We have to stop traduction Turc
1,950 traduction parallèle
It won't work, we have to stop.
İşe yaramaz, durmamız gerek.
We have to stop this now.
- Buna hemen bir son vermeliyiz.
We have to stop her.
Onu durdurmalıyız.
We have to stop.
Bitirmeliyiz.
We have to stop turning on each other.
Birbirimize saldırmaktan vazgeçmeliyiz.
- We have to stop.
- Durmalıyız.
And we have to stop him before he kills again.
Ve başkalarını da öldürmeden onu durdurmalıyız.
We have to stop them - all of them.
Onları durdurmalıyız. Hepsini.
We have to stop. - [Ellis] No.
Yaptığımız şeye bir son vermeliyiz.
That's why we have to stop him.
Bu yüzden durdurmalıyız işte!
For months I read article after article about we have to stop prostitution, the exploitation and the abuse.
Aylarca fahiselik kurumunu ortadan kaldirmanin gerekliligi, taciz ve somurunun bitmesi gerektigi uzerine makale ustune makale okudum.
"No more famous athletes" and we have to stop using certain angles.
"Artık meşhur sporcular yok" ve bazı belirli açıları kullanmayacağız.
We have to stop that letter from going through, otherwise Andy will go to jail.
O mektubu yerine ulaşmadan durdurmalıyız. Yoksa Andy hapse girecek.
- And we want to be with you. - But we have to stop being selfish.
Biz de seninle olmak istiyoruz ama artık bencil davranmayı kesmeliyiz.
J Arthur Rank thought they'd gone mad and said, " This is terrible, we have to stop this kind of film-making.
J. Arthur Rank delirdiklerini düşündü. ve şöyle dedi : "Bu berbat. Böyle film yapmayı bırakmalıyız."
We have to stop this, Gul.
Bunu durdurmak zorundayız, Gul.
We have to stop him.
Onu durdurmalıyız.
No, Hobbes, they were regular people, and, yeah, this could be our fault. We have to stop them.
Hayır Hobbes onlar sıradan insanlardı ve evet bizim yüzümüzden olabilir.
We have to stop the killing.
Bu cinayetleri durdurmalıyız.
If this box is mobile, we have to stop it.
Hareket halindeyse durdurmalıyız.
We have to stop her.
- Onu durdurmak zorundayız.
We have to stop her!
Onu durdurmalıyız!
We have to stop them, build a dialogue.
Onları durdurmak zorundayız, diyalog kurun.
"Just because we can't do it, another more advanced civilization can't do it either." So, you know, we have to stop looking at us that we are the pinnacle of creation,'cause we're not. NARRATOR :
"eğer biz yapamıyorsak, başka ileri bir medeniyette bunu başaramaz," öyleyse, bilirsiniz, kendimizi yaradılışın en üst basamağında görmemeliyiz çünkü orda değiliz.
- We have to stop being emotional About logical decisions.
Mantıklı kararlar verirken duygularımızı bir kenara bırakmalıyız.
Thomas, we have to stop.
Thomas, durmalıyız.
But if we didn t, I d have a chance to stop and ask you, who are you anyway?
Öyle olmasaydı size bir şans tanıyıp kimin nesi olduğunuzu sorardım?
- l was thinking we'd have to stop doing that.
- Sanırım bunu yapmayı bırakmalıyız.
( Geddy ) We could have gone in and done Moving Pictures all over again but we're too curious, we're too dissatisfied with where we're at and just because we got successful doesn't mean we're going to stop.
( Geddy ) Moving Pictures'ı en baştan, yeniden yapabilirdik ama çok meraklıydık, olduğumuz yerden memnun değildik ve başarılı olmamız durmamız gerektiği anlamına gelmez
And we have got to stop it.
Ve biz o yaratığı durdurmalıyız.
All right, all right, we have got to stop.
Tamam tamam, duralım artık.
We'll have to wait for the rain to stop.
Yağmurun dinmesini beklemek zorundayız.
We'll have to stop borrowing for a while.
Bir süreliğine aşırmaya ara vermeliyiz.
Honey, we have to put a stop to this.
O olmaz! Tatlım bu işe bir son vermemiz lazım.
We're gonna have to make a stop on the way back.
Almıyor muymuş? Dönerken bir yere uğramamız gerekecek.
- Permanently. And although I was able to stop the cerebral bleed, we have to assume that there is
Beyin kanamasını durdurmayı başardım ama en azından orta derecede beyin hasarı olduğunu varsaymalıyız.
We still have to stop it!
Hâlâ durdurabiliriz!
To revive a struggling relationship, there comes a point when we must stop protecting what we have...
Çatırdayan bir ilişkiyi kurtarmak ve gerçekten ihtiyacımız olanın içeri girmesine izin vermek için...
With all the bedlam you've raised tonight we'll have to stop early.
Bugece yaşadığın kötülüklerden dolayı erken bitirmeliyiz.
We're gonna have to stop by a hardware store, pick up some supplies on the way to N.L.A.P.
NLAP'a giderken, bir donanım mağazasında durup bazı malzemeler almam gerekiyor.
We really have to stop this.
Bunu yapmaya bir son vermeliyiz.
If we're gonna be partners, You really have to stop being such a hater.
- Birlikte çalışacaksak bu kadar kinci biri olmaya son vermelisin.
I'm sorry, we're going to have to stop soon.
Özür dilerim, kısa süre içinde bitirmemiz gerek.
We have to go, stop
Çok az kaldı inan bana
All we have to do is stop them.
Tüm yapmamız gereken onları durdurmak.
I'm afraid that we might have to stop seeing each other
Ben ki her görmeye durdurmak gerekebilir korkuyorum diğer
If in fact the Jews truly are shapeshifters, and I believe I have presented enough evidence here to prove that they are, then we must unite as a species to fight them, and stop their plan of global domination
Eğer Yahudiler gerçekten şekil değiştirense, ki size az önce sunduğum delillerin şekil değiştiren olduklarını yeterince kanıtladığını düşünüyorum. Bu yüzden insan ırkı olarak onlara karşı birleşip savaşmalıyız ve bütün yeryüzüne hakimiyet kurma ve özgürlüğümüzü yok etme planlarını durdurmalıyız.
Well, we're gonna have to stop protecting her sooner or later.
Er ya da geç onu korumayı bırakmak zorundayız.
Now, I'll have to stop this ship soon, or we're going to be out of range of the planet the team's stranded on.
Şimdi, bu gemiyi birazdan durdurmam gerekecek yoksa ekibin mahsur kaldığı gezegen menzil dışında kalacak.
We have no choice if we want to stop the bleeding.
Kanamayı durdurmak için başka seçeneğimiz yok.
We stop these guys because we have to.
Adamı durdurmak zorunda olduğumuz için durdurduk.
we have to stop it 20
we have to stop this 33
we have to stop her 27
we have to stop him 42
we have to stop them 39
we have to go 1146
we haven't 212
we have 1448
we have a deal 218
we have to talk 296
we have to stop this 33
we have to stop her 27
we have to stop him 42
we have to stop them 39
we have to go 1146
we haven't 212
we have 1448
we have a deal 218
we have to talk 296
we haven't met yet 21
we have a lot in common 51
we have it 62
we have a lot of work to do 49
we have no choice 232
we have a situation 159
we have a problem 623
we have a winner 107
we have nothing to talk about 26
we haven't got time 26
we have a lot in common 51
we have it 62
we have a lot of work to do 49
we have no choice 232
we have a situation 159
we have a problem 623
we have a winner 107
we have nothing to talk about 26
we haven't got time 26