The walking dead traduction Turc
224 traduction parallèle
Dead! Sol Nazerman, the walking dead!
Sol Nazerman, yürüyen ölü!
"The Walking Dead".
Heyecanlı bir filmdir.
it's the walking dead up there- - survivors looking for food and water.
Yürüyen ölüler var yukarda- - Yemek ve su arayan sağ kalmış kişiler.
They're among the walking dead now.
Şu anda yaşayan ölü gibiler.
I'm the walking dead.
Ben yürüyen bir ölüyüm.
If we're in the world of the walking dead, my vote is that John Hendricks and Baron Sunday are the same person.
Eğer ölülerin ayaklandığı bir dünyada yaşıyorsak ben John Handricks ve Baron Sunday aynı kişilerdir diyorum.
Orgy of the Walking Dead?
Yürüyen Ölülerin Birleşimi?
You look like the walking dead.
Yaşayan ölülere benziyorsun.
That's how the priest supposedly kill their victims... then bring them back as the walking dead.
Rahipler, kurbanlarını öldürerek,... onları geri getiriyor. Ölüleri diriltiyor.
Not "hmm." I am not dating the walking dead.
Yaşayan bir ölüyle çıkmam.
The walking dead are repairing the ship.
Yürüyen ölüler gemiyi onarıyor.
I mean, we were the walking dead.
Yani, biz yürüyen ölülerdik.
It's got action, drama, tragedy, ghosts, irony, repentance... gambling, death, questionable ethics, and an albatross and the walking dead!
Aksiyon, drama, trajedi, hayaletler, ironi, pişmanlık kumar, ölüm, şüpheli ahlak kuralları, albatros ve yaşayan ölüler var bu hikayede!
- What am I now, the walking dead?
- Şimdi neyim, yaşayan ölü mü?
Yes, vampires are the walking dead.
Evet, vampirler yaşayan ölülerdir.
Because you are one of us... the walking dead.
Çünkü sen bizlerden birisin. "Yaşayan ölü".
So what that make me now, the walking dead?
Ne olacak şimdi? Ölecek miyim?
- I'm the walking dead.
- Ben yürüyen bir ölüyüm.
We're the walking dead until you fucking remedy this situation.
Sen bu işi halledene kadar ikimiz de yaşayan ölüleriz.
Previously on AMC's The Walking Dead...
se Walking Dead'in önceki bölümlerinde...
Had to flambй a dozen mummies, but you know the walking dead, can't say no to a party.
Bir düzine mumyayı yakmam gerekti ama bilirsin yürüyen bir ölü bir parti teklifine hayır diyemez.
There's 100 different legends on the walking dead, but they all have different methods for killing them.
Yaşayan ölülerle ilgili 100 farklı efsane var ama hepsi farklı bir yöntem izlenmiş.
We're the walking dead on Halloween.
Cadılar Bayramı'nda dolaşan ölüler.
When he got to the doctors the child was dead, after so much walking.
O kadar yürümeden sonra doktorlara ulaştığında, çocuk ölmüştü...
You do the one and you're living. You do the other and you may be walking around, but you're dead as a beaver hat.
Birini seçer ölürsün,... diğerini seçersen yaşayabilirsin ama,... sonuçta şapka olacak bir kunduzsun.
I'm walking down the street and a man drops dead.
Caddede yürüyorum ve adamın biri düşüp ölüyor.
There are even reports, not substantiated but not discredited... of a tribe in central Peru... whose residents included a great number of these... walking dead... who were completely at the will of their master... and they roamed around the mountains killing strangers... and bringing them back to their master.
Kesinliği belli olmayan bazı söylentilerde Peru'nun orta bölgelerindeki bir kabilede tamamen efendilerinin kontrolü altında çok sayıda zombinin yaşadığı ve dağların çevresinde dolaşıp yabancıları öldürerek efendilerine götürdüğü anlatılır.
You wearing the same pair of studied walking shoes, which at the present moment are upon your feet and Mortimer Tregennis was dead.
O esnâda ayağınızda bugün yine ayağınızda olan yürüyüş ayakkabıları vardı. Ve Mortimer Tregennis ölmüştü.
She'd drop dead at the sight of you walking.
Seni yürürken görünce düşüp ölür.
I just saw a dead man I know walking in the ocean.
Az önce tanıdığım bir ölü adamı... okyanusta yürürken gördüm.
Look, Officer, we was walking through the woods when we found Romey dead.
Bakın polis bey, Romey'yi ormanda yürürken bulduk.
You can go the other and still be walking around... but you're dead and you don't know it.
Öbür yolu seçer ve yine ayakta kalırsınız... gerçekte bir ölüsünüzdür ama fark etmezsiniz.
Dead, buried probably starting to rot and I remember them walking in court one proud, the other scared.
Öldüler, gömüldüler... çürümeye bile başlamışlardır. Mahkemeye gidişlerini hatırlıyorum... biri küstahtı, diğeri korkmuştu.
