window that said,
Cama şöyle bir tabela assam...
Just you banging on the window.
Sadece cama vuran sen vardın.
- The sink, the window!
- Lavabo, pencere!
Once. That the rules go out the window, but they don't, okay?
Kuralları görmezden gelebileceklerini sanıyorlar ama yapamazlar.
♪ Most people don't know about the window ♪
Çoğu insan aradan bihaber
Check out the window display.
Vitrinlere göz at.
Facing the window.
Pencereye dönün.
The way I see it, the point isn't whether or not they put headquarters on the window, which they didn't.
Bana göre olay odaya karargâh yazmaları değildi. Ki yazmadılar da zaten.
But they're not getting in their cars to drive to the vending machine or the takeout window.
Ancak arabalarına, yiyecek otomatlarına gitmek ya da bir yerde ayaküstü yemek için binmiyorlar.
Every door and window needs to be shut in the terminal, and the main HVAC system
Terminalin bütün kapı ve pencerelerle beraber havalandırma sisteminin...
It's the noises outside my window.
Penceremin dışarısındaki sesler yüzünden.
Doubt it... evidence shows that the killer snuck in and shot Dave from behind what was a decorative stained-glass window for prayer.
Şüpheliyim... kanıtlar gösteriyor ki, Dave sunağın önünde dua ederken katil arkasından gizlice gelip vurmuş.
Okay, the back window of the van just opened.
Minibusun arka penceresi acilmis.
We even took out the rear window.
Hatta arabanın arka camını bile indirdik.
He's banging on the window.
[Cama vurma sesi.] Cama vuruyor.
Why break that window with all the others broken?
Zaten bütün camlar kırık. Bunu kırmaktaki amaç ne?
- The broken window thing.
Kırık cam olayı.
Well, maybe it's because he's telling the truth and he didn't break that window?
Belki de doğruyu söylüyordur. Camı o kırmamıştır.
I seem to have overshot the emergency window.
Sanırım acil durum penceresini ıskaladım.
First floor, second window from the right.
Birinci kat, sağdan ikinci pencere.
Tomorrow, my character darts into the room, leaps over this couch, and jumps through that glass window.
Yarın, karakterim birden odaya dalacak, bu koltuktan sıçrayacak, ve şu camdan dışarı atlayacak.
Yeah, Jack and Rose and the steamy window.
Evet, Jack ve Rose ve de buharlı cam.
Window's gonna come up and ask if you're helping the hungry kids.
Aç çocuklara yardım etmek istediğinizi soran bir pencere açılacak.
Francis, wait till you see the new window dressings.
Francis yeni vitrin dekorunu görene kadar bekle.
The window's closing.
Zamanımız azalıyor.
Across the street, in the left window.
Sokağın karşısında. Soldaki pencere.
♪ Then... ♪ ♪ Waited the three-month window and got ♪ ♪ Tested again?
Sonra üç ay ara verip tekrar test oldun mı?
But if someone powerful wanted him dead, the method suggests... that they thought their motive would be too easy to detect without a great deal of window dressing.
Ama eğer güçlü birisi onu öldürmek istediyse olayın şekli bu çapta bir gizleme olmadan amaçlarının tespit edilecek kadar kolay olacağını düşündüklerini gösteriyor.
the windows 34
windows 96
window 114
the world is yours 18
the walking dead 44
the who 68
the way i see it 340
the whole thing 282
the world is changing 33
the way you talk 19
windows 96
window 114
the world is yours 18
the walking dead 44
the who 68
the way i see it 340
the whole thing 282
the world is changing 33
the way you talk 19
the way of the future 27
the wall 69
the walls 37
the waitress 23
the world has changed 35
the wall street journal 16
the way i look at it 29
the war is over 139
the way i figure it 33
the way things are going 26
the wall 69
the walls 37
the waitress 23
the world has changed 35
the wall street journal 16
the way i look at it 29
the war is over 139
the way i figure it 33
the way things are going 26