English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ B ] / Ben onu

Ben onu traduction Portugais

20,113 traduction parallèle
Ben onu azarladıktan sonra karşımda durdu ve özür diledi.
Depois de o confrontar, ele ficou ali parado e pediu desculpa...
Sen burada bekle, ben onu arayayım.
Espera ai que eu Vou telefonar-lhe.
Yeni bir hayata başlamamı istemiştin şu anda ben onu yapmaya çalışıyorum.
Estou a começar uma vida nova, como tu querias.
Belki ben onu ayarttım.
Talvez tenha sido eu a seduzi-la.
Garip aslında. Ben onu sıradan çocuklardan sanmıştım.
É estranho, pensava que era um miúdo normal.
- Ben onu deneyeceğim.
- Vou experimentar.
Hayır. Sen ona parayı verirken, ben onu vuracağım.
Não, quando entregares o dinheiro, vou atirar nele.
Ama ben onu yenebilirim.
Mas eu consigo derrotá-la.
Ben onu oyalarım.
Eu vou tentar distraí-lo.
Ben onu götürürüm.
Eu levo-a.
Size merdiveni indirecekler, ben onu oyalarım.
Jogarão a escada para vocês e eu o distrairei.
- Ben onu istemiyorum.
Não quero isso.
Orası tanıştığımız yer, ama ben onu derman ve derman gurubunda yazdığını gördüm ve sonra...
Sim, conhecemo-nos aí, mas eu vi o seu post no fórum de luto e...
Çok önce kaybetmiştim ben onu.
Já me deixou há muito tempo.
Ben onu bırakmak istemedim.
Nunca quis abandoná-la.
Müstakbel kocamla tanışacağım yer ve ben onu yakalayacağım?
Uma missão onde posso conhecer o meu futuro marido e prendê-lo?
O batarken ben onu izledim ta ki son nefesinin baloncuğu yüzeye çıkana kadar.
Ela afundou-se e eu fiquei ali a ver, até que o seu último respiro borbulhou à superfície.
Şimdi de ben onu kullanacağım.
E, agora, eu vou usá-la a ela.
Aslında ben de onu konuşmak istiyordum.
Na verdade, queria falar consigo sobre isso.
Ben de onu öptüm.
- Retribui o beijo.
Sen ve ben, bu kötülüğün ne olduğu veya onu yenecek gücün Tanrı'dan mı yoksa bilmediğim başka bir yerden mi gelip gelmediği konusunda hemfikir olmayabiliriz.
Tu... tu e eu não estamos sempre de acordo nas ja percebes-te onde esta o mal, e de onde pode vir a unica maneira de o derrotar, de Deus ou de outra forma que eu nao consiga ver.
Clara ve ben de Emir Bayar'ın bilinen son adresine bakacağız. Onu görmeye geldiyse şansımız yaver gidebilir. Onu görmeye geldiyse şansımız yaver gidebilir.
Se ela veio aqui para vê-lo, pode ser que tenhamos sorte.
Olur da liderliği alırsa ben de onu desteklerim herhalde.
Se ela assumisse a liderança, suponho que teria de a apoiar.
- Hayır, onu ben hallederim.
Não. Estou a tratar disso.
Gelecek sefere onu ara da ben de o kadar yolu gelmek zorunda kalmayayım.
Para a próxima, telefona-lhe. Evitávamos vir até cá.
Geçen gün onu gördüğümde açıkça söylemiştim... ya ben dükkanda kalırım ya da gerçekler ortaya çıkar.
É que eu vi-a no outro dia e deixei bem claro que ou eu ficava com a loja ou a verdade seria descoberta.
Ben de onu düşünüyordum.
Exactamente.
- Ben de onu çözmeliyim.
- É o que preciso de descobrir.
Başına ödül kondu, ve onu ben alacağım.
Há um recompensa por ele e vou recebê-la.
Kardeşinle iş yapmakla hata ettim ama onu ben öldürmedim.
Cometi um erro, ao envolver-me com ele, mas não o matei.
Onu ben de özlüyorum.
Também tenho saudades dele.
Hayır, aslında ben ona güzel yerler bildiğimi ve isterse onu gezdirebileceğimi de söyledim.
Eu disse-lhe que conhecia os sítios mais giros e disse que lhos mostrava, se ela quisesse.
Onu yıllardır ben yetiştiriyorum.
Eu o preparei para cada passo.
Başkanlık onu istiyor, biz de iyi oynadık ama Başkan ve ben Cathy Durant'i istiyoruz.
A liderança quere-o e nós entrámos no jogo, mas o presidente e eu queremos a Cathy Durant.
Bence onu ben seçmemeliyim.
Acho que não a devia escolher.
Onu ben dışarıda bırakmadım.
Não a obriguei a desistir.
Ben sadece onu yargılamayan, olduğu gibi kabul eden biriyim.
Só alguém que não a julgou. Que a aceitou.
- Hayır onu ben yazdım benim kodum.
Como eu o programei.
Onu nereden biliyorsun? Ben...
Como sabe dele, sequer?
Babası, onu bu hâlinden dolayı sokağa attığında ben yanındaydım.
Apoiei-a quando o pai dela a pôs na rua por ser como é. És...
Ben patronum ne derse onu yapmaya çalışmak.
Eu cá faço o que a patroa manda.
Onu öldürmeye çalışanın ben olduğumu anlamış olmalı, değil mi?
Descobriu que fui eu que tentei matá-lo, certo?
Zolotov'la aynı kulüpte olmamız tesadüf değildi ama onu ben öldürtmedim. Tamam, haklısınız.
Pronto.
ben de teröristin sesi kimin onu halletmeye çalışayım.
E eu vou tentar descobrir de quem é a voz do nosso terrorista.
Bu dersten sonra ben de kaçıp görmeye gideceğim onu.
Vou faltar à aula a seguir para o ir ver.
Eğer adamlarımdan biri etkilenip Kovacs gibi değiştiyse onu ben indireceğim. Bu kadar.
Se um dos meus homens estiver infectado, e se tiver transformado como o Kovacs, terei que matá-lo.
Sorghaghtani onu bir nehre götürdü. Ağır bir halının içine sardı ve tam onu nehre atacaklarken ben bağırdım.
Por isso, a Sorkaktani levou-a a um rio, enrolou-a num tapete com pesos e, enquanto se preparavam para a atirar, eu gritei :
Onu bir süre yalnız bırakıyorum, ben...
Deixo-a sozinha por um momento, quando eu...
Onu ben öldürmedim.
Não fui eu que a matei.
- Ben hallettim onu.
- Já percebi.
Eğer onu tutklamış olsalardı ben de...
Se o tivessem prendido aqui, eu teria

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]