Çok kötü değil traduction Anglais
1,428 traduction parallèle
- Aslında çok kötü değil durumu.
- Not too bad, actually.
Bu çok kötü değil, değil mi?
This ain't so bad, right?
Deneme atışıydı. Elim çok kötü değil.
Like I say, it was just a trial balloon.
Kalça yarası çok kötü değil.
His hip wound isn't too bad.
Çok kötü değil mi?
Isn't it embarrassing?
Çok kötü değildi, öyle değil mi?
That wasn't so bad, was it?
Henüz çok kötü değil.
Not too bad yet, though.
- Çok kötü değil.
- Not badly.
Evet, çok kötü değil.
Yeah well, doesn't suck.
- Çok kötü değil, Bay Stevie.
- Not too bad, Mr. Stevie.
Oh, çok kötü değil.
Oh, it's not so bad.
Bu çok kötü değil mi, tatlım, çünkü biliyorum ki lokanta sırasında beklemek senin tepenin tasını gerçekten attırır.
Oh, isn't that too bad, honey? Because I know waiting in line at a restaurant really, uh, grinds your gears.
Çok da kötü değil.
Not bad at all.
- Ben de çok kötü sayılmam, değil mi?
But I'm not so bad, am I? No.
Bacakları geçtikten sonra, çok da kötü değil.
Once you get past the legs, it ain't too bad.
Bu çok kötü, değil mi?
Oh. Well, that's too bad, isn't it?
Açıkçası çok da kötü değil.
Do you remember? " oh, look at how silly and normal I can act
Spor yapanların hepsi kötü Fresno'daki Barış gurubu kötü, anne sütü çok kötü ama uçaktaki kibrit ve çakmaklar sorun değil.
Old guys in the gym, bad. Peace groups in Fresno, bad. Breast milk, really bad.
Aslında bu çok da kötü değil.
Actually it tastes quite nice.
Bir acemi için çok da kötü değil.
You're not bad for a beginner.
Hey, bu su çok da kötü değil, baba.
Hey, this water's not so bad, Dad.
Çok kötü birşey değil bu.
I don't think that's too bad.
Çok kötü de değil.
Oh, it's not too bad.
Kolay değil. Bana çok kötü davrandın.
It's not easy You treated me badly
Çok kötü kokuyor, değil mi doktor?
Don't smell real pretty, does it, doc?
Ama sonra planınızda çok kötü bir aksaklık oldu, değil mi Bay Doyle?
But then, your plan goes horribly wrong, does it not, Monsieur Doyle?
Biraz trafik var ama çok da kötü değil.
It's busy, but I'm fine.
Çok kötü bir olay degil mi?
Oh, I say. It's an awful todo, isn't it?
Çok kötü bir olay, degil mi?
Terrible business, isn't it?
Küçük bir flört çok da kötü değil, ne dersin?
- A little flirt is not so bad, is it?
Dini bir çeşit uyuşturucu olarak değil yurttaşların yasalara uymasını hak çiğnemeden fayda etmenin yani anarşinin çok kötü bir yol olduğunu benimsetmiştir.
Not as some kind of a use of a religion as an opia but as a recognition that this is in the overriding benefit of the citizens themselves, that anarcy is is a wretched way to live.
Çok kötü biri değil.
Well, he's not so bad.
Teknik kötü değil, ama çok kaba.
Technique isn't bad, but it's raw.
Erkek arkadaş no 1 varken no 2 olmak, cinayet için çok da kötü bir sebep değil.
Not a bad motive for boyfriend Number One, there being a Number two.
Her gün kendini onun önüne attığını izlemek yeterince kötü değil galiba. Şimdi de çok yakın olduğunuzu gördüğümden emin olmak istiyorsun, öyle mi?
It's not bad enough that I have to watch you throw yourself at him every day, and now you want to make sure that I see it up close and personal?
Telefona cevap verdim. Çok kötü, öyle değil mi?
I answered the phone.
Çok da kötü değil
Not so terrible.
O yüzden... Pek çok şeyin değiştiğini biliyorum. Ama bu o kadar da kötü değil.
I know a lot is changing, kiddo, but it's not all bad.
Sürekli taşınmaktaki sorun, yeni yerlerin kötü olması değil ; daha çok... nereye gidersen git, gittiğin yerde kendin gibi olamamak.
The thing about moving so many times, it's not the new places that are so bad ; it's like... not matter where you end up, it's hard to be yourself when you get there.
Adil oynamak zorunda kalmak çok kötü, değil mi?
Sucks when you have to play fair doesn't it?
Lex'in akıl sağlığını benden başka kimse daha çok önemseyemez Clark ama o hatıraları geri kazanması bana karşı kötü değil.
No one cares more about Lex's mental health than I do, Clark... but it's not my prerogative to stop him from regaining those lost memories.
Onun kadınlarla çok kötü bir sicili olduğunun farkındasın değil mi?
You do realize he has a really bad track record with women, right?
Ama aslında, yalnız olmak çok da kötü değil.
But the truth is, it's not so bad being single.
Oğlum çok kötü şeyler yapmıştı, öyle değil mi?
He was doing something bad, wasn't he?
- Çok da kötü değil
That's not all bad.
O anahtarları bulamamamız çok kötü, değil mi?
So frustrating when you can't find your keys, isn't it?
Çok da kötü değil, değil mi?
Well, it's not that bad, is it? Listen.
Çok da kötü değil
- Not too bad.
Çok kötü düştünüz, değil mi?
Took quite a fall, didn't we, Master Bruce?
- Çok kötü değil.
Ah, not bad.
Tecavüz çok kötü bir şeydir, asla komik değil,
Rape is a very bad thing, it's never funny.
çok kötüyüm 33
çok kötüsün 99
çok kötü 847
çok kötü bir şey 17
çok kötü kokuyor 16
çok kötü hissediyorum 33
çok kötü görünüyor 21
çok kötü bir şey oldu 27
çok kötü durumda 17
çok kötü görünüyorsun 23
çok kötüsün 99
çok kötü 847
çok kötü bir şey 17
çok kötü kokuyor 16
çok kötü hissediyorum 33
çok kötü görünüyor 21
çok kötü bir şey oldu 27
çok kötü durumda 17
çok kötü görünüyorsun 23
çok kötüydü 74
kötü değil 112
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
kötü değil 112
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değil misin 154
değil mi çocuklar 56