English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Espagnol / [ Y ] / Yaşlı kız

Yaşlı kız traduction Espagnol

858 traduction parallèle
Zavallı yaşlı kız, seni pek iyi görmedim.
- Está bien. Cariño. Siento que te encuentres tan mal.
İşte yaşlı kız ortaya çıktı.
Ha aparecido la anciana.
Elbiseni değiştir, yaşlı kız. Ne bekliyorsun?
Vamos, desvístete, ¿ qué aguardas?
Zavallı, yaşlı kız geldi.
Ahí está la pobre solterona.
Olağanüstü yaşlı kız, Leydi Millicent.
Extraordinaria mujer, Lady MiIIicent.
Yaşlı kızılderili şefinin laneti.
La maldición del anciano jefe indio.
Keşke yaşlı kızı görmek içinde Mae'de burada olsaydı.
Ojalá Mae estuviera aquí para ver cómo luce.
Kırıntıları bu yaşlı kıza fırlattığınız için teşekkür ederim.
Gracias por tirarle los tejos a una frustrada muñeca vieja.
Yaşlı adam ve hayvanları ve sen ve eski güzel günler... ve kedisiyle birlikte bu yaşlı kızılderili.
El viejo con su bebida, tú con los viejos tiempos... y ese viejo indio con su gato.
Selam, yaşlı kız beni özledin mi?
Hola, vieja amiga, ¿ me extrañaste?
Bir asırlık nöbet, geçmişin muhafızı, bu yosun kaplı yaşlı adam hala onları.. Haydama zamanlarındaki gibi üçyüz yıldır koruyor...
Un viejo centinela de siglos de edad, guardián del pasado, un abuelo cubierto de musgo, aún los vigila como lo hizo en tiempos de los Haydamak ( asaltadores cosacos ), durante 300 años ( 1000 años atrás )
Bu yaşlı Peachum'un kızı mı?
¡ Mackie! ¿ Es la hija del viejo Peachum?
Yaşlı Peachum'un kızıyla mı evleniyorsun?
Mackie, ¿ vas a arrebatarle al viejo Peachum a su hija?
Kısa ömürlü gölgeleri takip ederek vardığı arazide yaşlı ağaçlar arasında yükselen ıssız bir malikâne görüyordu.
Siguió a la sombra que huía y llegó a un gran parque, entre cuyos árboles centenarios... se alzaba un castillo solitario.
Yaşlı Carter'ın kızıyla evlenmesi.
Casarse con la hija del viejo Carter.
Ama Majesteleri, yaşlı ve bekar bir kız olarak ölemezsiniz.
Pero, Su Majestad, no puede morir siendo una solterona.
Güzel kız ve neşeli yaşlı bey caddede flört ediyor.
Una chica guapa y un viejo Coqueteaban en un paseo
Belki bir dahaki sefere dantel tığlarına dolaşan... yaşlı bir kız kurusunu almazsın.
Quizá la próxima vez consigas uno que no sea una vieja que se enreda con agujas de tejer, ¿ eh?
Kırmızı, beyaz, mavi üniformalılar. yaşlı bir keçiyi bile yakalayamazlar!
¡ Lero lero, candelero!
Genç kızlar için fazla yaşlısınız.
Eres demasiado viejo para jovencitas
Yaşlı nineler bilir genç bir kızın kalbinin içini.
La vieja abuela sabe lo que los corazones de las pequeñas necesitan
Aşağıda şişman, yaşlı, çarpık bacaklı bir baş muhafız var.
Hay un gordo capitán patizambo ahí abajo.
Bir kız odadan çıkınca yaşlı kadınlar arkasından konuşur.
Una no puede irse sin que hablen de ella.
Ancak yaşlı adamla kızı ne pahasına olursa olsun ülke dışına çıkarmalıyım.
Pero tengo que sacar al anciano y a la chica... de este país a cualquier precio.
Bu yüzden yakışıklı faytoncular, yaşlı kontlar, genç karılar....... ve birbirlerine benzeyen iki küçük kız hikâyesiyle onu doldurdum.
Conté una historia de cocheros guapos condes viejos, esposas jóvenes y dos niñas que eran exactamente iguales.
Çocuklar, yaşlılar gençliğinin baharında bir kız.
Niños, ancianos una joven disfrutando de su amor.
Sunulan kırıntılara yaşlı bir kızın duyduğu minnettarlık.
Las lágrimas de gratitud de una solterona por las migajas.
İleri yaşta çocuk doğurmanın iyi tarafı var dediler hele kız ise, yaşlılığınızda rahat edersiniz dediler.
Dijeron que mi recompensa por tener un hijo tardío era consuelo para mi vejez, especialmente si era niña.
Yaşlı Brewster haklıymış. Kız, Raven'ın tarafında ha?
Con que Brewster tenía razón...
Eğer onlar yatak odası sahnesi sergiledilerse amca hala orada olmalı... ve senin küçük kızın da yaşlı Gruber'i oyuna getirdi.
