English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Anglais / [ Y ] / Yapmak

Yapmak traduction Anglais

92,831 traduction parallèle
- Doğru zamanda yapmak istedim sadece.
I-I just... I just want - the timing to be right.
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
- Oh, you don't have to do that.
Artık bunu yapmak istemiyorum.
I don't like doing that shit anymore.
İkimiz de tam olarak yapmak için doğduğumuz şeyleri yapıyoruz.
We're both doing exactly what we were born to do.
Yapmak istediğim son şey bir gülümseme takınıp yabancılarla havadan sudan konuşmak.
The last thing I want to do is paint on a smile and chatter about the weather with strangers.
Evet, ama neden hep sen yapmak zorundasın?
Yes, but why does it always have to be you?
- Spekülasyon yapmak istemem.
'-'I don't want to speculate.
- Alastair sana yatırım yapmak istedi.
I will not be dictated to... Alastair told me you were worth investing in.
Bunu yapmak için akıllı insanları bulmalıyım. Suçlu çıkmayacak kadar akıllı insanlar.
Well, because to do that, I'd have to get smart people..... really smart people to incriminate themselves.
Bu olayı teker teker yapmak işe yaramıyor, bir yere varamıyoruz.
Doing this thing one at a time isn't working. We're not getting anywhere.
Kendi evimde de bunu yapmak zorunda kalmayacağım. Buranın bizim evimiz olduğu izlenimine kapılmıştım.
I will not be forced to do it in my own home.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
You don't have to do this.
Daha iyisini yapmak zorundayız.
Fuck that. We have to do better than this.
Resim yapmak istiyorsan burada yapsana.
Well, if you want to make art so bad, why don't you do it out here?
Asilik yapmak istiyorlarsa olay bittikten sonra cipslerini kendileri temizlesinler.
If they want to throw a hissy fit, it's on them to clean up the Cheerios when it's over.
Ona iyi haberi vermek için özel bir şey yapmak istiyorum.
I want to make him somethin special to tell him the good news.
Renk yapmak için yenebilir bir şey kullanıyor musun?
Are you using anything edible to make your colors?
Gereksiz, intikam amaçlı üst araması yapmak için.
Yeah, this is about performing unnecessary, revenge-motivated strip searches.
Benim önceliğim, bu kadınlar için doğru olanı yapmak.
Well, it's my priority to make sure we do right by these women.
Bunu yapmak zorunda değilsiniz.
You don't have to do this.
Babası da bunları yapmak için yanında olmayacak.
Now his father's not gonna be there to do those things, either.
Eski peçeteleri yuvarlayıp tampon yapmak zorunda kalıyorduk ya?
You know how we have to roll our own tampons out of old napkins?
Bunu şimdi yapmak zorunda mıydın?
You had to do this now?
Için bir plan yapmak zorundayız Kapıyı kapattığımız gün, Bunun için matkap, emin ol Sadece kurtulanların silahları var,
We have to make a plan for the day we close the doors, drill for it, make sure only the survivors have guns, agree on protocols for dealing with the people who are pissed off they're not chosen.
Ilian, sen Bunu yapmak zorunda değilsin.
Ilian, you don't have to do this.
Bazı testler yapmak istiyorum.
I'd like to run some tests.
Sen kendin yapmak istedin.
You wanted to do it yourself.
Hadi ama, bunu yapmak zorunda mısın?
Come on, do you have to do that?
Satışımı yapmak için.
To facilitate my sale.
Onunla bir şey yapmak istemezsin.
You don't want anything to do with that.
Yahudilere ev yapmak için.
To build a home for the Jews.
Bunu yeniden yapmak istemezdim ama... bana 200 dolar göndermeniz gerek.
I really didn't wanna do this again, but, um... I need you guys to...
Burası yapmak istediğim şeyi yapabildiğim tek yer.
This is the only place I get to do what I wanna do.
Bir anlaşma yapmak istediğini söyledi. ama hiçbir şeyi daha yerine oturtmadan, iki teğmeniyle birlikte geçici bomba laboratuvarındaki patlamada öldürüldüler.
Said he wanted to make a deal, but before we could get anything in place, he and both of his lieutenants were killed in an explosion in a makeshift bomb lab.
Silah yapmak son derece zor bir işlem.
Constructing a weapon is an extremely difficult process.
Bomba yapmak için kullanılabileceğini de okudum.
I have also read that it could be used to create a bomb.
Kendisi için çalıştığım kadın bana yeterince para veriyor. Böylece kız ve erkek kardeşlerim bu boku yapmak zorunda kalmıyorlar.
The woman I work for gives me enough money so my brothers and sisters won't have to do this shit.
Bu sadece zaman meselesi. Hastalarından birisinin bu durumu çözmesinden sonra kocan ve ben senden ne geriye kaldıysa onun için ödeme yapmak zorunda kalacağız.
It's only a matter of time before one of these patients works that out, and then your husband and I are left to buy back whatever's left.
Artık bu da aradan çıktığına göre bizimle buradaki ilk gecenizde ne yapmak isterdiniz?
Now that that's out of the way, what would you like on your first night with us?
Bunu yapmak istediğine emin misin?
You sure you want to do this?
- Ne yapmak istersin?
- So, what do you want to do?
ışi doğru yapmak istiyorsan asla bir çomara güvenmeyeceksin.
Never trust a redneck when you need the job done right.
Hiç başka bir iş yapmak istemediğine inanmamı mı bekliyorsun?
You expect me to believe that you've never wanted to do anything else?
Bunu yapmak zorundayım.
I have to do that.
Hayatımdaki en beter, en korkunç, en olumsuz şey aslında mükemmelmiş gibi rol yapmak zorundayım.
I have to pretend like the worst, scariest, most damaging thing in my life is actually fucking awesome.
- Hoşuna gider dediğim bir şeyi yapmak saçmalamak mı oluyor?
- Why is it bullshit that I would want to do something you might like?
- Yapmak zorundasın Russ.
It... - You gotta do it, Russ.
- Bugün bunu yapmak istemiyorum.
I don't wanna do this today.
- Burada kim tasarruf yapmak istiyor?
- Who here wants to save, save, save?
Bir kız için bu zor olmamalı... Kötü bir yarı tanrı kürtajı yapmak için.
Shouldn't be this hard for a girl to get an evil demigod abortion.
Bunu yapmak için iki yöneticinin aynı anda baskılarını taraması gerekir.
It takes two managers scanning their prints simultaneously to do this.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]