Korkunç bir şey traduction Anglais
3,425 traduction parallèle
Böyle çılgınca nefretle dolman için başına korkunç bir şey gelmiş olması lazım.
- What happened to you? Something awful must have happened to you to fill you with so much crazy hate.
- Korkunç bir şey bu.
It's shocking.
beni ön saflarda savaştırmayı düşünmen korkunç bir şey.
Seriously! You can't just put me out front and expect me to know what to do. I'd be terrified.
- Korkunç bir şey.
Oh, that's terrible.
Sanki korkunç bir şey yapmış gibiyim ama özür dileyemiyorum çünkü ne olduğunu bilmiyorum ve nasıl düzelteceğimi de bilmiyorum.
I feel like I did something horrible, but I have... I have no way to apologize for it because I don't know what happened, and I definitely don't know how to fix it.
Hayatımda hiç bu kadar korkunç bir şey görmemiştim. Arka taraflarının içi sanki ters dönmüştü sanki aniden düşmüştü ve etraflarında sürünüyorlardı. Alt tarafları bu için dışa çıkması durumundayken sinekler de etraflarını sarıyordu.
I've never seen anything so terrible in all my life, the inside of their whole backside had kind of invertedly kind of suddenly fell out and they were dragging themselves around with this inside-out situation of their bottoms,
Korkunç bir şey yapmış olsa, suç işlese polise gideriz, değil mi?
If she did something terrible, something criminal... we would go to the police, right?
Korkunç bir şey gördüm.
What are you doing here? I saw something terrible.
Orada hiç korkunç bir şey yok.
You know, nothing scary will happen.
Aman Tanrım, korkunç bir şey.
Oh, my God, that's so freaky!
Bak, lokantadakiler kocaman, kırmızı, korkunç bir şey gördüler.
Look, the folks at the diner saw a big, red scary thing.
Bir 911 çağrısını dinledim bir adam bir şeyin karısına korkunç bir şey yaptığını söyledi.
I intercepted a 911 call where a man said something scary did something awful to his wife.
Sonuçta kocası korkunç bir şey gördü sonra birkaç dakikada biz geldik ve biz hiçbir şey göremedik.
I mean, her husband saw some terrifying something, and then we show up a few minutes later, and we don't see anything at all.
- Bu korkunç bir şey.
- That's awful.
Etçil kar, Victoria döneminin değerleriyle birleşir ve korkunç bir şey doğar.
Carnivorous snow meets Victorian values... and something terrible is born.
Korkunç bir şey görüyorum.
I see something horrible.
Korkunç bir şey.
It's horrible.
NasıI da korkunç bir şey.
What a dreadful, dreadful thing.
- Bence ona Sybil adını vermek de çok korkunç bir şey.
I think it's ghoulish to call her after Sybil.
Bir de kötü olduğu için korkunç bir şey.
But also because she's a villain, she's a horrible thing.
- Korkunç bir şey.
Something horrible.
- Bu korkunç bir şey.
That's terrible.
O kadar korkunç bir şey olsa bana söylerdi.
She would have told me if it were anything so terrible.
- Çok kötü ve korkunç bir şey- -
It meant something horrible and awful and...
Çok korkunç bir şey.
It's so terrible.
Nina, korkunç bir şey bu.
Oh, Nina, that's awful.
Bunaklık korkunç bir şey.
Dementia's a terrible thing.
Korkunç bir şey olmak üzere.
Something terrible is about to happen.
Ama onu duydun, korkunç bir şey olacak!
But you heard him, something terrible is gonna happen.
Korkunç bir şey oldu ve şimdi birbirimize tutunmalıyız.
Something horrible happened, and we should stick together.
Sanırım hepimiz Sage'in ne korkunç bir şey planladığını öğrendik.
I guess we learned what appalling thing Sage had planned.
Senden uzakta kalmak korkunç bir şey olsa da planın zekiceydi.
Even though it was awful to tear myself away from you, your plan was brilliant.
Korkunç bir şey istedim.
I wanted something scary.
- Korkunç bir şey bu.
- That's terrible.
Korkunç ruhani bir şey banyomda dolanıyordu.
There was a creepy spirit in this bathroom.
- Korkunç bir şey.
It's awful.
Korkunç bir şey oldu mu?
Anything scary happen?
Arkadaşlarından korkunç bir hikaye duymuştur ya da televizyonda bir şey görmüştür.
She may have heard a scary story from one of her friends or seen something on TV.
Başına bir sürü korkunç şey geldi. Senin için sakıncası olmayabilir ama aslında olmalı.
You know, so many horrible things have happened to you, and maybe you're okay with it, but you shouldn't be.
Bu korkunç bir şey.
I won't let you.
Bu korkunç bir şey.
That's horrible.
Korkunç ve çok acı bir şey.
It's horrible. It's excruciating.
Eğer hastamda düşündüğüm şey varsa karnına korkunç bir basınç uyguluyor.
If my patient has what I think he has, there's this crazy pressure building up in his abdomen.
Şimdi bana insanların utandırıcı bir şekilde ufak bir meblağ karşılığı birbirine korkunç, affedilemeyecek şeyler yaptığı reality şovlarına benzer bir şey yapabilir misin?
Can you give me a reality show where people do horrible, unforgiveable things to each other for embarrassingly small sums of money?
- Bir sürü korkunç şey söylerler.
People say all sorts of horrible things.
Bu yaptığım korkunç bir şey.
That's a terrible thing to do.
Ve her şey, hikâyeye göre Muhammed adındaki bir tüccarın bir dağ mağarasında harika olduğu kadar korkunç olan bir şeyi, bir meleğin sesini duymasıyla başladı.
And it all began, the story goes, when a merchant named Mohammed in a mountain cave, heard something as terrifying as it was awesome, the voice of an angel.
Connie, bu akşam buradaki güzel insanların huzurunda sana bir şey söylemek istiyorum. Harika bir sesin var ve sesini kulağı tırmalıyıcı kulağı delecek gibi ve korkunç bulmam konusunda yanılmışım.
Connie, I just want to say in front of all these good people here this evening, you have a wonderful voice... and I was wrong in finding it grating and grinding and horrible.
O anda, aslında kast ettiğim şey böylesi korkunç bir filmi yalnız izlemekten korktuğumdan gelmene çok sevindiğimdi.
So what I was saying was that I had to watch such a scary movie but I thought I would have to watch it alone so it was such a relief that you came, and that I was so happy!
Bunun nasıl bir şey olduğunu hayal bile edemem, seni nasıl bitirdiğini. Korkunç.
I really can't imagine what that's like and what you've been through, and it's scary.
O korkunç ve daha böyle bir gecede söylenmeyecek birçok şey diyebileceğim planı sen yaptın.
You're the one who's appalling, and a lot of other words that I should not utter at a society gala.
korkunç bir şey bu 27
korkunç bir şey oldu 46
korkunç bir şeydi 28
korkunç birşey 17
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
korkunç bir şey oldu 46
korkunç bir şeydi 28
korkunç birşey 17
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şey sorabilir miyim 139
bir şeyler içelim mi 27
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir şey olmadı 105
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17