Bu kız traduction Espagnol
39,410 traduction parallèle
Bir mahkum.. bu kızı kurtarmaya geliyor hapiste meslek öğrendi.
¿ Un convicto salvará a esta chica con el conocimiento obtenido en cárcel? ¿ De mí?
- Bu kız arkadaşımı geri getirecek?
- ¿ Esto me regresará a mi novia?
Christy, biliyorum kendi çocuğun olduğu için acı verici ama bu kızının kendi teşhisini kendi koyması gerektiği gerçeğini değiştirmiyor.
Christy, sé que es doloroso porque es tu hija, pero nada cambia el hecho de que esta es una enfermedad autodiagnosticada.
- Bu kız çöpe atılmış bir dikiş seti gibi.
- Oye... - Es una caja de galletas vacía.
Bu kız çok zeki.
Esta chica es muy inteligente.
Bu arada baksana, üç gün önce bu kız yanıklarla gelmiş olabilir.
Oye, mira, puede que haya pasado una chica por aquí hace unos tres días, con quemaduras.
Bu kızın kanı hakkında ne biliyoruz?
¿ Qué sabemos sobre la sangre de esta chica? No mucho.
Bu kız kardeşinle ilgili değil mi?
Esto se trata de tu hermana, ¿ cierto?
Bence bu kız gerçek bile değildir.
¿ Sabes? Estoy seguro de que esa chica ni siquiera existe.
Bu kızı davet etmemi istedi.
Me pidió que invitase a esta chica.
Çok yalnız ve Dünya'ya çok kızgındım, bu yüzden... Piper'ı buldum.
Me sentía muy sola y cabreada con el mundo, así que...
Bugün, yıllık festival arefesindeyiz lütfen kabul edin bu mütevazi hediye ve saygınlığımızı.
Hoy, en el día de nuestro encuentro anual, por favor, concédenos el honor de aceptar este pequeño regalo de nuestra provincia.
Kızını kurtarmak için bu sefer kimi getirdin?
¿ A quién trajiste para salvar a tu querida hija?
Ve neden bu zavallı kızın peşindesin?
¿ Por qué atormentas a esta chica inocente?
Kızını bu takılara, benden daha fazla ihtiyacı var.
Su hija necesita estas joyas, Pratap Singh, yo no.
Veer saa'yı bu ruhun pençesinden nasıl kurtaracağız... bu kadar kısa sürede?
¿ Cómo salvaremos a Veer? En tan poco tiempo, ¿ cómo lo liberaremos de las garras de ese espíritu?
Buraya taşındığımız zaman, burada ortama ayak uyduracağımız şeylerin çok olacağının farkındaydık. Bu da o şeylerden bir tanesi.
Cuando nos mudamos aquí, sabíamos que habrían momentos en los que tendríamos que adaptarnos rápidamente.
Bu benim kızım.
Esta es mi hija.
- İşte kızını bu kadar çok sevdi.
Quería tanto a su hija.
Çekim yapacağız ve Amerika kim olduğuınu öğrenecek ve bu kişi de senin ufaklık Travis Mack.
Charlaré con él para que el país lo conozca. Me refiero a tu chico Travis Mack.
Beyazlar, Kızılderilileri Amerikanlaştırmak istedi bu yüzden onlara futbol öğrettiler.
Los blancos querían americanizarlos y les enseñaron fútbol.
Bu Nadine Davies, eskiden Nadine Kirby idi. Preston Kirby'in kızı.
La misma Nadine Davies, antes era Nadine Kirby, hija de Preston Kirby.
Kızıma inanmak isterim ama bu ne zaman işe yaradı ki?
Quiero creer a mi hija, pero, ya sabes, ¿ cuándo ha salido bien eso?
Kız kardeşinizin ölümünden bu yana geçen iki hafta boyunca yaptıklarınızın tam hesabını vereceksiniz.
Nos proporcionará una partida completa de sus actividades de las últimas dos semanas desde el momento en que murió su hermana.
Bu sizin uzmanlık alanınız değil.
Pero esta no es su área de jurisdicción.
Bu misilleme Kız arkadaşın kaçarken vurulup ölen iki Pon polisi için.
Es una represalia por la muerte de los dos polis nipones liquidados cuando tu novia huyó.
Bu benim kız kardeşim, Laurel.
Esta es mi hermana, Laurel.
Bu çocuk, eğer biz bu tıbbi deney yasasını komiteden geçirmezsek, karaciğer kanserinden dolayı ölecek olan bir Irak Savaşı gazisinin kızı.
Ella es la hija de un veterano de la guerra de Irak quien se está muriendo de cáncer de hígado, al menos que aprobemos estas pruebas clínicas.
Bu kulağınız artık duymuyor, değil mi?
Está sorda en ese oído, ¿ verdad?
Çıldırmış bir kız görüyorlar, gördükleri şey bu.
Ellos ven a una zorra, eso es lo que ven.
Bu yaşta yalnızca küçük bir kızı alt edebilirim ben.
A mi edad, solo puedo ganarle a una niña.
