Öyle yap traduction Anglais
5,037 traduction parallèle
Öyle yapın Bayan Plunkett.
Do so at once, Miss Plunkett.
- Eğer bana soruyorsanız... - Tam olarak öyle yapıyorum.
Well, if you're asking - That's exactly what I'm doing.
Bildiğiniz gibi o daima kavuşmaktan uzaktı, veya öyle yapıyordu, herneyse bilirsiniz işte.
You know, the way she's always, er, just out of reach, or changing shape or whatever, you know.
Bizde öyle yapıyoruz.
We are following that.
C.J. ne istersen ve ne zaman isterse öyle yapıyor.
C.J. Just does what he wants to when he wants to.
Öyle yap.
Then do it.
Öyle yapıyoruz.
Oh, we are.
Sen de öyle yapıyorsun.
You are, too.
Eğer başka bir adamı ya da kendini incitmek istiyorsan, öyle yap.
If you want some other guy or if you want to self-destruct, you'll do it.
Öyle yap. Bu gece yakalamamız lazım.
If he does, we got to take him tonight.
Yani, ne yapınca öyle yapmışım?
By doing what?
- Öyle yapıyorum, değil mi?
- I suppose I am, huh?
Öyle yap.
You do that.
Evet, o da öyle yapıyor.
Yeah, so does she.
Aylaklara saldırmak sana iyi geliyorsa, sen öyle yap.
So beat up on walkers if that makes you feel better.
Evet, öyle yap Tucky.
Yeah, you do that, Tucky.
Öyle yapıyorum.
I do.
Aklıma getirmemeye çalışıyorum. Sen de öyle yap.
I'm not thinking about him today and neither should you.
- Niye öyle yapıyormuş ki?
So did mine! - Why would he do that?
Ve o... Muhtemelen öyle yapıyor.
And he... he probably is.
Aynen öyle, ve biz bu işi bin yıldır yapıyoruz.
That's right, and we've been doing just that for a thousand years.
"Wally, ne yapıyorsun öyle." O çok kötü biriydi.
"Wally, what're you doing?" She's the worst.
Evet ama sen kötü şöhretin ticaretini yapıyorsun Harry öyle değil.
Yes, but you trade in notoriety, Harry doesn't.
5 dakika sonra bir gölge ancak öyle tanımlayabilirim, uçarak geldi ve Charlie'yi duvara yapıştırdı. Daha sonrada kayboldu.
About five minutes into it, this shadow, is the only word to describe it, came flying in and slammed Charlie against the wall, and then it was gone.
Böyle kalabalık olunca, direği tutman gerekir. tabi yapışkan olmadığı sürece. ki şu an öyle.
Okay, when it's crowded like this, you're gonna want to grab onto the poll, unless it's just unpleasantly sticky, which it is.
Tüm erkeklerin öyle olması gerektiğini düşündüğü için kendisi bunca zamandır tam bir aktifmiş numarası yapıyor.
It's just that he spends all his time pretending to be a power-top,'cause he thinks that's what all men are supposed to be!
- Tamam. Elinde ne yapıyorsun öyle?
What are you doing back here?
Demek sen ve geyik bunu yapıyorsunuz öyle mi?
So this is what you and moose do, eh?
Öyle bir cihaz, Yaprak Kitabı'ndaki bilgiler olmadan nasıl yapılabilir?
How could that device be built without the knowledge of the Book of Leaves?
Oh, siz ikiniz böyle şeyler mi yapıyorsunuz, öyle mi, Cat?
Oh, you two gonna patch things up, are you, Cat?
Öyle, kabileler arasında barış için halk fahişelik yapıyor.
Yeah. They'll prostitute out people to create peace between tribes.
Yüzünle ne yapıyorsun öyle?
What are you doing with your face?
Öyle yapın.
I would.
Ona yapılanlardan öyle çok şey hatırlıyor ki.
He remembers so much of what was done to him.
Öyle mi yapıyorum?
Really?
O ne yapıyor öyle?
What is she doing?
Beni korumak için ne yapman gerekiyorsa yap. Ama öyle ortalıklardan kaybolma. Hele bunu bana yalan söylediğini öğrendiğim ve Elena'yı öldürmeye çalışmış biriyle yapma.
Do what you want to protect me, but don't fall off the face of the earth, especially with someone who was caught lying to me and who tried to kill Elena.
Ne yapıyor o öyle?
What the hell is she doing?
Kullananların söylediğine göre öyle bir kafa yapıyormuş ki insanın beynini eritiyormuş.
Users say that the high is so good, It melts your mind.
Öyle olmana rağmen, mizah yapın hiç olmadı.
But as it is, you've got no sense of humor.
Öyle mi yapıyorum?
Do I do that?
- Açıkçası Phinny bu işler öyle beleşe yapılmaz.
Well, you see, Phinny, these things don't come free.
Nasıl yapıyorsun öyle? - Çok etkileyici.
Look at you go.
Ne yapıyorsun öyle?
What in the hell were you doing?
Jamie, adamlarına cevabı haftanın sonuna kadar elde edeceğimi söyle. Öyle yada böyle, burada iş yapıyoruz.
Jamie, tell your people I'll have an answer by the end of the week, but whether or not we do business,
Kazadan beri uyurgezerlik yapıyorsun ve bundan bana bahsetme gereği duymadın bile öyle mi?
LUKE : So you've been sleepwalking since the accident. You didn't think you should tell me this.
- Sence şu an öyle mi yapıyorum?
Is that what you think I'm doing?
Fotoğraflarına bakıyorduk da öyle tatlı ki ham yapıp yiyebiliriz.
We've been looking at his pictures, and he's just so cute, we could eat him up.
Yap işte öyle.
Ok, here we go.
Ben öyle yapıyorum.
I do.
Yeni yan yol yapılacak, büyük mağazalar da öyle.
The new bypass road is coming, and so are the big-box stores.
öyle yapma 26
öyle yapacağım 74
öyle yapalım 41
öyle yapıyorum 18
öyle yaptım 45
öyle yaptı 25
öyle yaparım 22
öyle yapın 26
yapıyorsun 36
yaptı 88
öyle yapacağım 74
öyle yapalım 41
öyle yapıyorum 18
öyle yaptım 45
öyle yaptı 25
öyle yaparım 22
öyle yapın 26
yapıyorsun 36
yaptı 88
yaptın 100
yaptım 350
yapıyor 33
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yapacağız 90
yaparsın 77
yapmalıyım 51
yaptım 350
yapıyor 33
yapamam 3103
yaparım 315
yapacağım 517
yapmayacağım 170
yapacağız 90
yaparsın 77
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmış 19
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapma ya 98
yaptılar 29
yapmış 19
yapamıyorum 389
yapmalısın 91
yapalım 156
yapıyorum 103
yapmadım 132
yapıyoruz 20
yapma ya 98
yaptılar 29
yapmadın 55
yapmak istiyorum 29
yaptık 46
yapamaz 108
yapacak 54
yapacak bir şey yok 96
yapın 121
yapmak istemiyorum 51
yapar 46
yapmak istiyorum 29
yaptık 46
yapamaz 108
yapacak 54
yapacak bir şey yok 96
yapın 121
yapmak istemiyorum 51
yapar 46