Si representaron ese numerito, entonces el "Tío" debió estar allí. Y tu chica se lo ha dado al viejo Gruber.
Tatlı, yaşlı bir ruh olmak istemiyorum, kızkardeşinin, buketlerini zıplatan ilk cockshaw Yankiyle gitmesine izin vermeyi planlamayan sıkıcı bir kişi olmaktan başka bir şey olmak istemiyorum.
No tengo ningún deseo de ser un anciano de alma bondadosa. No deseo ser nada más que lo que soy : una persona desagradable que no tiene la intención de permitir que su hermana se vaya con el primer norteamericano prepotente que le acelere el pulso.
Yaşlı bir köpeğe yeni oyunlar öğretmesi zordur genç bir kızın eski bir aileye gelin olması da öyle.
Silla nueva no se acostumbra a espalda vieja. Tampoco es fácil para una esposa joven, entrar en una casa vieja.
Bu kadar endişelenme artık ne de olsa yaşlı Langford'un kızı o kadar güzel ve tatlı ki yeni doğan güneş gibi. İnan bana. Evet.
Eso no debería preocuparle mucho... no mientras la hija del viejo Langford... es tan dulce y bonita como el amanecer en la colina.
Annie iki yaşlı kadınız artık.
Eso lo dirá por usted, Sra. Bailey.
Ya da bir kısmını, kendimizin ve kocamızın yaşlılık günleri için bir kenara ayırabiliriz.
O quizá quiere ahorrar para su vejez y la de su marido.
Ey Tanrım, bir genç kızın pırıl pırıl kafası nasıl kararır bunak yaşlıların canı gibi?
¿ Puede la razón de una doncella ser frágil como la vida de un viejo?
Yaşlı adam seni hayal kırıklığına uğrattığından oturmuş sakız şişiriyorsun.
Tú siéntate allí hablando sin parar sobre cómo te defraudó el viejo.
Bu mantıklı değil - bu yaşlı adam ve onun gibi bir kız... burada sadece sağlıkları için mi yaşıyor.
No tiene sentido... ese viejo y una muchacha como ella... viviendo aquí por razones de salud.
Biz Yerliler tarafından korkutulduk, yaşlı bir çöl faresi tarafından vurulduk... - ve onun erkeği - kızı.
Huimos de los indios, nos dispararon esa rata vieja y su hija marimacho...
Charpi'nin kızı, baloda giyeceği dantelli bluzu alacak vakit bulamamış. Bu zavallı yaşlı adam götürmek zorunda kalmış.
Vaya, la hija de Charpy no recogió su vestido para el baile y es el pobre viejo quien tiene que hacerlo.
Ve yaşlı bir hizmetçi aşık olduğu zaman, eğer aşkı karşılıksız kalırsa, Tanrı, onun hislerinden karşısındaki kişiyi korusun.
Y cuando una sirvienta vieja se enamora, que el cielo proteja al objeto de su amor si éste no es correspondido.
Hayır, ben evde kalmış, yaşlı bir öğretmen kızım.
¡ No, no! Yo soy una vieja maestra solterona.
Öğretmen olabilirsiniz ama kesinlikle evde kalmış yaşlı bir kız değilsiniz.
Serás maestra, pero no una vieja solterona.
Senin gibi yaşlı bir adam kızın keyfini bekler mi?
¿ Cómo un anciano como tú hace esperar a la joven?
Yaşlı annene söyle, siz Kızıllardan 25 binlik istiyorum.
Dígale a su madre que el precio son veinticinco mil dólares.
Yaklaşık 40 sene önce, yaşlı Madagaskar Yıldızı'nın direğinde dalgalanıyordu.
Ondeó del palo mayor del viejo Star of Madagascar hace casi 40 años.
O yaşlı Dan Carney, eski bir gömlekten daha gri ve yüzü her zamankinden daha kızıl!
¡ Es Dan Carney, más cano y con la cara tan roja como siempre!
O buraya Grace gibi yaşlı bir kız... olduğu için davet edildiğini düşünmüyor.
No creo que ella piense que ha venido hasta aquí... para hacerle compañía a una solterona como Grace.
Artık takatsiz ve çok yaşlıyız yavaş yavaş da olsa, inançlarımızı öğretmek için çok yaşlıyız.
Somos demasiado viejos y débiles para inculcar nuestras creencias entre los demás.
Hey, yaşlı Gregory Tuttle'ın kızı olmasın?
- Bien. Hey, no es la hija del viejo Gregory Tuttle?
Bir adamı sokaktan alıp, gerçek insanlardan oluşan bir aileyle tanıştırıyorlar Jessie Hala, yaşlı adam ; sonra adamın yolu üzerine Laurie adında bir kızı çıkarıyorlar.
Sacan a un tipo del frío para introducirlo en una familia de personas reales. - Tía Jessie, el viejo - y entonces le tiran a una niña llamada Laurie en su camino.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]