Bu küçük kız göründüğünden çok daha sert bir kızdır.
Esta niña es más dura de lo que parece.
İşte bu yüzden ikinci en sevdiğim kız kardeşimsin.
Por eso eres mi segunda hermana favorita.
Bu yüzden Bay Fuji'yi aradım, metal elli iri kıyım bir adamın ki etrafta bunlardan çok yok altı tane takım elbise aldığını söyledi, bu da demek oluyor ki Kırmızı...
Por lo que llamé al Sr. Fuji, y me dijo que un hombre grande con una mano de metal... No es que haya muchos correteando por ahí... Compró los seis trajes, lo que significa, tarará, que tú eres el dirigente de los Capuchas...
Daha oyunun ikinci kısmındayız. Bu kısımda gerilimi yükseltiyoruz.
Esto no es más que el segundo acto, en el que aumentamos la tensión.
Ama kız kardeşimi tek başıma bulamadım. Bu yüzden James Gordon denen adamdan yardım istedim. Herkes onun iyi bir adam olduğunu söylemişti.
Pero no pude encontrar mi hermana solo, así que fui donde este hombre, James Gordon, quien todo el mundo dijo que era un buen hombre, un hombre honorable.
Sırf bu şehrin güvenliğinin seni ilgilendirmediğini düşündüğün için alnı açık vatandaşlarımız delirecek ve birbirlerine saldırmaya başlayacak!
Ciudadanos honrados volviéndose locos, descuartizándose unos a otros porque tú decidiste que la seguridad de esta ciudad no es tu problema!
Bu gördüğüm küçük kız kardeşim mi?
¿ Es a mi querida hermana lo que estoy viendo?
Bu da doğrudan Savitar'la konuşmamızı mümkün kılacak.
Y eso nos permitirá hablar directamente con Savitar.
Bu gece cidden kız kıza eğlence gecesi galiba.
Quizá esto realmente sea una noche de chicas.
Bu iki kızın içeceklerine zehir koydun mu?
¿ Pusiste veneno en las bebidas de estas dos chicas?
Bu mızmızın içinde öyle bir hırs kalmamış artık.
ese manojo de lágrimas - no lo molestó más.
Dedektif Dan'le birlikte bu işi çözmeden gözümüzü bile kırpmayacağız, söz veriyorum.
El detective Dan y yo no descansaremos hasta que lleguemos al fondo de esto, te lo prometo.
Biz üstün ırk olabiliriz, ancak düşmanlarımızın arkasında kaldık, bu nedenle Veliaht Prens vuruldu, adamlarımız sokaklarda vurularak öldürüldü.
Quizá seamos la raza superior, pero nuestros enemigos nos han sacado ventaja, ahora que han disparado al príncipe, disparan a nuestros hombres en las calles.
- Sizi bu hâle sokan adam. Köprücük kemiğinizi, kafatasınızı, kaburgalarınızdan ikisini kıran adam.
El hombre que le envió aquí, le rompió la clavícula, el hueso parietal, dos costillas.
O bizim kızımız değil. Bu Ginny değil.
Esa...
Seni bu kıyafetlerden kurtarmalıyız.
Tenemos que quitarte esta ropa.
Burada oturuyorum,... sanki bu davanın daha karışık olmasını istiyormuşum gibi... sen çıka geliyorsun. Cennetten gönderilmiş gibi kurbanımızın japon tarzı bağlanmış... fotoğraflarını getiriyorsun.
Sabes, yo estaba sentado aquí deseando que este caso fuese más complicado, y luego apareciste tú, como enviada del cielo, con las fotos contemporáneas de nuestro acusado de un arcano ritual de sumisión japonés.
Bunun kızınız Taylor olduğunun farkında mısınız? Bu fotoğraftaki?
¿ se da cuenta que esta es su hija, Taylor, en esta fotografía?
Bu akşam erken çıkıyorum. Yalnız kalabilecek misin?
Tengo que salir pronto esta noche. ¿ Vas a estar bien sola?
Kızın büyüdüğünde şu an neden bu kadar çok çalıştığını anlayacaktır.
Cuando crezca entenderá porqué trabajaste tanto.
kız mı erkek mi 23
kızın 46
kız kardeşim 118
kızkardeşim 29
kızınız 24
kızma 130
kızılderili 47
kızgınsın 35
kız arkadaşın var mı 49
kızgınım 46
kızın 46
kız kardeşim 118
kızkardeşim 29
kızınız 24
kızma 130
kızılderili 47
kızgınsın 35
kız arkadaşın var mı 49
kızgınım 46
kızım nerede 44
kız kardeşi 30
kızdın mı 66
kızgın değilim 76
kızıl saçlı 27
kız kardeşin 28
kız kim 43
kızdım 17
kızgın mısın 51
kızarmış tavuk 16
kız kardeşi 30
kızdın mı 66
kızgın değilim 76
kızıl saçlı 27
kız kardeşin 28
kız kim 43
kızdım 17
kızgın mısın 51
kızarmış tavuk 16