I've seen people at the settlement walking around like you or me, but they're as good as dead,'cause they spent their lives in meanness and greed.
Kasabada senin benim gibi yürüyen insanlar görürüm, ölüden bir farkları yok çünkü hayatlarını cimrilik ve hırsla tüketmişler.
I felt as if I were walking naked among the dead.
Kendimi çıplak bir şekilde ölüme yürüyor gibi hissettim.
Then you'll be walking the path of a dead man.
O zaman ölü bir adamın yolunu takip ediyor olacaksın.
- Yes, if the dead start walking.
- Evet, ölüler yürümeye başlarsa.
- That the dead are walking.
- Ölülerin yürüdüğünü.
Dead man walking on the green mile!
İdam mahkûmu yeşil yolda yürüyor!
You walking down them alleys of the projects... you stepping on the dead soldiers.
Aşağı mahalleye gidiyorsan ölü askerlerin üzerinde yürüsün.
And so it was that decades later... the swamp gave birth to a walking dead man.
Ve onlarca yıl sonra... Bataklık yürüyen bir ceset doğurdu.
Sometimes, in the dead of night... a man'll just come out of his tent just start walking... like he lives around the corner, like he's going home.
Zamanı gelir, gecenin kör bir vaktinde çadırından çıkıp, yürümeye başlar! Sanki ilerideki sokakta oturuyormuş, sanki evine gidiyormuş gibi!
The rest of you left behind, walking around like everything's fine, when you're dead inside.
Geride kalanlar, içleri kan ağlarken her şey yolundaymış gibi davrananlar.
And you make sure... your lieutenant is too busy to be walking about... and then he needs to sleep like the dead.
Ve sonra senin şu teğmenin... etrafta dolaşmayacak kadar meşgul olduğuna emin ol... ve sonrasında onun bir ölü gibi uyuyor olması gerek.
- No. The dead are walking.
Hayır, ölüler yürüyor.
The guy thinks he's dead even though he's walking around.
Adam yürüdüğü halde, kendisini ölü zannediyor.
You're walking down the street with your enemy-free friend, Hank. Shots go off, he's dead.
Sokakta düşmanı olmayan dostun Hank'le yürürken ateş ediliyor.
It don't make a difference whether they're riding in a Viper or walking out onto a parade ground - in the end they're just as dead.
Viperla uçmaları ya da geçit töreni içine girmeleri arasında en ufak bir fark yok, her ikisinde de ölüyorlar.
This coming from the woman who fell in love with the dead man walking.
Bunu ölmek üzere olan bir adama aşık olan biri mi söylüyor?
The calming of the sea, the walking on the water, the making the lame to walk, the deaf to hear, the raising the dead, the judging of the dead, the decent into hell, it went on and on.
Fırtınayı dindirmesi, suyun üzerinde yürümesi, topalın yürümesini sağırın duymasını, ölünün dirilmesini sağlaması, ölülerle iletişim kurması, cehenneme inmesi... bu böyle gider.
Jesus had 12 disciples which he traveled about with performing miracles such as healing the sick, walking on water, raising the dead, he was also known as the "King of Kings," the "Son of God,"
İsa'nın birlikte yolculuk yaptığı 12 havarisi vardı ve onlara hasta insanları iyileştirmek suda yürümek, ölüleri diriltmek gibi mucizeler gösterdi. "Kralların Kralı", "Tanrı'nın Oğlu"
dead 2365
deadline 20
deadly 57
deadshot 26
dead girl 16
dead ahead 30
dead end 102
dead or alive 151
dead man walking 43
dead meat 35
deadline 20
deadly 57
deadshot 26
dead girl 16
dead ahead 30
dead end 102
dead or alive 151
dead man walking 43
dead meat 35
dead man 40
dead people 32
dead body 39
dead hands 25
dead serious 25
dead on 16
dead and 19
dead guy 19
dead bodies 32
dead wife 18
dead people 32
dead body 39
dead hands 25
dead serious 25
dead on 16
dead and 19
dead guy 19
dead bodies 32
dead wife 18
dead is dead 27
dead clade walking 20
the world is yours 18
the who 68
the way i see it 340
the whole thing 282
the world is changing 33
the way you talk 19
the way of the future 27
the wall 69
dead clade walking 20
the world is yours 18
the who 68
the way i see it 340
the whole thing 282
the world is changing 33
the way you talk 19
the way of the future 27
the wall 69
the walls 37
the waitress 23
the world has changed 35
the wall street journal 16
the way i look at it 29
the war is over 139
the way i figure it 33
the way things are going 26
the whole nine yards 33
the wedding 120
the waitress 23
the world has changed 35
the wall street journal 16
the way i look at it 29
the war is over 139
the way i figure it 33
the way things are going 26
the whole nine yards 33
the wedding 120